Ruh sağlığı açısından "yeterince iyi olmayan" anne babalar çocukların gelişimlerini aksatarak ruhsal açıdan sağlıklı büyümelerini engellemektedirler.

Kaygılı bireyler, yetişkinlik yaşlarında insan ilişkilerinde özellikle de kadın erkek ilişkilerinde benliğinde, kişiliğinde, kimliğinde eksik kalmış sınırlarını birlikte olduğu kişiyle aşırı bütünleşerek tamamlamaya çalışmaktadırlar. Birbirlerine aşırı bağımlı olan karı koca ilişkilerinde süreç içinde  kızgınlık duyguları açığa çıkmaktadır. Sevgi ya da aşk maskesi altına gizlenen, sadist-mazoşist öğeleri içeren olumsuz duygular, ilişkiyi yönlendirmektedir. Karı koca ilişkilerindeki sorunları "kadına şiddet" başlığı altında çözmeye çalışmak yangına benzin dökmekten öte bir anlam ifade etmeyecektir.

Kadına şiddet yoktur; kadın erkek ilişkilerinde "sadist-mazoşist" kişilik bozukluğunun yansımaları sonucunda ortaya çıkan cinsel kimliklerden bağımsız bir "şiddet" sorunundan bahsedebiliriz. Karı koca ilişkilerinde yıkıcı sorunlar ortaya çıkmışsa artık kaçan kovalayan, kovalayan kaçan yani sadist mazoşist, mazoşist sadist ilişki süreci ortaya çıkmıştır. Kadına şiddet adı altında sloganlaştırılarak içi politikleştirilen sorunun gerçek adı sadomazoşizmdir. Sadizm, karşısındaki kişiye acı vermek veya eziyet etmekten duygusal ya da erotik bir haz duymanın adıdır.       

Mazoşist, duygusal ya da erotik acı çekmekten zevk alan kişidir. Sadomazoşizm terimi de bu iki kavramın birleşmesiyle oluşur, acı çekmekten ve çektirmekten hoşlanmak anlamına gelir. Sadomazoşist demek hem sadizimden hem de mazoşizmden aynı zamanda hazza ulaşan demektir. Sadomazoşist ilişkilerde kaybeden ya da kazanan yoktur. Bu ilişkiler tahterevalli tarzında ilişkilerdir. Bazen biri kazanırsa diğeri kaybeder bazen de diğeri kazanırsa öteki kaybeder. Tahterevalli hiç bir zaman yatay durumda durmaz daima kadın kaybettiğinde erkek kazanır; erkek kaybettiğinde ise kadın kazanır. Sorunlu ilişkilerde aşk zaten yoktur varsa eğer sevgi de her zaman kaybedendir. 

Bir yanda ilişkinin sona erdirelerek ayrılmanın özgürleştirici etkisiyle diğer yanda da ilişkinin sona ermesinin yaratacağı korkunun açmazlarıyla ilişkinin gerilimli ve çatışmalı süreci gelişmektedir. Karı kocanın huzuru kalmadıktan sonra en sonunda taraflardan birisi boşansa bile bu kavga son bulmaz. Boşanmak demek kadının ya da erkeğin özgürleşerek kurtulması demek değildir. Boşanmak demek aslında bunalmak demektir. Adliyelerde "Hakim Bey'ler" kadını erkekten erkeği de kadından boşasalar bile  sorunlu ilişki yaşayan kişiler,  kendi sorunlu kişilikleriyle yüzleşmedikçe, alelacele  gerçekçi bir seçim yapmadan yeni kurulan evliliklere aynı sorunlarını yeniden taşıyacaklardır. Bu kadar gürültü patırtı arasında ve kopan kıyamet sürecinde boşanmış ailelerin çocukları sadece en çok kaybeden olacaktır. 

Kadına şiddet yoktur aslında karı koca sorunlarının bilinç düzeyinden değil bilinç dışı kökenlerden kaynaklanan açmazları söz konusudur. Evliliklerde yaşanan sorunlar, kadına şiddet başlığı altında toplandığında; kadınların evlilik hayatlarında yaşadıkları sorunlarla gerçekçi anlamda yüzleşme sağlanmayacaktır. Sorunların kökeninde kız çocuklarının ikinci sınıf evlat olarak yetiştirilmesi ve  genç kızların baskıyla büyütülmesi yatmaktadır. Anne baba evinde baskıyla yetişmiş kızlar evlendiklerinde ise kaçınılmaz olarak kayınvalide baskıyla karşılaşmaktadırlar. Annesinden babasından dert çekmiş kız çocukları, evlendikten sonra da kadın olunca kayınvalidesinden dertlenen kadın olduklarında, anne olunca da evlilik sorunları çözümsüzleşmektedir. Kadının psikolojisinde geçmişin öfkesiyle evliliğin öfkesi birleşince mutsuz kadınların sayısı toplumsal olarak artmaktadır. Mutsuz kadınlar bilincinde olarak ya da olmayarak daima kötü annelik yaparlar. Kadınlıklarında oluşan değersizlik duygularını olduğu gibi ve bütünüyle açıktan veya gizliden kız çocuklarına yükleyerek erkek çocuklarını yüceltirler. Bu durumda kız çocukları kendisini bunaltan annesi yerine babasıyla özdeşleşmeye çalıştıkça kadınlık rolünü gereğince benimseyemez. Kadın kimliği güçlü olarak yerleşmediğinde ise  ilişkilerinde erkeklere düşmanca yaklaşır ya da erkekleri aşırı yüceltici davranışlar gösterirler. Örnek vermek gerekirse evli erkeklerle ilişki kuran kadınlar kadın kimliği güçlü olmayan sorunlu kadınlardır. Kız çocuklarını değersizleştiren mutsuz kadınlar sözde melek anneler yalnızlıklarını ve mutsuzluklarını erkek çocuklarına aşırı bağlanarak gidermeye çalışırlar. Annesinin kuzusu olan çocuklar süreç içerinde melek annelerin engellemeleriyle babalarıyla özdeşim sağlayan bir yakınlık kuramazlar. Mutsuz kadınların yani melek annelerin oğlan çocuklarının erkek kimliği de sağlıklı gelişmeyecektir. Annelerinin kuzusu olarak yetiştirilen erkek çocukları büyüdüklerinde sorunlu erkek kimlikleriyle asla mutlu bir karı koca ilişkisi kuramayacaklardır.   

Kayınvalide gelin sorunlarının tek suçlusu aslında koca olmayı beceremeyen adam olamamış kişiliksiz erkeklerdir. 


Özetle kadına şiddet yoktur aslında mutsuz kadın yani melek annelerin yetiştirdiği sağlıklı birey olamayan kız çocuklarıyla erkek çocuklarının "tencere yuvarlanmış, kapağını bulmuş" ilişkileri sonucunda ev içinde başlayıp adliye koridorlarında yankılanan "davul bile dengi dengine" olmayan bu ilişkilerin ortaya çıkardığı sonu gelmeyen gürültüsü zihinlerimizi yormaktadır. 

Devlet, her çocuğa ruh sağlığı yerinde anne baba sağlamak yükümlülüğünü gerçekleştirmedikçe yaşanan sorunlarda Türkiye'nin iki yakası bir araya kolay kolay gelmeyecektir.

Türkiye'de "Beka Sorunu!" aslında sınırlarımızı ötesinde değil "Aile"lerimizin içinde başlamaktadır.

Evliliklerde boşanmalar arttıkça kadınlar öldürüldükçe, deist ve biseksüeller nesiller arttıkça;

Aile'nin bekası çoktan çökmüştür. Suriye'de sınır ötesinde,  Libya'da mavi vatanda bizi cansiperane koruyan şanlı kahraman ordumuz ülkemizin bekasını korurken aile'mizin bekasını kim koruyacaktır?

Aile'miz can çekişiyor. 

Yaygınlaşan boşanma ve karı koca ilişkilerindeki şiddet sarsıntıları deprem gerçeği değildir.
Toplumun sinir uçlarına kadar yayılan deist ve biseksüel ya da eşcinsel salgını koronavirüs gerçeği değildir.
Sesimizi duyan etkili ve yetkili kimse yok mu?
Aile'miz ölüyor. Bu hususta;

Gereğini emir ve bilgilerinize arz ederim.


Saygılarımla...