Malumunuz; anne karnında gelişimini tamamlamadan doğan bebekler ‘’prematüre’’ olarak bilinir. ‘’Parmak Çocuk’’ anonsuyla zaman zaman haberlerede yansıyan bu tür doğumlar en riskli doğumlardandır. Vücudundaki azaları gelişimini tamamlamadan dünya gelen çocuğun bütün organları hayatını devam ettirme noktasında yetersizdir! Bebeğin ihtiyaç duyduğu en önemli besin ise tabiî ki bizzat annesinin sütüdür. Annenin ise; erken doğum yaptığından dolayı süt keseleri boş olduğu için süt kanallarıda kapalıdır! Hayati tehlikesi olan prematüre bebek hızlıca küveze alınarak kontrol altında tutulur. Küvez’de tüm müdahalelere rağmen hayata tutunmayı başaramayan bebekler ölüm tehlikesiyle karşı karşıya kalacağı anlaşıldığında ise son bir umut başka bir tedaviye geçilir. Bu tedavi, tıp literatürüne (yavrularını keselerinde taşıyan kangurulara atfen) ‘’kanguru bakımı’’ olarak geçmiştir. Nabzı adeta yok denecek durumda, kalp atışı kötü, akciğerleri nefes almakta bile zorlanan bu yavrucak, çıplak bir vaziyette, annesinin belden yukarısı çıplak olan göğsüne ana rahminde olduğu gibi cenin şeklinde bırakılır. İlk onbeş dakika hayati öneme sahiptir! Yaklaşık beş saate kadar da sürebilen kanguru bakımında artık herşey Hay olan Alemlerin Rabb’inin lütfu ikramındadır! Ten, tene temas etmiştir. Can, cana değmiştir artık! Ana ve evlat doğumdan sonra bir kez daha tevhid olmuştur. Bebek annesinin ısısı, kokusu ve kalp ritmiyledir artık, emniyet ve güven duygusu bebekte maksimum seviyeye çıkar, Anne ve bebek arasında oluşan sevgi ve yakın bağ, şefkatli fiziksel temas, bebeğin solunum ve kalp ritimlerini etkileyecek, annenin sesi, onun mırıldanmaları bebeğin nörolojik ve zihinsel etkileşimini tetikleyecektir. Duygu alışverişi başlamak üzeredir. Her şeyin üstünde olan Ruhsal-manevi bağ, annenin teri, kokusu, kalp atışları, dilinde duası, gözündeki yaşı adeta birer şifa vesilesine dönüşmeye başlar ve mucize gerçekleşir. Yavrucağın nefes alışverişi normalleşmeye, kalp atışı düzelmeye başlar. Mucizeye, mucize ile karşılık verilir ve yine olmayacak bir şey olur kılınır! Annenin süt kesesi dolar ve süt yolları açılır. Yavrucak, enfeksiyonlara karşı en etkili ilaca, bağışıklık sistemini güçlendirecek en önemli rızka kavuşmuştur artık! Alemlerin Rabbi, Rahiym ve Kuddüs olan Allah, Hay esması ile tecelli etmiştir artık.

 ‘’Gel
Anne ol
Çünkü anne
Bir çocuktan bir Kudüs yapar…’’

dizeleriyle gönlümüze taht kuran Kudüs Şairi merhum ve mağfur Nuri Pakdil’in, 'Anneler ve Kudüsler' şiirinde Kudüs, ‘’Ana’dır!’’ Ve O ana ‘’bir çocuktan Kudüs yapandır!’’

Yine bir başka şairin dilinde Kudüs;

‘’eteğinde çamur anne, eteğinde ateş

sanki Kudüs oldun anne, yüzün bir güneş…’’ dizeleriyle, anne metaforuyla anlatılır.

Evet! Kudüs anamızdır! Biz ise, ondan kopartılmış yetim evlatlarız! Tam 103 yıldır süren kanlı bir işgalle anamızın kokusuna, merhametine ve şefkatine hasret ve muhtacız. Tam 103 yıldır ilk kıblesini koruyamayan müslümanlar olarak iki yakamız bir araya gelmemektedir! Anası olmayan hanenin, tütmeyen bacasındaki ocak gibi, küllere bulandık. Adı ateş, Andı ateş, Aşkı ateşle dövülen, atadan kalma çift su verilmiş kılıcımız duvarda öylesine asılı ve paslı kaldı! Ne heybemizi ve ne de asâmızı taşıyacak mecal kalmadı bizde! Nefesimizi kestiler, azalarımız kabiliyetlerini yitirdi! Ruhsal ve zihinsel olarak kuşatıldık, itikadi enfeksiyonlar kaptı bünyemiz! Bilincimizi yitirdik! Kalbimiz imanın, aklımız ilmin nurunu yaşayamaz ve yansıtamaz oldu. Akciğerlerimize hava diye adeta küfür-şirk-masiyet solur olduk! Midelerimiz helale hasret, nefsin şehvet çukurlarında makama, mala sereserpe tamah ettik! Nabzımız ise ahirete mütealik işlerde ölü numarası yapıyor. Bize tutunacak bir dal, düştüğümüz kuyuya salınacak bir ip lazım. İzzet ve celalimizi bize tekrar kazandıracak, mazluma Yunus, zalime Yavuz olacak ruha tekrar kavuşmamızı sağlayacak imkanı mümkin kılacak münbit bir göğüs, kalbimizi kalbine dayayacak ve inşirah bulacağımız bir sadr, kokusu bize can, nefesi nefesimize Hay esmasıyla tecelli edecek ve sadece millet olarak değil Ümmet-i Muhammed olarak kaybettiklerimize bizi  tekrar kavuşturacak, her türlü enfeksiyonlara karşı özkuvvemizin mukavemetini güçlendirecek, ana sütü gibi hakikati emebileceğimiz bir ‘’meme’’ lazım! Bizi hayata tutunduracak ortak bir dava lazım! Mü’minler arasında duygu alışverişini yapmaya müsait, zemheri soğuğunun yalnızlık korkusundan güvene çıkartacak, kaybettiğimiz ısımızı ve ışığımıza kavuşturacak, bize sevgi, umut ve güven aşılayacak, terk edilmişlik ve yalnızlık korkularından bizi kurtaracak bir ana lazım…

Prematüre bebeğin son bir umut hayata dönmesi için küvezden çıkartılıp ‘’kanguru tedavisi’’ne alınması ve annesinin çıplak göğsüne bırakılması gibi bu Ümmet adeta prematüre bir bebeğe dönüşmüştür! Bize bir ana göğsü lazımdır! Kudüs ve Mescid-i Aksa; Meryem annemizi bir erkek çocuğu olacağı ihtimali üzerinden Allah’a adayan Hz. Hanne gibi Ana’dır. Hakeza kollarında, kundağında bir bebekle susma orucu tutan Hz. Meryem gibi Ana’dır!

Ümmet-i Muhammed bugün Kudüs’e ve Beyt’ul Makdis Davası’na dünden daha da fazla muhtaç ve O’na sarılmak zorundadır. Kabiliyetleri elinden alınmış, hayatına ipotek konmuş, aklı, zihni, hafızası, hedefi, amaç birliği, izzet ve zillet algısı darmadağın, nefesi yetersiz, kalbi heyecan ve aşkla atmayan, elleri bırakın kılıç tutmayı kalem tutmaktan aciz bir zayıflık içerisindeyiz. Küvezdeki bebek kadar bile hayata-cihada tutunmaya, iman zırhına ve mücadele ruhuna ulaşma gayretimiz yok. Bir atalet, bir umarsızlık, heyecansızlık, amaçsızlık küvezindeyiz sanki! Bize son bir çare lazımdır! Ve o çare hemen oracıktadır!

Nefesi nefesimize can, kalbimiz kalbiyle atacak Ana sadrı Mescid-i Aksamızdır! Tüm bir ümmet olarak Kudüs mucizesine ihtiyacımız var! Kudüs o yüzden Ana’dır! Bugün Ümmet- Muhammed olarak birileri bizi koyduğu (acizlik küvezinden) çıkartıp tabuta koymak isterken hemde!

Bilad’uş Şam, Filistindir!

Filistin, Kudüs-ü Şerif’tir!

Kudüs-ü Şerif, Mescid-i Aksa’dır!

Mescid-i Aksa, İsrâdır!

İsrâ, Mi'rac’tır!

Mi'rac, Namaz'dır!

Namaz, Secdedir!

Secde, kulun teslimiyet hali, o halin ana rahmindeki ceninin duruşuna yapılan atfıdır! KUDÜS ANA’dır!

‘’Zira senin Rabbin, başkasına değil

yalnızca kendisine kulluk etmenizi emreder.

Bir de ANA babaya iyilik etmeyi…’’

İSRA Suresi: 23

Bülent Deniz – Habervakti.com Genel Koord.

@bulentdenizim

İnsta: @bulentsea

http://www.bulentdeniz.com

8-14 Mart 2021 tarihlerini KUDÜS HAFTASI olarak ilan eden Diyanet İşleri başkanlığımızı tebrik ediyorum.

10 Mart- 27 Receb 1442 İsra ve Mi’rac Gecemiz Mübarektir! Bizde bereketlenenlerden olalım inşAllah!