Dünyadaki bütün mazlum çocukların ağabeyi… Duruşu, derin ufku ve samtı ile mesajlar veriyor dünyaya... Hamuş hali, bir feryadın ve çığlığın habercisi... Hâl dilinin kal dilinden daha etkili olduğunun da çok iyi bilincindedir. Mevlana Celaleddin Rumi gibi “Hamuş ve bişrev / Sus ve dinle!” dermişcesine sırtı dönüktür dünyaya ve tüm insanlığa... 

Adı: Hanzala. Hep 10 yaşındadır. Büyümez. Filistin’in siyasi izdüşümünde coğrafyamın sorunlarına bakış sunar. Filistin’de ve bölgede yaşanan tüm zulümlere ve ihanetlere tanıklık etmiştir. Alaycı bir nazar ile süzer bölgedeki batının bütün dayatmacı ittifaklarını. Derin bir mana ve vecd ifade eden sessizliği ile seyreyler olayları. Çünkü sükûtun, konuşmadan daha yüksek bir değere sahip olduğunu bilir. Tıpkı atalarımızın “Konuşmak gümüş ise, susmak altındır” atasözünün timsalidir. Bu haliyle, Milli Şairimiz Mehmet Akif’in tıpkı “Bülbül” şiirinde ifade ettiği gibi: “Benim hakkım, sus ey bülbül, senin hakkın değil matem!..” der... 

1937 yılında Filistin’in bir köyünde dünyaya gelen ünlü karikatürist Naci el-Ali’nin kaleminden doğmuştu Hanzala. Ekim 1973 yılında İsrail ile yaşanan savaş sonrası çizgilerde vücut buldu. 10 yaşında iken Filistin’den Lübnan’a sürgün edilen Naci el-Ali, Hanzala’yı hep sürgün edildiği yaşta tuttu. Bir röportajında Hanzala için şöyle diyordu Ali: “On yaşında doğmuş ve her zaman on yaşında olacaktır. O yaşta Filistin’i terketmiştir. Birgün Filistinliler, topraklarına yine avdet eder ise Hanzala da köyüne geri dönecek sonra büyümeye başlayacaktır. İşgal sürdükçe ve geri dönüş olmadıkça Hanzala hep 10 yaşında kalacaktır. Doğanın yasaları onun için geçerli olmayacaktır. Çünkü Hanzala, dünyada isnisnai sayılacak bir vatanı kaybetmiştir.” 

İsrail işgali altındaki Filistin’in dramını “Hanzala” karakteriyle dünyaya yansıtmıştı Naci el-Ali. Hatta bu eseri kendisinin önüne bile geçmişti. Hanzala, Ortadoğu’daki işgallere, zulümlere ve kıyımlara yönelik, bu coğrafyanın insanının sessiz ve tepkisiz duruşlarına karşı bir tepkiydi. Tıpkı bugün işgalci İsrail güçlerinin Gazze’ye düzenlediği saldırılar karşısına lâl kalmış dünyaya idi isyanı… Hanzala’nın çizeri, bu etkin karakteri ortaya çıkarışından dolayı 22 Temmuz 1987 yılında çalıştığı gazetenin Londra bürosundan çıktığında uğradığı bir suikast sonucu hayatını kaybetmişti. 

Filistin direnişinin sembolü haline gelen Hanzala’nın, yüzü daima dünyaya dönüktür. Ellerini arkaya bağlayarak durur. Yaşayan zulümlere, kayıtsız kalanları sessiz şekildi protesto eder. Duruşuyla sanki bir taş atıyormuş gibi bakar. Belki de bu hamuş haliyle daha büyük bir iş yapıyordur. Hanzala, baskıya ve zulme karşı, yaralı bir kalp, güçlü bir duruş ve elleri arkada sabırlı bir halde onurlu bir hali temsil eder. İkiyüzlülerin aksine küçük, fakir ve zayıf olmasına rağmen teslimiyete karşı isyanın halini canlandırır. Hanzala bir devrimcidir. ABD’nin bölgedeki bütün çözüm önerilerini reddeder. Çünkü bilir ki, ABD ikiyüzlüdür ve hep faşist Siyonizmin yanında durmuştur. 

Hanzala zamanla Filistin kimliğinin ve direnişinin sembolü oldu. Özellikle de Naci el-Ali’nin şehadetinden sonra… Filistin, onun ilham kaynağıdır. Filistin’in tihten kurtulacağı günleri sabırla beklemektedir. Filistin’de yaşananlara yakından tanıklık etmektedir. Herkesi Filistin davasında sabit olmaya davet eder. Hint alt kıtasının ünlü şairi Muhammed İkbal’in “Filistinli Arap’a” adlı şiirindeki mesajı verir Hanzala: 

“Biliyorum, o ateş senin bedeninde mevcut
Dünya hâlâ onun yangısından kurtulmuş değildir. 

Senin ilacın ne Cenevre’de ne Londra’da,
Zira Avrupa’nın şah damarı Yahudi’nin elindedir. 

Duydum ki ulusların esaretten kurtuluşu
Benliği geliştirmek ve ortaya çıkarma isteğindedir.” 

Hanzala hakikatte bugün sadece Filistinli çocukları değil, dünyadaki tüm mazlum coğrafyaların çocuklarını temsil eder. Topraklarından sürülen, işgal altında zulümlere maruz kalan ve yetim kalmış her çocuk Hanzala’dır... Arabi bir isim olan Hanzala, kadim lügatlerde “küçük savaşçı” manasına gelmektedir. Naci el-Ali, Hanzala’yı basit çizgilerle çizmişti ve siyah-beyaz çizgilerle de ona ruh verdi. Hamuş haliyle derin mesajlar veriyordu insanlığa Hanzala: Susuzluktan ölür gider de asla düşmanına minnet etmek zilletine düşmez. Açlıktan mahvolacağını bilse, bir lokma ekmek için ömründe zillete katlanmaz. Dostları arasında ipekten daha yumuşak, fakat düşmanlarına ve hainlere karşı çelikten daha serttir... 

Barış zamanlarında olduğu gibi, harp esnasında da iffet, duruş ve nezaketini muhafaza eder. Tehlikeli anlarda ne kadar çetin ise, ferah günlerinde de o derece cömert, fedakâr ve alicenaptır. Yerine göre, gül yapraklarında görülen çiğdemler kadar yumuşak, temiz ve güzeldir. İcabında coşkun bir sele benzer ki, dalgalarla güreşir: denizi yararken gök görültülerini andıran sesler çıkarır. Coştuğu zaman, hızını kesmek maksadıyla karşısına çıkan yalçın kayalarla dolu sıra dağların önünde müthiş bir çağlayan kesilir. İşgali asla kabul etmez. İşgalcilere teslimiyeti benimsemez. Ülkesini kurtarmak için çabalar. İşgalcilerin dayattığı tüm çözümleri reddeder. Sürgün edilse bile ülkesine avdet edeceği günleri iple çeker. Zaman ve mekândan azadedir. Vatanına asla ihanet etmez... 

Hanzala özgürlüğü temsil eder. İfade özgürlüğü, basın özgürlüğü ve kalem özgürlüğünü… Hanzala artık bütün egemen güçlere karşı kurtuluş ve mücadele etme arzusu ve ayrıca boğun eğme ve teslimiyetin reddedilmesinin sembolüdür. Filistin’in ve Gazze’nin halini yansıtır. Kâinatta; küfrün, haksızlığın amansız düşmanıdır. Ne pahasına olursa olsun, şeref ve haysiyetine, hayat ve hürriyetine toz kondurmaz. Nerede olursa olsun, zeminden yükselir; yıldızlara seslenir. Kükremiş arslanlara zincir vurur. Asil şahsiyetinden fedakarlık etmeye katiyyen rıza göstermez.