Yeryüzünde ekolojik dengeyi bozan ilk teknolojik gelişmenin kanalizasyon sistemi olduğunu söyleyen Lewis Mumford muydu?

Tam hatırlamıyorum ama köpek, domuz, fare, sıçan ve hamamböceğinin atık yiyiciler olarak asli işlevlerini hatırlatan bir mütefekkir olması cihetinden (bilim adamı değil), bu söz ancak ondan beklenilebilir.

Aslında, Mumford (en azından sıcak ilgim bakımından) uzağımda değildir; masamdan kalkıp, bir iki metrelik mesafeyi kat ederek, o sözünün yer aldığı kitabını bulup, ilgili mevzuyu oradan aynen alıntılayabilirim.

Ama insan, kendisine, kendi bedenlerine bağlı oldukları halde, varlıklarında hiçbir hoşluk bulunmayan imgeleri hatırlamama yoluyla dışına itme numarası çekmekte mahir olduğu için, belirttiğim manada açıklığıyla kapalı olan pis bir konuyu daha fazla açık ederek kaşımama hiç gerek yok.

Bu benim niyetim ve tasarrufumdur. Elbette herkesin böyle davranması gerekmiyor.

Nitekim benim kısaca değinip geçmek istediğim konuyu Jacques Lacan (ki, aman dikkat edelim, düşünmek ve düşündürmek cihetinden ziyadesiyle ayartıcı bir tiptir), küçük de olsa bir topluluk önünde ortalığa şöyle saçıp-savuruyor:

“Fil ve su aygırı ile başlayıp denizanası ile biten hayvan krallığının her düzeyinde olup bitenlerden farklı olarak, insan doğa içinde –Hay Allah, en basit şekilde nasıl adlandırmalı?– dışkının boşaltılmasının ona verdiği olağanüstü bir sıkıntıyla belli eder kendini.

“İnsan bu meselenin kendisi için sorun teşkil ettiği tek hayvandır ama bu harika bir sorundur. Siz bunu fark etmiyorsunuz çünkü dışkıyı boşaltan küçük aletleriniz var. Bunun sonra nereye gittiğini hiç düşünmüyorsunuz. Kanalizasyonlar yoluyla bunların hepsi hiçbir fikrinizin olmadığı harikulade yerlerde toplanıyor, burada birikiyor ve sonraları bunları alıp dönüştüren, son derece çevrimsel olan insan sanayi araçlarıyla tekrar dolaşıma dönen her nevi şey haline getiren fabrikalar var. Bildiğim kadarıyla bu konuya bir iki saat ayıran politik ekonomi dersleri olmaması çarpıcı. Bu bir bastırma fenomenidir, her bastırma fenomeni gibi adap ve görgü zorunluluğuna bağlıdır. Gelgelelim hangi görgü kuralı olduğunu pek iyi anlayamıyoruz. (...)

“Bundan bahsetmek her zaman şok edicidir, oysa ki bu her zaman medeniyet dediğimiz şeyin bir parçasını oluşturur. Büyük medeniyet en önce kanalizasyon sistemine sahip medeniyettir. Bu türden şeylerden yola çıkmadıkça, ciddi hiçbir şey söylenemez. (...)

“(İ)ş büyük medeniyet = borular ve lağımlar eşitliğine geldiğinde, bunun hiç istisnası yoktur.

“Babil’de lağımlar vardı, Roma’da sadece lağım vardı. Şehir bununla başlar, Cloaca maxima (en büyük lağım). Dünya imparatorluğu ona yazgılıydı. Demek ki onunla gurur duyulmalıydı. Gurur duyulmamasının sebebi, bu olguya, deyim yerindeyse, temel önemi verilirse, kanalizasyon sistemi ile kültür arasındaki mucizevi benzeşimin fark edilemeyecek olmasıdır.

“Kültür şimdi bir ayrıcalık değildir. Tüm dünya bununla fazlasıyla kaplanmıştır. Üzerinize yapışır kültür. Yine aynı yerden gelen bu atık kabuğuna sanki gömülmüş halde, buna belli belirsizce bir biçim vermeye çalışırız. Peki, bu neye indirgenir? Hani derler ya, büyük genel fikirlere. Örneğin, tarihe.”

Bu minval üzere birçok şey daha söylüyor Lacan, ama köşemi sadece onlarla dolduramayacağım için sizi onun Benim Öğrettiklerim adlı kitabına (çev.: Murat Erşen, Monokl Yayınları, İstanbul 2012) yönlendirmekle yetinmeliyim, çünkü benim derdim başka.

Derdim? Allah dert versin. Mumford’tan yola çıkışım, derdimi değilse de şu rahatsızlığımı dile getirmek içindi:

Son günlerde belediye başkanı adaylarından (ki hiçbirini tanımam ve bilmem), cep telefonuma, silmeye yetişemeyeceğim yoğunlukta mesajlar düşüyor. “Beni sevdiğiniz için teşekkür ederim, desteğinizden çok memnunum” kabilinden üfürükten tayyare (deyim böyle miydi?) mesajlar bunlar.

GSM operatörlerinin, bize sormadan telefon numaralarımızı siyasetçilere satmasını ayrıca ele alınması gereken bir problem olarak paranteze alıp, şehri yönetmeye talip olanları ciddiyete, halka rahatsızlık vermeden siyaset yapmaya davet etmek derdindeydim.

Nasıl oldu ben de bilmiyorum, Mumford ve Lacan gevezeliğiyle medeniyeti, sınai bir beceri olan kanalizasyonla eşitleyince sözün şakülü kendiliğinden kayıverdi.

Lütfen, telefon mesajlarıyla bizi taciz eden belediye başkanı adaylarından, onları malum işin müdürleri olmaya indirgemek (belki de eşitlemek) suretiyle intikam aldığım sanılmasın.

Biz kimi ne için belediye başkanı seçeceğimizi biliyoruz ki, seçilecek olanlar da ne için seçileceklerini iyi bilsinler.

Kısaca, onlar bizi rahatsız edecek kadar abartmasınlar bu işi ki, biz de kalemi bir sopa gibi kullanarak rahatsız etmeyelim onları.