Son günlerde sosyal medya ve internet ortamında sıkça paylaşılan ve ilgi çeken "karınca teorisi," bireyler ve gruplar arasındaki çatışma dinamiklerine dair çarpıcı bir metafor sunmaktadır. Her ne kadar bilimsel yönü tartışmalı olsa da, bu anlatı siyasal ve toplumsal süreçlere dair önemli bir bakış açısı geliştirme potansiyeline sahiptir.
Anlatıya göre, bir tarafta 100 tane kırmızı ateş karıncası, diğer tarafta da 100 tane siyah karıncadan oluşan iki ayrı grup, bir kavanozun içine bırakılırlar. Kavanozun içine bırakılan bütün karıncalar başlangıçta uyum içinde yaşarlar. Ancak kavanoz, dışsal bir müdahale ile şiddetle sarsıldığında, karıncalar birbirlerini tehdit olarak algılayarak kaotik bir savaşa girişir. Kırmızı karıncalar, siyah karıncaları düşman olarak görürken, siyah karıncalar da kırmızıları aynı şekilde algılar. Ancak çatışmanın gerçek kaynağı ne kırmızıların ne de siyahların eylemleridir; kaosun müsebbibi, kavanozu sallayan ve bu durumu tetikleyen dışsal güçtür.
Bu anlatı, toplumsal ve siyasal bağlamlarda manipülasyon ve çatışma teorileri açısından güçlü bir analoji sunar. İnsan topluluklarında da benzer şekilde, farklı gruplar arasındaki gerilimlerin sıklıkla dışsal müdahaleler veya kışkırtmalar sonucu ortaya çıktığı gözlemlenir. Özellikle, “böl ve yönet” stratejisinin tarihsel ve güncel örnekleri, bu dinamiği doğrular niteliktedir. Çatışmanın kaynağı genellikle, doğrudan gruplar arasındaki farklılıklardan ziyade, bu farklılıkları kışkırtan ve çatışmayı faydaya dönüştüren üçüncü taraflardır.
Teori, salt bir biyolojik gözlemden öte, toplumsal dinamikler üzerine derinlemesine bir düşünce alanı sunmaktadır. Bu metafor, özellikle modern dünyanın karmaşık siyasal yapısını anlamak için güçlü bir araçtır. Dünyamız hızla değişiyor. Sınırlar yeniden çiziliyor, topluluklar birbirine düşman hale getiriliyor, kavanozun içinde bir kaos ortamı oluşturuluyor. Ama bu kaos, kendiliğinden oluşmuş bir durum değildir. Tıpkı karınca teorisinde olduğu gibi, burada da kavanozu sallayan bir güç vardır.
Bu bağlamda teori, üç temel soruyu gündeme getirir:
1. Kavanozu sallayan kim?
2. Kavanozu sallayan güçlerin amacı ne?
3. Bu kaostan nasıl kurtulabiliriz?
Bu soruların cevapları, hem bireysel farkındalık hem de toplumsal barış adına hayati öneme sahiptir. Manipülasyonun etkisini fark etmek ve bu tür çatışmaların gerçek nedenlerini sorgulamak, toplumsal dayanışmanın yeniden inşasında önemli bir adımdır.
Bu sorulara cevap arayarak bugünü, Ortadoğu başta olmak üzere İslam dünyasının içinde bulunduğu durumu anlamaya çalışalım.
Kavanozu Sallayan Kim?
Kavanozu sallayan, küresel hegemonya peşinde koşan emperyalist güçlerdir. Tarihin her döneminde İslam adaletinin karşısında konumlanan zalim güçlüler, zayıf olanı kontrol etmek için kaos oluşturmuşlardır. Bugün Ortadoğu’da ve İslam dünyasında gördüğümüz fitne ve savaşlar, bu güçlerin bilinçli olarak inşa ettiği bir düzenin sonucudur. İşgal, sömürgecilik, ekonomik bağımlılık ve toplumsal çatışma projeleriyle Müslüman toplumlar zayıflatılmaktadır. Bu güçlerin başında İngiliz siyonist zihniyeti ve bu zihniyetin Truva atları olan ABD ve İsrail ile onların etrafında şekillenen Batı ittifakı yer alırken, taşeron ülkeler ve yerel aktörler de bu oyunun bir parçası haline getirilmektedir.
Kırmızı ve siyah karıncaların birbirilerine saldırmalarını sağlayan şey, içeriden gelen düşmanlık değildir; bu düşmanlık kavanozu sallayanın manipülasyonu ile üretilmiştir. Mezhepçilik, etnik ayrımcılık ve siyasi kutuplaşma gibi fitne tohumları ekilerek, ümmet birbiriyle savaşan gruplara bölünmüştür.
Kavanozu Sallayan Güçlerin Amacı Ne?
Küresel güçlerin amacı, İslam ümmetini zayıflatmak ve kontrol altında tutmaktır. Çünkü İslam, adalet ve özgürlük esaslarına dayalı bir dünya düzeni önerir. Bu ise hegemonya düzenine aykırıdır. Emperyalistlerin petrol, enerji yolları ve stratejik bölge hâkimiyeti gibi maddi çıkarlarının yanı sıra, İslam’ın özgürleştirici ve birleştirici mesajını bastırma amacı da vardır.
Birlik içinde güçlü bir İslam ümmeti, Batı merkezli dünya düzeni için en büyük tehditlerden biridir. Bu nedenle, kavanozu sallayan güçler İslam dünyasını birbirine düşman gruplara ayırmakta ve bu gruplar üzerinden kendi çıkarlarını yürütmektedirler.
Bu Kaostan Nasıl Kurtulabiliriz?
Kaostan kurtuluş, öncelikle farkındalıkla başlar. Müslüman toplumlar olarak, kavanozu kimin salladığını görmeli ve bu oyuna gelmekten kaçınmalıyız.
Üzerimize oynanan oyunları bozmak ve bizi birbirimize düşürmek için oluşturulan kaostan kurtulmak için yerine getirmemiz gereken sorumlulukları şu şekilde sıralamak mümkündür:
a. Birlik ve Beraberlik
Etnik köken, cemaat, siyasi görüş ve fıkhi ayrılıkları bir kenara bırakarak İslam ümmeti olarak birleşmeliyiz. Allah, Kur’an’da şöyle buyuruyor:
"Hep birlikte Allah'ın ipine sımsıkı sarılın; bölünüp parçalanmayın." (Âl-i İmrân, 103)
Bu ayet, bizim için bir uyarı ve kurtuluş reçetesidir. Bölünmüş bir ümmet, kolayca kontrol edilebilir; ancak birlik içinde hareket eden bir ümmet, gücünü yeniden kazanabilir.
b. Eğitim ve Farkındalık
Emperyalistlerin oyunlarını bozmak için İslam ümmetinin bilinçlenmesi şarttır. Genç nesilleri sahih İslam akidesi, doğru bir tarih ve siyaset bilinciyle yetiştirmek, fitneye karşı en güçlü kalkandır.
c. Ekonomik ve Siyasi Bağımsızlık
Müslüman ülkeler, Batı’ya ekonomik bağımlılıktan kurtulmalı ve kendi kaynaklarını adil bir şekilde yönetmelidirler. Bu, ümmetin özgürlüğü için temel şarttır.
d. Direniş ve Mücadele
Her türlü işgal ve sömürüye karşı direniş, ümmetin onurudur. Filistin direnişi bunun en güzel örneğidir. Kavanozu sallayan güce karşı durabilmek için ümmetin her bir bireyi mücadele ruhuyla hareket etmelidir.
Direnişle Yeni Bir Gelecek İnşa Etmek
Kavanozu sallayan güçlerin amacı, İslam ümmetini kendi kimliğinden uzaklaştırmak ve köleleştirmektir. Ancak bu oyunu bozmak mümkündür. Allah’a tevekkül ederek, birlik ve beraberlik içinde hareket edip direnerek, insanlığa barış ve huzur getirecek adil dünya düzeni kurmak için mücadele ederek bu kaos ortamından kurtulabiliriz.
Unutmayalım, asıl düşman karıncalar değil; kavanozu sallayandır. Ve bu kavanoz, ancak biz onun içinde savaşmayı bıraktığımızda sakinleşecektir. Rabbimizin izniyle, İslam ümmetinin yeniden ayağa kalkacağı günler yakındır. Yeter ki farkında olalım, mücadeleyi bırakmayalım ve Allah’a sarsılmaz bir imanla bağlı kalalım.