Korona salgını, esasen gerçek anlamda devletlerarasında kimin daha güçlü olduğunu test ediyor. Hatta Trump’ın “ABD dünyanın en güçlüsüdür.” savlarıyla yaptığı çıkışlarla adeta alay ediyor. Salgını başlangıçta küçümseyen ABD’de virüsün yarattığı şok yıllardır gizlenen bazı gerçekleri ortaya çıkardı. Sözde dünyaya yön verme iddiasındaki Evanjelistlerden rahip K. Copeland’ın bir TV kanalında yüksek sesle bağırarak gerçekleştirdiği kızgın ayin ritüelinde “şeytan ve onun işi ve eşi olan Covid-19'a veya Korona virüsüne ABD'yi terk etmesini emretmesi”, ülkelerindeki ve kendilerindeki cehaleti tüm dünyaya ifşa etti. Bilanço gittikçe ağırlaştı. Bugün itibarıyla ABD’de ham petrolün fiyatının sıfıra inmesi aslında her şeyi açıklamaktadır. Trump ve ekibi şimdilerde siyasî-idarî beceriksizliklerini örtmek ve bilhassa sosyal devlet olmaktan ne kadar uzak olduklarını hem kendi hem de dünya kamuoyundan gizlemek için yeni bir manevraya tenezzül ettiler; henüz hiçbir kanıt olmadığı halde Korona virüsünün Çin tarafından üretildiği iddialarına sığınıyorlar. Dünyanın diğer söz de güçlerinden Çin ve Rusya ise eski doğu blokunun iki müzmin üyesi olarak etkisini hâlâ üzerlerinden atamadıklarından olsa gerek, ülkelerinde yaşanan insanî enkazı ve çöküşü gizleme ve ketum davranma geleneklerine rücu ediyorlar. AB ülkelerinde yaşanan hayal kırıklığı da zaten bütün şeffaflığı ile ortada duruyor.

Hal böyleyken Türkiye yüzyılın salgını karşısında cehaleti değil, bilimi esas alarak planlamalarını ve yol haritasını zamanında belirledi. Bilhassa sağlık alanında son 15 yılda kat edilen ilerlemeler, bugünümüzde bizi daha güçlü kılmaktadır. Bu anlamda açılışı yapılan Başakşehir Şehir Hastanesinin çağdaş ve modern görüntüleri her Türk vatandaşını gururlandırıyor. Sadece kendi halkına değil, uluslararası alanda yaptığı acil sağlık yardımları ile bütün dünyanın takdirini, içerdeki ve dışardaki düşmanlarını kıskandıracak şekilde kazandı. Nitekim DSÖ’nün Türkiye’ye övgüler yağdırmasına tahammül edemeyen BAE destekli TV kanalı kendi canlı yayını kesmek zorunda kaldı. Türk milletinin merhamet ve şefkat eli herkese uzatılarak insanî bir ders veriliyor. Salgınla mücadele o kadar hassas bir şekilde yürütülüyor ki, bölücü, fetöcü, bilumum terörist ve kaçakçılara göz açtırmayarak onları inlerinde etkisizleştiren Sayın İçişleri Bakanımız Süleyman Soylu sorumluluk bilinci ile istifa etmeyi lüzumlu görüyor. Ancak başta şehit çocuklarımız ve milletimiz olmak üzere Sayın Cumhurbaşkanımız ile Sayın Devlet Bahçeli’nin takdir ve destekleri ile görevine devam kararı alarak, içerdeki salgın panikçilerini ve bebek katili teröristlerin sevinçlerini kursağında bırakıyor. Kısaca, milletimizin tarihsel vefa ve dayanışma basireti yanında ülkemizin kriz yönetimindeki başarısı ve sosyal devlet olmanın gerekleri ile ilgili son 15 yılda atılan doğru adımlar, inşallah Sayın Cumhurbaşkanımızın da işaret ettiği gibi Ramazan ayı sonrasında ülkemizde hayatın yeniden normale dönmeye başlayacağı müjdesini veriyor. Bu vesile ile bütün Müslümanların Ramazan ayının kurtuluşa, berekete ve hayırlara sebep olmasını Allah’tan dilerim.