Yaklaşan yerel seçimler öncesinde, gerek partilerin göstereceği adaylar, gerekse seçmenin tercihleri bakımından Türkiye’nin daha önce hiç görmediği siyasi geçişler yaşanacağı açıkça görülüyor.

Bilmem hangi toplum bilimci veya siyaset bilimcisinin bile, bu hususla ilgili söyleyeceklerinin, kanımca bu seçimlerde pek isabet edeceğini sanmıyorum. Aynı şekilde seçmenin tercihlerini öngörmek için yapılan alan taramalarının ve anketlerin de, bu sefer pek isabetli sonuçlar vermeyeceği kanaatindeyim.

Kimlerin ne hesaplar yaptığını, nereye oy vereceğini ve nelerle karşılaşacağımızı bilemem ama, bildiğim bir gerçek var;

“LAYIK OLDUĞUMUZ GİBİ YÖNETİLECEĞİZ!”

Peki bizler bu seçimde ne yapacağız?

Ölçümüz ne olacak?

Oyumuzu kime vereceğiz?

Hem başkan, hem de belediye meclis üyelerinin seçiminde hepimizin çok dikkatli olması gerek!

Hepimiz verdiğimiz oydan mesulüz! Oy verdiğimiz kişiye vekâlet vermiş olduğumuz için, o kişinin yaptıklarından bize de pay düşer! İyi ya da kötü..

Oyumuzu kullanırken aklımızı kesinlikle kiraya vermeyelim! Hesabını biz vereceğiz çünkü!

Aday olan kişiye ya da partisine olan kızgınlığımız, kronikleşmiş siyasi görüşümüz veya maddi çıkarlarımız, tercihimizi belirlemesin!


Tercihimizi, dürüst, mütevazi, akıl, hikmet ve feraset sahibi, kutsal bir motivasyonla hizmete ve çileye talip, hakperest, adaletli, liyakatli ve güvenilir olan kişilerden yana koymalıyız!

Çocuklarımızın ve ülkemizin geleceğini emanet edeceğimiz ve bu emaneti, bugün geldiği noktadan alıp daha ileriye taşıyacak zihniyet, feraset ve liyakatine inandığımız kişilere ve kadrolara oyumuzu vermeliyiz!

Dünya hayatını keyif ve eğlence olarak gören, şöhret budalası, marka tutkunu, muhteris, müsrif, hedonist ve kibir abidelerine kapılarımızı kapatmalıyız!

İşletmemizdeki para kasamızı emanet edebileceğimiz kişilere OY VERELİM!

Oy vereceğimiz kişiler, evimizin anahtarını teslim edebileceğimiz kadar “emin” olduğumuz kişiler olmalı!

Hakk’ın razı olmayacağı kişilerden uzak duralım!

15 Temmuz günü nerede olduğu, ne yaptığı, kimlerle birlikte olduğu halk tarafından alenen bilinen ve açıkça milletin tarafında duranlara oyumuzu verelim!

“Çeşme akarken testiyi dolduralım, bana ne etliden sütlüden” diyen ve “kaşığı belinde dolaşan”lardan uzak duralım!

Zayıflara zalim, kudretlilere yalaka olan, kibirli, mal-mülk, para ve makam düşkünlerine meyletmeyelim!

Allah muhafaza sonra ateşin azabı bize de dokunur!

Tercihlerimizi Hak’tan yana kullanmaz da; fırsatçı, haramı helali önemsemeyen, haksız kazanç sağlayan, amacına giden yolda yalan, iftira, entrika vb her şeyi mübah gören, her gün ganimet devşirme düşleri kuran, millete, devlete, mazlumlara hizmetten önce kendi şahsi çıkarlarına hizmeti düşünen, dünyaperest, Hakk’ı hakim kılmak, zulmü ortadan kaldırmak ve adaleti tesis etmek için insiyatif almayan, çaba göstermeyen, irade beyan etmeyen kişileri seçerek baştacı edersek, Allah’ın yardımı bize ulaşmaz!

Sonra “biz kendi hakkımızdaki hükmü değiştirmedikçe, Allah da bizim hakkımızdaki hükmünü değiştirmez!”

NASILSAK, ÖYLE YÖNETİLİRİZ!

. . 

“Bugüne kadar hep şuraya verdim ama bu sefer kime vereceğiz ki, oy verecek kimse mi var?” diyerek ya da şu veya bu sebeple sandığa gitmemek veya boş atmak ise, en kötü ihtimale razı olmak demektir.

Eğer parti yöneticileri, dürüst, ehliyet ve liyakat sahibi adayları değil de, şaibeli, toplum nezdinde güvenilmeyen ve itibarı olmayan kişileri aday gösterecek olurlarsa, vay başımıza geleceklere!..

Eğer insanlar, karşılaştıkları haksızlıklar yüzünden öfkelenerek başka vadilere savrulurlar ya da küsüp sandığa gitmezlerse, bunun da vebali, parti yöneticilerinin olur!

Fi emanillah