Şark ülkeleri içerisinde son 200 yılda kadim örnekleri de göz önünde bulundurduğunuzda medyada büyük değişimi yapacak tek bir hükümet olmuştur o da Türkiye’deki AK Parti iktidarıdır. AK Parti lideri Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan geçmişte medya darbelerine onlarca kez maruz kalmış bir liderdir. Medyanın ne kadar mühim olduğunu aynel yakin yakından bilenlerden biridir. Peki! AK Parti tarihin en büyük fırsatını yakalamasına rağmen neden bu değişimi yapamadı?

Bu coğrafya yüzyıllardır medya tarafından tedip ediliyor. Şark halkları kimi zaman medya denen aygıt tarafından birbirine kırdırılıyor kimi zaman da birbirinden nefret eder hale getiriliyor. Bugün halen düzmece, uydurulmuş ve süslü yalanlar ile bu coğrafyanın insanlarının zihinleri teşviş edilmeye devam ediyor. Sadece siyasi haberlerle değil, içtimai, dini, iktisadi vb alanlarda da manipüle ediliyor.

Bunun sebebi gayet basit, çünkü bu coğrafyaya medya ecnebiler eliyle girdi ve yüzyıllardır bu coğrafyanın allı pullu medyasının sahipleri de açıktan veya gizli yollarla hep batılılar oldu. Cezayir’den Kahire’ye, Beyrut’tan İstanbul’a ünlü gazetelerin ilk kurucularına çok yakından bakın bunu çok rahatlıkla göreceksiniz. Osmanlı’ya ilk gazeteciliği getiren ve öğreten de Napolyon oldu. Napolyon Kahire’yi işgal ettiğinde çıkardığı Arapça ve Osmanlıca gazeteyi bir propaganda aracı olarak kullanmıştı. O günden bu yana da bu coğrafyanın gazetelerinin kahir ekseriyeti bir propaganda aracı olmaya devam etmektedir.

Batı bir zamanlar bu coğrafyaya gönderdiği muhabirlerinin yaptığı haberlerle Şark’ın dahili ve harici olaylarına müdahalede bulunuyordu. Batı ile ilgili bir haberi yaparken hak, hukuk ve özgürlük gibi alanlara kılı yararcasına dikkat eden Garbın o ünlü gazeteleri söz konusu Şark toplumları olunca “Haberler Şark’tan geliyor ya, ne kadar itidalli olmayan ve mübalağalı olursa olsun okuyucu onu okur” diye kontrol bile etmeden yayımlarlar. Bundan dolayı bu coğrafya ile ilgili hesapsız yalanların garblıların muhayyilesini kuşattığını görürsünüz. Şark bir batakhanedir ve orada yaşayan insanlar ise gayri medeni ve barbardırlar. Bugün ise kendi ecnebi muhabirleri yerine daha çok yerli muhabirlerini bu iş için kullanmayı yeğlemektedirler. Tıpkı bir zamanlar işgal ettikleri bu toprakları nasıl kendileri direkt yönetirken bugün ise dolaylı uşakları üzerinden yönetiyorsa medyada da durum aynıdır…

Şark toplumları ve bu coğrafyanın yerli liderleri iktidara geldiklerinde birinci olarak batının emrine amade ordu komutanları tarafından tehdit edilirken ikinci olarak medya tarafından taarruza uğrar ve akla hayale gelmeyecek şekilde karalandıklarını görürsünüz. Düzmece ve yalan haberlerinin arkasında hep “Çamur at tutmaz ise izi kalır” felsefesi vardır. Onun için Asya’dan Afrika’ya kadar Şark toplumlarının yerli liderleri hep batılı medya tarafından aşama aşama yapılan karalamalar ile bir diktatör gibi gösterilir ve halkın gözünden düşürülmeye çalışılır.

Şark toplumlarının ve yerli liderlerin bu fasid medyaya karşı yapacakları pek bir şey olmaz. Fasid medyaya karşı tavır aldıklarında veya yalanlarına sert tepki verdiklerinden “özgürlük” düşmanı olarak lanse edilirler. Çünkü hem dahili hem de harici bütün medya cemiyetleri de zaten bunların emrine amade bir şekilde dizayn edilmiştir. Şark toplumlarının bu medya organlarının ithamlarına karşı tepkisi de hep hamasi olmuştur. Hamasi bir tepki de hakikati adam gibi ortaya koyamadığı gibi kendini ifade etmekte bile aciz kalır.

Şark toplumlarının bu fasid medyaya karşı genelde tavrı bu neşriyatları almamak ya da izlememek olmuştur. Fakat kamuoyunun çoğunu yanına çekemediği için de bu tarz uygulamalar hep cılız kalmıştır. Yerli liderlerin ise fasid medyaya karşı tavrı ise eğer güçlü bir lider ise hükümet karşıtı haber yapmalarını engellemek veya yasaklamak oluyor. Son 200 yılda birçok yerli lider bu uygulamaları denedi ancak bu uygulamaların hepsi yerli liderlerin aleyhine işledi daha sonradan.

Bunun birçok sebebi var: Birincisi yerli liderlerin bu milli olmayan medya karşı yerli güçlü bir medya organını inşa edememesidir. Hatta yerli medya organını inşa etmeye çalıştığın da bile yine o batı yanlısı monşerlerden destek almasıdır. Bu ruhsuz medyada fırsatını bulduğunda çok hızlı bir şekilde yerli lider aleyhine rücu eder. Sultan Abdülhamid ve İttihad Terakki dönemindeki medya bunun en güzel örneğidir. İkinci olarak da bu medyayı tamamen yasakladığında veya ona hakim olduğunda varolan medyada doğru dürüst haberler üretmediği için fiskos medyasının önü açılır ve toplum arasında yerli lidere karşı akla hayale gelmeyecek haberler intişar eder. Bu yalan dolan fiskoslar lidere çok büyük zararlar verebiliyor. Sultan Abdülhamid ve İttihad Terakki dönemi bunun tarihimizdeki en güzel örneklerinden biridir.

Şark ülkeleri içerisinde son 200 yılda kadim örnekleri de göz önünde bulundurduğunuzda medyada büyük değişimi yapacak tek bir hükümet olmuştur o da Türkiye’deki AK Parti iktidarıdır. AK Parti lideri Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan geçmişte medya darbelerine onlarca kez maruz kalmış bir liderdir. Medyanın ne kadar mühim olduğunu aynel yakin yakından bilenlerden biridir. Peki! AK Parti tarihin en büyük fırsatını yakalamasına rağmen neden bu değişimi yapamadı? Bugün bu fırsatı kaçırdı mı? Halen medyada ne tür değişimler yapabilir? Bugün kendisine asıl zarar verenin egosu yüksek muhafazakar medyacılar olduğunu görmüyor mu?

Şimdi gelin haftaya AK Parti hükümetine yakın medyayı ve muhalif medyayı dobra dobra konuşalım. Muhafazakarların neden adam gibi güçlü medyalar oluşturamadıklarını inceleyelim. Ve bugün AK Parti’nin hala bile elinde bulunan bu tarihi altın fırsatı nasıl değerlendirmesi gerektiğini hasbihal edelim. Bu konuda kendi reyimi yazacağım reyi olanlarda buyursun yazsın efenim. Selametle kalın…