Kasım Süleymani'nin ölüm haberini duyduğumda en çok PKK'lılar ve FETÖ’cüler sevinecek sanmıştım! Gördüm ki yanılmışım!

İlçe Spor Müdürü bile sosyal medya hesabından ‘’sevinç çığlıkları’’ atıyordu.

Süleymani üzerine yazmak kolay!

Eğer sende ‘’sevinç çığlıkları’’ atarsan!

O nedenle önce bekledim.

Hatta fazlasıyla bekledim.

Bazen beklemek iyidir! Zaman kazandırır. Ortalık toz dumanken hamle yapanları göremezsin ama toz bulutu dağılırsa görüş açın daha da netleşir!

Hem ulusal ve hem de uluslararası açıdan!

Süleymani madem Amerikan emperyalizmi ile omuz omuzaydı da ABD neden Süleymani'yi ortadan kaldırmıştı? Suikaste önce içeriden bakmak daha iyiydi ancak bizde ki durum daha vahimdi.

Süleymani suikasti üzerinden ''bizi'' okumaya çalıştım.

Sayın Erdoğan Süleymani için; ''Katledildi'' derken Erdoğan’ı sevenler ise ''Geberdi'' diyorlardı! Açıkçası hiç kimsenin Süleymani hakkında Sayın Erdoğan'dan daha fazla bilgi sahibi olma imkanına sahip olamayacağına göre aradaki büyük fikirsel uçurumun sebebi neydi?

Erdoğan ''Katledildi'' diyordu çünkü elinin altında sosyal medya saçmalıkları değil, gerçek istihbari bilgiler vardı. Sn Erdoğan'a göre ''Gebermedi'', ‘’Katledildi!’’

Bu yorum, bilgi ile edinilmiş çok büyük bir bakış açısı farkıdır.

Süleymani'nin ABD tarafından katledilmesinden sonra alkış tutanlara baktığımızda 2007 yılında Kumpas operasyonları ile aynı dönemde İran düşmanlığını körükleyen FETÖ propagandalarının tüm tazeliğini koruduğunu ve hatta Fetulahçı söylemlerin birebir dile getirildiğini görmek toplumsal hafızasızlığımızın gerçeğini ortaya çıkarması açısından manidardı!

17 Mayıs 1639’daki Kasr-ı Şirin antlaşmasından bu güne kadar sınırlarımız değişmeden ve sınırlarımız dışında -bir takım gerginliklere rağmen- barış içinde yaşadığımız tek ülke İran olduğu gerçeği dikkatlerden kaçmış olabilir miydi?

Ayrıca sürgün yıllarının bir bölümünü Bursa'da geçiren Humeyni'nin 12 Eylül darbesinden sonra İran'a sığınan çok sayıda Müslümanı kabul ettiği ve teslim etmediği gerçeğide gözlerden kaçtı. Bu konuyu elbette sayın Selahaddin Eş Çakırgil ağabey çok daha iyi bilir.

Ayrıca 15 Temmuz’dan sonra Batı’ya ve hatta PKK'ya bile sığınan Fetulahçıların hem de çok kolayken neden hiç İran'a kaçmadıklarını düşünen oldu mu?

Cevabı hemen söyliyelim; İran, FETÖ’cüleri aynı gün teslim ederdi.

Ayrıca İran ile Türkiye arasında bu güne kadar PKK konusunda çeşitli sorunlar yaşanmış olsa da derin fikir ayrılığı olmadığı gibi en sert uygulamalarla PKK’ya nefes aldırmamışlardır! PKK-PJAK’ın tasviyesi süreci bu noktada önemli bir tecrübe olmuş, bu işin bu duruma gelmesinin baş aktörlerinden biri de iddialara göre bizzat Kasım Süleymani olmuştur! PKK’yı, İran’da barındarmamışlardı!

Çözüm süreci döneminde İran'da faaliyet gösteren PKK'nın PJAK kolunu İran silip süpürmüş geriye kalanlarda canlarını zor kurtarıp ülkeyi terk etmişlerdir.

Süleymani’nin şahsında İran ve Şiiler aleyhine o kadar çok yazılıp çizildi ve bazı kişiler tarafından hedef gösterilenler bile oldu. FETÖ’nün sızamadığı ve PKK’nın eleman devşiremediği bir oluşumda Caferi vatandaşlarımızdı!

Açıkça söylebilirim ki bu ülkede birine ''İrancı' diyerek kara propagandasını yapmak, FETÖ’nün Hakan Fidan için ''İrancı'' diye yaptığı propagandayla aynı merkeze hizmet anlamına gelir!

ABD, Kasım Süleymani'yi devre dışı bırakmış ve tasfiye sonucunda ortaya çıkan hasarda bizim payımıza düşen şeyler olduğunu da verdiğim örneklerden yola çıkarak görmüş olabilir miyiz buna zaman ve okuyucu karar verecek!

ABD, bir taşla iki kuş değil, kuş sürüsü vurmuş oldu.

Bu coğrafyada birbirine düşman olan toplumlar sadece ABD ve AB ye hizmet ederler.

Müslüman dünyasına giren ABD ve AB, derenin taşıyla derenin kuşunu vururken, sorun çözümünü ancak çok geç olduktan sonra fark ediyoruz.

Karşımızdaki sorun hakkında yeterli bilgiye sahip olunmadığı için, derin düşünceninde önü kesiliyor. Koşullara uyum sağlayamayan eski söylem ve düşüncelere takılıp kalmak sadece durağanlaştırmıyor aksine bizleri geriletiyor. O kadar hızla geriye gidiyoruz ki, başladığımız yere dönüyoruz!

Hareket etmeyen her şey yok olmaya mahkumdur.

Düşünsel hareket hiç olmadığı gibi sanırım artık yeni dünya düzenine göre düşünmeyi beklemekte fazlasıyla lüks olacak.

Yemek tarifi düzeyinde stratejiler ortaya süren TV aydınları da, hafızasızlıklarınıda ortaya sermiş oldu bu olayda. Tek bildikleri birkaç sloganın geliştirilmiş hali. Oysa çok uzağa değil 1980 sonrasını araştırmayı başarabilseler çok şey öğrenirlerdi. 280 karakteri twittera sığdırıp yazabilen olmadığı için okumuyorlarda.

Ortadoğu'da neler olduğunun farkında bile değiller.

ABD, başta Ortadoğu olmak üzere tüm yeraltı kaynaklarının ya işgalcisi yada en büyük müşterisi. Elinde sanayi ve teknoloji olan Avrupa, ABD nin tedarikçisi durumunda. Ancak ihtiyaç olan hammaddenin tüm kontrolüde ABD’nin elinde.

Avrupa artık ABD’nin ‘’fasoncusu’’ olmak istemediği için başta Almanya ve Fransa, ABD'nin dünya üzerindeki hakimiyetinden rahatsızlığını açıktan dile getiriyor. Vietnam ve Lübnan'da ABD ile olan tecrübelerini değerlendiren Fransa, ABD'ye karşı AB'nin öncülüğünü yapıyor. Paris’te ki eylemlere bir de bu açıdan bakın!

Avrupa artık ABD’yi aracı olarak görmek yerine direk ticaret yapmak istiyor.

ABD, DEAŞ partnerinden sonra Rusya ve İran'ın Ortadoğuya girmesiyle işleri terör örgütleri ile daha fazla götüremeyeceğini de anladı.

İran'ın savaşma gücü yok ama cesareti var. Çin ve Rusya'nın hem savaş gücü hemde cüreti var.

ABD'nin elindeki tek koz Arapların Avrupa ve ABD bankalarındaki paraları.

Ortadoğu'da gücünü kaybeden ABD için en önemli müttefik Türkiye idi. Artık Stratejik Sığlıktan kurtulan ve Dış Politika stratejisini kökten değiştiren Türkiye, ABD için güvenilir değil.

Çünkü emir alan değil, masaya yumruğunu vuran bir ülke var karşısında.

ABD, Kasım Süleymani suikasti ile Ortadoğu'yu karıştırmayı denedi ancak İran dünya'nın beklediği, İsrail ve Derin Amerika’nın istediği misillemeyi yapmadı. Çünkü Acem’ler hem oyun olarak hem de politik olarak satrancı iyi bilirler.

Aslında bu sessizliklerinin altında yatan tek korku uzun zaman sonrasına yapmış oldukları planlarını bozmama korkusudur.

ABD elbette terör örgütlerini beslemeye devam edecek, fakat Ortadoğu'dan yavaş yavaş çekilecek! Savaş ekonomisindeki pastaya Rusya, Çin, İran, Türkiye ve AB dahil oldu ve bunların hiç biri ABD'yi sahada istemiyor. ABD ise son gasplarını yapıyor.

Bunu yaparken de çekilmesine bahane olacak ve geriye kanlı bir ortam bırakacak eylemler yapıyor.

Süleymani’nin Irak, Yemen ve Suriye’de ki etkisi üzerinden yaşanan dramlar tabi ki unutulmaz! Sivilleri hiç önemsemediler!

Lübnan Hizbullah’ı eski Genel Sekreteri Suphi Tufeyli feryat ediyordu: ‘’Suriye’deki mazlumları öldüren Şiiler Cehennemliktir!’’ diye!

Süleymani öldürüldü! İdlib ateş üzerinde!

Bir Süleymani gider diğeri gelir!

Kimine göre şehid! Kimine göre katil!

Öldürülmesi kimlere yaradı ve yarayacak?

Göreceğiz!