Bize yağmurlardan bahset ey bahar. Birlikte ıslanacağımız kalbi güzel insanlardan, pencere kenarında bekleyen ve her bekleyişin ardında hatırladıkça hüzünlendiren öyküler biriktiren annelerden bahset..

Kelimeler toprak kokulu şiirleri özlüyor belli ki. Doğrusu bahar akşamlarının tefekkür yolculuğunu, yağmurun çok sevdiği şehirleri ve çay içerken zamanın nasıl geçtiğini bilmediğimiz insanları biz de özlüyoruz. Mevsimin ruhumuza yansıyan yanı hayata bakışımızı ifade ediyor çoğu zaman. Bazen bir kelebeğin yaşama umuduyla, bazen kurumuş yaprağın kahverengi hüznü ile karşılaşıyoruz hayatta. Kendini okuyabilen insana sesleniyor kâinat, toprağa düşüp yokluğun unutulan uçurumlarından varlık tomurcuğu ile hayat bulan ve her yıl milyonlarca farklı rayihalarla yeryüzünü renklendiren bir çiçeğin sesiyle.. Hallâk olanı hatırlatıyor gecenin karanlığından fecre ulaşan ve güneşin doğuşuna şahid olan sabah. Şüphesiz ki kâinatı okumak Kitab’ı okumayı gerektirir. Mevsimleri böylesine güzelleştiren, bir kar çiçeğinin umuduyla bize tedebbür kapılarını açan Rahman’ın ayetleridir yeryüzü.. Gökten su indiren, bitkileri tomurcuklandıran, sonra onlardan türlü türlü meyveleri bize ikram eden O’dur (6:99).. Belki de bu yüzden çoktur rahmeti baharın. Tefekkür yolculuğumuzun sonunu teşekküre çıkarsın mevsimler. Ve artsın hayretimiz, secde eden ağaçları gördükçe..

Verdikleri karşısında tam anlamıyla teşekkür edebilmiş gibi vermediği zaman hemen isyan eden insanlar olduk. Yere göğe sığmayan egoların nasıl yerle bir olabileceğine ve yıkıntılar arasında kalan insanın acziyetine şahid oluyoruz her depremde. Nepal’in fotoğrafları, sınırsızlığa ulaşmak isteyen insana ne kadar sınırlı olduğunu hatırlatıyor. Bir saniye öncesinde akıp giden hayat, yarım kalan işler, beklentiler ve hayaller hepsi “ol” emriyle yıkıldı. Ve eşyanın kölesi haline gelen modern insanın “o olmazsa yaşayamam” dediği bütün vazgeçilmezlerin nasıl yok olabileceğini hatırlattı..

Bir merhamet devrimine ihtiyacı var yeryüzünün. Egosistemden ekosisteme geçebilen ‘başkalarının gözünden ben’ yerine, ‘başkaları için ben’ olarak tanımlıyor Kemal Sayar merhamet devrimini.. İnsanın ötekine karşı merhametli oluşuyla, ölümlü olması arasında derin bir ilişki olduğu kanaatindeyim. Çünkü başkalarına olan bakışımız O’ndan geldiğimizi ve dönüşün ancak O’na olacağı gerçeğini hatırlatır bize. Kıymet bilmek, son yıllarda en çok kaybettiğimiz değerlerden biri. Artık sadece soğuk bir rakamdan ibaret ölü sayıları. Acı ve zulmün etkilemediği kalpler, hislerinden arınmış, ağlayamayan, merhametsiz nesiller yetiştiriyor. Farkında mıyız bilmiyorum ama tertemiz bir fıtratla doğan çocukların ruhları giderek daha da kirleniyor. Teknolojinin içimizi acıtan en büyük tehlikesi de çölleşen kalplerin merhametsiz hale gelmesidir. Şefkat mekanizması tükenen insanın yapamayacağı kötülük yoktur. Acıma duygusunu yitirmek bir kalbimizin olduğunu unutarak yaşamaktır çünkü..

Nerede okuduğumu hatırlamadığım bir cümle var aklımda. “Gazzeli bir anne, her sabah uyandığında pencere önündeki çiçeği suluyorsa orada umut hâlâ tükenmemiş demektir..” En çok da annelere yakışıyor merhamet.. Gücün sözünün sözün gücüne karşı galip geldiği zamanlarda dünyanın değişen dengeleri ve ideolojik yıkımlar, insanı anne yürekli olmaktan uzaklaştırdı. Zira tevazu devrimi yapamayan ruhlar adandığı kapının adını ‘benlik’ koyarlar. Şayet insan olmanın Müslüman olmaktan önce geldiğini savunuyorsak içimizde biriken ırkçı, milliyetçi, ötekileştirici duyguları bir kenara bırakıp başkası için bir şeyler yapmak, ötekinin derdini dert bilmek zorundayız.

Babasını teselli eden Suriyeli kız çocuğu için, yaşadığımız şehirlerin arka sokaklarında akşam yemeği bekleyenler için bir şeyler yapabilmek kendi dünyamızın ve yarınların değişimi adına oldukça etkilidir. Toplumsal açıdan dünyada iyiliğe en çok yatırım yapan, en cömert ülkelerdeniz. İki milyona yakın mülteciye kapımızı açmak bir merhamet devrimidir. Tıpkı ihtiyar annesini sırtında taşıyarak sınıra gelen bir evladın, kamplarda her şeyden habersiz oynayan çocukların duasını almanın bir gönül hareketi olduğu gibi..

Yağmurlar umut olsun ey bahar.. Çölleşen yüreklerimize ve merhametsiz insanlığa..