Allah bizden “bazı şeylere yaklaşmamamızı” ve “bazı şeylerden uzaklaşmamızı” istiyor. Ama biz, maddi ve manevi alandaki bu emir ve yasaklara uymuyoruz. Sonunda Allah’tan uzaklaşıyor ve Şeytana yaklaşıyoruz, Şeytanlaşıyoruz! Bunun için “insanlar azar oldu ve bu işler azar azar oldu” denmiştir. Yavaş yavaş dönüştürüldüğümüz için farkına varmıyoruz belki, ama giderek ötekilerle aramızda fark kalmıyor. Alameti farikalarımızı kaybediyoruz.

Bakın “öteki” var. Ötekileştireceğiz de. Öteki yoksa “ben”, “sen”, “o”, “biz”, “siz”, “onlar ”da yok! Yoksa, dini, mezhebi, ideolojik, politik, felsefi ve vicdani kanaat farklılıklarına dayalı bir “öteki” var. Önemli olan bunu hukuki bir çerçeveye oturtabilecek miyiz. Bunu ahlaki bir zemine taşıyabilecek miyiz. Bunu yaparken birbirimizi kazanmaya yönelik bir dil kullanabilecek miyiz. 

Birileri şu soruya cevap bulabilir mi? Kur’an-ı Kerim’deki Lut kavminin helakına sebeb olan bir şeyle ilgili olarak söylediklerini LBGT’liler rahatsız olmasın diye görmezden gelmemizi mi istiyorsunuz.. Biz Şeytanın şerrinden Allah’a sığınırız ve Şeytanı lanetleriz. Satanistler alınmasın diye bundan vazgeçmemiz mi isteniyor. İnandığımız Allah yediğimize içtiğimize, giydiğimize, yaptığımıza, söylediğimize, yapmamız gerekirken yapmadığımıza, söylememiz gerekirken söylemediğimize müdahale ediyor. Biz Allah’a ve ahirete iman ederken, bunun hesabının sorulacağı bir güne iman ederken birtakım olaylar ile ilgili ne yapmamızı istiyoruz. Bunun cevabı çok açık ve net! Bizim üzerimize, dinimize karşı hüküm kurmaya kalkarsanız “La ilahe” diyeceğiz. Allah’tan başka İlah edinmeyeceğiz çünkü! Sahi Allah (cc) ne buyurmuştu kitabında: “Kendilerine yakıcı bir azap gelmeden önce kavmini uyar, diye Nuh’u kendi kavmine gönderdik.” Ramazan geldi, media’nın hali ortada. İyi iş yapan dizilerdeki hayat tarzı kimin hayat tarzı?. Sokaktaki insanlar kimleri idol ediniyor? Rol modelleri kim? Bazı örnekler açısından “Bizimkiler”le “onlar” arasında ne fark var! Yok aslında birbirlerinden pek farkları! Namaz kılıp, oruç tutmaları, o ibadeti yaparken, anlamını bilmeden söyledikleri sözlerle uyuşmuyor! Onun için de o ibadetlerin bu dünya hayatında bir karşılığı olmadığı gibi ahirette de olmayacak. “Vay o namaz kılanların haline ki…” denilecek.

Tamam, kendi derdimizi anlatırken, “onlar”ı, ötekileri kazanmaya yönelik bir dil kullanalım. “Müellefetül gulub” yapalım. Yani kalplerini ve güvenlerini kazanalım ki, bir yanlıştan kurtulsunlar. Onun için de bizim temizlenmemiz, güzel örnek ve el emin kişi olmamız gerek. Biz onlara özenirken, kendimizi onların kavram ve kurumları ile tanımlamaya çalışırken, onlara benzemeye çalışırken, onlar niye bize gelsinler ki! Siz başınızı örttünüz, sakal bıraktınız, onlar gibi yaşıyorsunuz. Zaten başörtüsü başörtüsü değil artık, bir aksesuvar, sakalınız da saç sitili gibi bir şey! Yüzünüz gözünüz, konuşmanız, hal ve hareketleriniz, hayallerinizle hiç de Hz. Haacer’e, Hz. Asiye’ye, Hz. Meryem’e, Hz. Fatıma’ya, Hz. Aişe’ye benzemiyorsunuz! “Kime benziyor, benzemeye çalışıyorsanız, onlardansınız” aslında. Bazı hakikatler yüzünüze söylendiğinde öfkeleniyorsanız, bu Hannas’ın başınıza musallat ettiği Hades’in mikrobu yüzündendir.

Bir söz söylerken artık, sadece yanlış anlaşılmamak için dikkatli bir dil kullanmamak gerekiyor, bir de sosyal media cinlerinin istismarlarına, çarpıtmalarına açık kapı bırakmamaya özen göstermek gerekiyor. Hoş, ne kadar dikkat ederseniz edin, onlar sizin kimliğinize bürünüp yalanlarına yine devam edecek, iftira da edecektir. Şeytan boş durmuyor, fazla mesai yapıyor zira.

Rüşvet ve yolsuzluktan söz ederken size destek verenler, ahlaki zaaflar, oyun, eğlence, heva ve hevesler, alkol ve dünyevileşmek, dinden uzaklaşmaktan söz edince birden karşınıza geçiyor ve saldırıyorlar. Aslında bu işlerden biri görünen pislik, diğeri görünmeyen pislik.. Biri görünen kir, ötekisi görünmeyen! Biri bedenimizi mahvediyor, virüs gibi, biri insani ve ahlaki değerlerimizi, manevi değerlerimizi.. Biri vahyi gizlemeye çalışırken T.I örneğinde olduğu gibi seküler kutsallık üreterek “dua” üzerinden din, akıl ve ahlak dışı işler yapıyor, biri de buna inanıyor. Sormamız gerek, din piyasa metaı haline mi getiriliyor? Tek örnek de bu değil.

İnsan, inancı, tarihi, geleneği ile insandır. İnsanı bunlardan soyutlarsanız, onun manevi kişiliğini yok edersiniz. Bu insanın canına kast etmekten daha vahim bir durumdur. Onun imanını, aklını ve vijdanını, hakikat anlayışını yok ederseniz onun bedenini biyonik bir robota döndürürsünüz, “Belhum adal”a, bir canavara dönüştürürsünüz.. Bu da bir cinayettir.

“Kınamayanların kınamalarından korkmadan” yürümemizi emreder Allah, din günü meleklerin kınadıklarından olmamamız için. Şunu görelim: Sokaktaki insanların önemli bir kısmı kelime-i tevhidin anlamını bile bilmiyor. “Gusül” desen onu da bilmez. Bilmediğini de bilmez. “Galu bela” ne desen, “Bela” okuyorsun sanır. Kimi sosyal mediada misyonerlerin dua halkalarına katılıp, “Rab İsa”dan istiyor muradını!? Şifa istiyor, iş istiyor, kısmet istiyor. Bizim çocuklarımız da bir umudla bu kapılara yöneliyor. İslam’dan uzaklaşanlar, başka bir inanca yöneliyor. Akıl ve vijdan yeterli olmuyor. Yoga, Transandantal Meditasyon gibi sentetik, ezoterik yaşam biçimlerine yöneliyorlar. Paranız varsa, spor salonları, güzellik salonları, cafe’lerde partiler düzenleyip vakit geçirmeye çalışıyorsunuz.. Bilmem derdimi, korkumu ve umudumu anlatabildim mi! “Havf ile Reca arasında bir yerdeyim. Selâm ve dua ile.