Hep yâr bulma derdinden
Yâr olmayı kaçırdım.

Başkalarını oldurmaktan
Kendim olmayı kaçırdım.

Hep öğretme peşinde koşmaktan
Kendim yaşamayı kaçırdım.

Öğrenmeyi, bilmeyi yeterli sandım;
Hayata geçirmeyi kaçırdım.

Hep birilerinden bekledim. “Önce sen başla” dedim.
Kendimden başlamayı ve “Önce ben” demeyi kaçırdım.

Yaptıklarım başkasına değil banaymış. “Niye ben?” diye bekledikçe
Kendimi ilerletmeyi, büyütmeyi kaçırdım.

Neleri görürsem onlar büyürmüş içimde
Olumsuzu gördükçe olumluyu büyütmeyi kaçırdım.

Kendimi sevmeyi bilemedim; hep beni sevsinler diye bekledim.
Başkasına yaranmaya çalıştıkça kendimi görmeyi kaçırdım.

Bana “Sen şöylesin” dediklerinde, ben onların dediğiyim sandım.
Oysa o onların fikriymiş; kendi gerçeğimi görmeyi kaçırdım.

Yorulan duygularım olumsuz iç sesime dönüştü.
Kendimi içten desteklemeyi kaçırdım.

Her şey kaçıyor ben kovalıyordum.
Biraz durup kendimi bulmayı kaçırdım.

Bir işe niyetlensem eleştiri okları yağdırdılar.
Başkalarını dinledim; kendi doğrularımı yapmayı kaçırdım.

Her şeyin olumsuzunu görenlerle beraberdim.
Olumluları görmeyi kaçırdım.

İyi dersen iyi olurmuş insan.
Alıştığım dilden kurtulup iyileştirmeyi kaçırdım.

En büyük marifet kendini düzeltmekmiş.
Hep başkalarının kusurlarını görmekten kendi kusurlarımı görmeyi kaçırdım.

“El ne der?” diye düşünmekten
“Allah (c.c) ne der?” demeyi kaçırdım.