Klasiszm nedir?

Batı edebiyatında, Fransa'da,  17. asrın ikinci yarısında ortaya çıkan sanat akımıdır. 

Klasik nedir?

Kelime, kökeni itibarıyla "seçme" anlamındaki Latince "classicus" kelimesinden gelmektedir.

Eski Yunan ve Latin yazarlarının ve bu yazarları taklit ederek eser veren yazarların telif eserlerine klasik denir.

Aynı zamanda okullarda okutulan, eğitici ve yetiştirici bir misyon güden eserlere; her zaman her nezih zevke hitap eden eserlere de klasik adını veririz.

Hangi siyasi ve felsefi olaylar klasisizmin doğuşunda etkili olmuştur?

Klasisizm akımının doğuşunda 16. yüzyıl sonlarında derebeylerinin, asillerin ve kilisenin gücünün kırılması ve mutlak monarşilerin güç kazanması etkili olmuştur. Mutlak gücün sahibi kral akıl ve mantığın; sanatkarların koruyucusu olmuştur. Arzu edilen düzeni, istikrarı sağlayan monarşiler sanatçı üzerine de nüfuz etmiş ve akılcılık fikrinin esas alan klasisizm akımı ortaya çıkmıştır. Mutlak monarşinin himaye ettiği sanatkarlar; eserlerinde aristokrat bir tavır takınmışılardır.

Klasisizmin doğuşunu hazırlayan felsefi hareketse "aydınlanma çağı"  hareketidir. Descartes, Montesqiue, Voltaire bu akımın felsefi yönünü hazırlayan filozoflardan bazılarıdır. Descartes'ın felsefesi akımın özeti niteliğindedir. "Düşünüyorum o halde varım." diyen Descartes, düşünmeyi soylu bir eylem olmaktan çıkarır ve insanın  kendi varlığını idrak etmesi için düşünmesi gerektiğini söyler. Aklın ve mantığın kabul edemeyeceği hiçbir şeyin değeri yoktur. Klasisizmin akılcılık ilkesi bu felsefenin hazırladığı bir fikirdir. Descartes'ın "Metot Üzerine Konuşmalar" kitabında akılcı felsefesini metotlarıyla izah eder.

 Klasisizmin ilkeleri nelerdir?

Tabiat: Klasisizmin tabiattan kastı insan tabiatıdır. Dış tabiatın estetik olarak tanınması J.J Rousseau'nun keşfi ile başlar; 17. yüzyılda bu keşif henüz yapılmamıştır, yani 17. yüzyıl dış tabiatı tanımamaktadır. Sanat klasikler için tabiatın taklidiydi; yani insanın edimlerinin, duygularının, fikirlerinin bir temsiliydi. Fakat insan tabiatı olduğu gibi taklit edilmiyordu, insan tabiatının aşağılık yönlerinin temsilini yasaklıyordu. Bu aşağılık yönlerin hayvanda da bulunduğunu, insanı insan yapanın onlar olmadığını savunuyordu. İnsanı insan yapanın duyularımız değil, onlar üzerindeki erkimiz olduğunu savunmuşlardır.

Taklit edilen insan tabiatı genel, değişmez ve kusursuzdur.Temsil edilmek istenen insan tipi ideal olandır. Modanın getirdiği geçici görünüşleri reddeder. İnsanın cennetten kovulmadan önceki halinin temsili fikri de yaygındır.

Akımın kuramcısı Boileau,"Bir lahza olsun tabiattan ayrılmamalı" demiştir. (L'art Poétique)

Gerçek: Gerçek her sanat akımı için önemli bir mesele olmuştur. Klasisizmde konu gerçek olmak zorunda değildir fakat gerçekleşebilecek bir olayın anlatılması mühimdir. Edebi eserde ifadesini bulan gerçek felsefi ve evrensel anlamda kendi içinde tutarlı olmalıdır. Gerçek insan tabiatının taklididir. Bu taklitte esas alınan ilke ise akılcılıktır.

Bouleau," Akıl ve mantığı seviniz, eserleriniz daima en büyük süsünü ve değerini ondan alsın. Tabiattan ayrılmamalı. Çünkü, tabiat hakikattir." demiştir.

Akıl/sağduyu: Klasisizmde akıl kesin rehberdir. Akıl birdir, muhayyile duygu ve hassasiyetler ise farklıdır; her yerde her devirde doğruya ancak bizi akıl ulaştırabilir.

Gayrişahsilik: Eserde sanatkar kendi duyuşlarından düşüncelerinden bahsedemez; olayları kendi red ve kabulleriyle yargılayamaz. Akımın asası genel insan ve genel insanın tabiatıdır. Kişiden ziyade tipler anlatılır.

Lirizmin mutedilliği (ölçülülük): Cemil Meriç, klasisizmi "İtidal, bilgelik ve akıl" olarak izah eder. Klasisizmde coşkunluklar, duygular, hassasiyetler ölçülüdür; aşırılığa yer yoktur.

Eski Yunan ve Latin edebiyatı:  Klasisizmde eski Yunan ve Latin edebiyatlarının taklidi esastır. Evrensel olan bu eserlerin taklidi sanatkarı ideal olana ulaştıracaktır.

Racine şöyle diyecektir:

"Gerek Euripides'den, gerekse Homeros'tan taklit ettiğim şeylerin tiyatromuz üzerinde yaptığı tesir karşısında, sağduyunun ve aklın her asırda aynı olduğunu memnunlukla kabul ettim. Paris zevki Atina zevkine uygun düştü. Seyircilerim vaktiyle Yunanistan'ın en bilgili halkını gözyaşlarına boğan aynı şeylerle heyecanlandılar.."

Evrensel olma fikri, akımı mahalli ve milli çizgilerden uzaklaştırmış; beşeri ve evrensel olanı anlatmaya sevk etmiştir.

Kuralcılık: Klasisizmde nevilerin(türlerin) sınırları oldukça belirgindir. Edebi türler tasnif edilmiştir ve belli kurallar çizgisinde birbirinden ayrılmıştır.

Klasisisizmin en etkili olduğu tür olan tiyatroda da bu kuralcılığın tesirini görürüz. Tiyatroda üç birlik kuralı vardır. Tek bir aksiyon(ana olay), tek bir mekanda, kısıtlı bir süre(çoğu zasman 24 saat) geçmelidir. Ayrıca tiyatroda dekor, kostüm, sahne gerçekliğe aykırı olduğu için kullanılmamıştır.

Zevk vererek eğitme: Klasisizmde sanatkarın ahlaki ve eğitici bir misyonu vardır. Ama eserler soğuk bir didaktikle inşa edilmez, esas olan hoşa giden bir eser ortaya koymaktır.

Bütünlük: Öz ve biçim arasındaki denge eserde organik bütünlüğü sağlamalıdır.

Dil ve üslup: Klasisizm milli diller üzerine oturur ve her sanatkar kendi milli dilini esas alır. Sanatkarın endişesi; vuzuh, sadelik, tokluk ve mükemmellik olmalıdır. Her ne kadar sadelik ve açıklık söz konusu olsa da akımın muhatabını aristokratların saraylarında, burjuvaların salonlarında bulduğu unutulmamalıdır. Akademik ve felsefi bir dil söz konusudur.

Klasikler için önemi olan konu ve madde değil konunun işlenişidir. Onlar sanat eserinde esas olarak konunun yeniliği yerine biçim mükemmeliğini almakla hem bayağılığa düşmekten kurtulmuşlar, hem bütün insanlara hitap eden eserler vermişlerdir.

Klasisizm kısaca akıl/sağduyu, gerçek ve tabiat esaslarıyla izah edilebilir.