Metehan kimdir? Oğuz Kağan ve Metehan aynı kişi mi?

Osmanlı tarihçileri tarafından Oğuz Kağan olarak adlandırılan Mete Han , M.Ö 234 senesinde dünyaya geldi. Babası Asya Hun imparatorluğu'nun kurucusu olan Teoman'dır. Doğum yeri bilinmemektedir. Fakat MÖ 209 senesinde tahta geçtiği ve 35 sene boyunca imparatorluğunun başında kaldığı ve MÖ 174 senesinde vefat ettiği bilinmektedir.Metehan günümüz ordularının temellerini atmıştır.

Onluk sistemin mucidi

Metehan orduyu, 10, 100, 1000, 10.000 kişilik bölümlere ayırarak bunların başına onbaşı, yüzbaşı, binbaşı ve tümen başılar getirmesi Türk ordu teşkilatında ufak tefek değişikliklere uğrayarak günümüze kadar süregelen önemli bir askeri teşkilat yapısı oluşturdu.Bu teşkilat yapısı yalnızca Türk askeri yapısının değil dünyadaki ordu sahibi bütün devletlerin omurgasını oluşturdu. 

Türk Kara Kuvvetleri'nin kuruluş tarihi 1363 yılı olarak kabul edilmekteydi. Nihal Atsız 1963 ve 1973'te Türk Kara Kuvvetleri'nin kuruluş tarihinin Mete'nin tahta geçtiği MÖ 209 olması gerektiğini yazmıştır.Atsız'ın görüşlerini benimseyen Yılmaz Öztuna da 1968'de Cemal Tural'a Türk Kara Kuvvetleri'nin kuruluş tarihinin MÖ 209 olması teklifini yaptı. Sonraları, T.K.K kuruluş tarihi MÖ 209 olarak değiştirildi.Günümüzde Türk Kara Kuvvetlerinin kuruluş yılı Metehan’ın tahta geçtiği MÖ. 209 yılı olarak kabul edilmektedir. 

Metehan'ın tahta çıkışı:

Çin kaynaklarında anlatılan bir olaya göre, Asya Hun imparatorluğu'nun kurucusu olan Teoman, oğlu Metehan'ın kendisi yerine üvey annesi Yenşi'nin oğlunu tahta çıkarmak istedi.Törelerine göre Türk hatundan olan, has bir Türk'ün tahta geçmesi gerekiyordu. Metehan'ın Üvey Annesi Çin'liydi. Yani Çinli kadından olan erkek çocuk tahta geçemezdi.Teoman, son karısı olan Çinli Yenişi'nin Mete Han'ı kötülemesi yüzünden üvey oğlunu tahta geçirmek isteyerek veliaht tayin etmiştir. Bu durumdan rahatsız olan Mete Han üvey annesinin oyunları sonucunda Yuezhi'ler tarafından rehin alınmıştır.

Mete Han'ın Yuezhi'lere sığındığını düşünen ve duruma kızan Teoman hemen Yuezhi'lere savaş ilan edip Mete Han'ı öldürtmek istemiştir. Mete, babası Teoman Yuezhi'lerin topraklarına girmeden Yuezhi'lerin elinden kaçtı Metehan, babası Teoman Yuezhi topraklarına girmeden kaçarak kurtulmuştur. Bu başarısı ve Yuezhi'lerin mağlup edilmesinden dolayı babası Teoman, Mete Han'a on bin kişilik bir ordu vermiştir. Mete Han bu ordu ile öncelikle üvey annesini ve kardeşlerini, sonra da babasını öldürerek MÖ 209 senesinde kağan olmuştur.Metehan tahta çıkışı Türk tarihinde bilinen ilk darbeyle mümkün olmuştur

Hükümdarlığı:

Mete Han önce Hunlardan toprak isteyen doğu komşuları Donghu üzerine yürüdü ve onları ağır bir yenilgiye uğrattı. Yapılan anlaşmada Donghular senelik sığır, at ve deveden oluşan bir vergi ödemeyi kabul ettiler. Donghular MÖ 208 senesinde Hun hakimiyetine girdi.Mete Han, sonrasında Kuzey Moğolistan'da yaşayan Tunguz gibi halkları da idaresi altına aldı. MÖ 177-165 seneleri arasında Hunların güney batısında, Tanrı Dağları ile Gansu arasında yaşayan Yüeçilerin üzerine seferler düzenledi. MÖ 203'te Yueçi'yi mağlup etti ve kendi topraklarına kattı.

Çin üzerine sürekli seferler düzenledi ve Sarı Irmak'ın güneyindeki kaleleri egemenliği altına aldı. Bu zaferlerle, sonradan Hunlara büyük gelirler getirecek önemli ticaret yollarının kontrolünü ele geçirdi.Bölgede yaşayan Altay (Moğol, Tunguz ve Türk vb.) kavimlerini egemenliği altına alarak askeri ve stratejik olarak çok daha güçlü bir hale geldi.

MÖ 200 senesinde Han Hanedanı imparatoru Gaozu'nun (Gao-Di) 320.000 kişilik ordusunu Baideng (bugünkü Datong, Şanşi)'de Peteng Kalesi'nde kuşattı. Gaozu (Gao-Di) Mete'ye hediyeler göndererek kuzey eyaletlerini Hunlara bırakma ve senelik vergi ödeme gibi bütün şartları kabul etti. Bunun üzerine Mete Han imparatorun kuşatmadan çıkmasına müsade etti.Gaozu payitahtı Çang'an'a(bugünkü Şian) dönebildi fakat Mete Han, Gaozu hanının kuzey sınırını ara ara tehdit etmeye devam etti. Bunun üzerine MÖ 198'de Gaozu barış istedi ve yıllık haraç ödemeyi kabul etti.

Çin savaşından sonra, Mete,Yüzehi ve Wusun'u Hun'un köleleri olmaya zorladı.

Saltanatı boyunca çoğu halklar Hun idaresi altına girdi. Onların tümünü, steplerin bütün göçebe atlı okçularını bir imparatorluk altında birleştirdi. Göçebe tebaalarından başka Mete ayrıca Tarım Havzası'nda kendisine bağlılık yemini eden vaha şehir devletleri kurdu. Onun hem askeri hem de idari yapılanması sonradan birçok merkezi Asya halklarında ve devletlerinde uygulandı.
Bölgesinde askeri gücü ile korku saldı. Savaş taktikleri ve askeri disiplini sayesinde Çin İmparatorluğu'nu ve çevre kavimlerle yaptığı savaşları kazandı. Ordusu savaş zamanında toplanan sivillerden oluşmuyordu. Onun yerine sürekli eğitimli ve savaşa hazır halde bulunan profesyonel askerlerden oluşmaktaydı. Hakim olduğu bölgelerdeki geniş tahıl ve yiyecek kaynakları ile ordusunu ayakta tutabiliyordu.

Mete, M.Ö.174 yılında öldüğünde, birçok kavimleri çatısı altında birleştiren büyük bir imparatorluk geriye bıraktı. Bu imparatorluk yaklaşık 18 milyon km2 büyüklüğe sahipti. İmparatorluğunun sınırları doğudan batıya Japon Denizi'nden İdil Nehrine ve kuzeyden güneye Sibirya'dan Tibet ve Keşmir'e uzanıyordu. Hunların karşılarında bulunan tek düzenli ve güçlü kuvvet olan Çin ordusunun, iç karışıklıklar nedeniyle idari zaafiyet içinde olması Mete'nin devletini kolayca büyütmesine sebep gösterilir.

OK HİKAYESİ:

Birçok konar-göçer kavimin kullandığı çavuş oku adı verilen ıslıklı okun mucidinin Mete olduğu kabul edilir. Çin kaynaklarına göre eğer okunu bir yöne yöneltirse emrindeki askerlerin hepsi o hedefe ok atarak hemen yok ederdi. Bir gün okunu en sevdiği atına çevirdi. Askerlerinden bazıları tereddüt etti. Bunun üzerine okunu sırayla tereddüt edenlerin üzerine çevirdi. Atına ok atmakta tereddüt eden askerlerinin hepsi atılan oklarla öldürüldü. Böylece küçüklükten beri oynadığı okunu hedefe çevirme oyunu emirlerinin tartışılmazlığını da perçinledi. Bir gün emrinde demir disiplini ile yetiştirdiği 10 bin askeri varken okunu ava çıkan babasının üzerine çevirdiğinde askerlerinden hiçbiri tereddüt etmemişti.

Oğuz Kağan Efsanesi :

^^^"Günün birinde Ay Kağanın gözü parladı, bir oğlan çocuk doğurdu.Çocuğun yüzü mavi, ağzı ateş kırmızısı, gözleri ela, saçları, kaşları kara idi. Güzel perilerden daha güzeldi. Anasının sütünü bir emdi, bir daha emmedi. Yiyecek istedi, konuştu. Doğduktan kırk gün sonra yürümeye, ata binmeye başladı. Ayakları kurt ayağı, beli kurt beli gibiydi. Vücudun her yanı tüylüydü. İşi gücü ata binmekti"..

Oğuz Kaan Destanı Mo tun’un doğumu…^^^ Çin yıllıklarında geçen bu destanda anlatılan Oğuz Kağan ile Mete'nin hayat hikâyesinde birçok benzerlikler bulunmaktadır.

Osmanlı Tarihçilerince Oğuz Destanındaki Oğuz Kaan ile Metehan’nın aynı kişi olduğu kabul edilir...

Bu kadar Çinliyi nereye gömeceğim?

Türk korkusundan inşa ettikleri Çin seddi de Metehan’a engel teşkil etmez. Sınırlarını genişletmek adına seferlerden geri durmayan Metehan, yine birgün Çin'e sefer düzenlemeye karar verir ve Metehan veziriyle birlikte yüksek bir tepeden ordusuna bakarlar. Çin ordusu karşısında Metehan’ın ordusu bir avuç karınca gibi kalır. Korkan veziri Mete’nin de korktuğunu zannederek sorar:”Han’ım çekilecek miyiz?”.. Metehan aynen şöyle söyler: “Ben bu kadar Çinliyi nereye gömeceğim?”