"Herkesin popüleri farklıdır, herkesin değişimlikleri farklıdır, herkesin bir POPİsi vardır, o popiden herkesin kendi memnun olması gerekiyor!" İnternette dolaşan bir videoda böyle diyor vatandaş. Popüler kültür ile ilgili röportajında.

‘’Herkesin popisi kendine (!)mi!’’ acaba?

Tamam! Diyelim ki öyle ama biz yine de gençliğimizin ‘’popisine’’ şöyle bir göz atalım.

Geçen yaz sabahın erken saatlerinde durakta, bir kaç tane ‘’eteksiz’’ genç kız otobüs bekliyordu! Dikkatli bakarsanız ancak anlayabiliyordunuz 15-20 cm'lik etek giymiş olduklarını. Bu tür giyim tarzı ‘’moda’’ olmuştu o günlerde. O günkü akımı göz önüne aldığımızda, bu yaz sokakta bikini ile gezmelerini bekliyorduk ama Corona bırakın mini eteği, maske ve tulum bile giydirdi (bizim çıplaklara!)

Bu konu neredeyse hiç tartışılmadı. Nasıl oldu da sokakta soyunmuştu bu genç kızlar? Bunun birden fazla etkeni var! Öncelikli olan; gençliğimizi etki alanına alarak sokaklarda Paris Hilton’ları, Kim Kardashian’ların sayısını arttırmaya yönelik operasyon olması ve bu etki alanına sıradan genç kızlarımızın dahil edilmek istenmesiydi! Öyle ki gençler arasında ‘’plaj’’ psikolojisine dönüştü bu olgu. Kanı şuydu; ‘’herkes çıplaksa sende çıplak olmalısın!’’

Otobüs durağı örneğinden daha ilerisini bile görmüşlüğümüz var. Kentin marjinal-sosyete kesimlerinde sadece tunik giymiş hanımların sayısı artıyordu. Birileri, İstanbul'un sözde ‘’elit’’ yerleşim bölgelerini Akdeniz plajları olmaya zorluyorlardı!

Bu gidişle bunlar bir iki yıl içinde üstsüz gezerler artık diye düşünüyorduk ki, Korona ortalığı toparladı.

Bu moda ‘’akımını’’ bir kaç yıl geriye attı.

Kadınların eteklerinin olabildiğince kısaltılması ve hatta mümkünse çıkartılması operasyonuyla birlikte aynı anda erkeklerede darbe geldi. Dar gömlek, kısa paça tayt, babet ayakkabılı gençler.

Yüzüne bakınca Fatih'in fedaisi Kara Murat, aşağısı lolipop, nargilenin marpucuna yapışmış yiğitler ortaya çıktı. Erkeklerimiz bir modayı takip edeceğim diye vitrin-mağaza dolaşmak yerine, internette bu moda ile ilgili kadınların yaptığı yorumları görseler, emin olun şalvar giyerler.

Nereden nereye! ‘’Türbanı’’ aştık ama şimdi eteği çıkarttılar. Eskiden kadının giydiği kısa paçalı pantolonu ondan çıkartıp, tayt yapıp erkeğe giydirdiler! Sanki ‘’Gay’’ modacıların hetoroseksüellerden intikamı gibi, çok kısa sürede toplumumuzun özellikle muhafazakar-milliyetçi gençlerinde yayılan, ‘’efemine modasına’’ tanık oluyoruz. Ne kızlarımız nede erkeklerimiz popilerini (Popüler kültürlerini) bu kadar deşifre etmekle hiç bir yere varamadıklarını anlayamadıkları gibi sadece kötü eleştiri konusu olmaktan öteye gidemiyorlar aslında. Biz bunu, çok fazla gözümüzün içine sokulduğu için görmüyoruz. Yanan kibritin arkasındaki ormanı farketmiyoruz.

Moda!

Kadını soymak bir yana, kadından çıkarttıklarını alıp erkeğe giydirmeye başladı. Kadının ‘’türbanı’’ onlar için zaten sorundu. Bu sorun siyasi alanda kimine iktidar kaybettirip, kimini iktidara getirirken yani biz başa bakıyorken kısaca; popi (Popüler kültür) aldı başını yürüdü.

Kadını soyan moda, erkeği öldürürken biz hala cambaza bak hilesinin kurbanları oluyoruz.

Bu hilede en çok da kurban olduğumuz konulardan biri ise Eşcinsellik!

Alttan alta hiç gündemden düşmemiş ve önemli kırılma noktalarında kendini güncellemeyi başarmış tartışma konumuz Eşcinsellik! Binlerce yıldır tartışılan bu konuyu her zamanki gibi, bize mahsus bir şekilde tartışmaya başladık.

‘’Tv'lerde eşcinsel karakterlerin olması eşcinselliğe özendiriyor!’’ diye ortalığı ayağa kaldırdık.

Bu tamamen kişinin kendi durumu ile ilgili doğru ama toplumsal yapıyı korumak herkesin vazifesi!

Zeki Müren ve Bülent Ersoy dinleyicisi olarak hiç bir zaman ameliyat olmayı düşünmedim. Hayatımda toplumun her kesiminden akıl almaz insanlar ve onların akla ziyan olaylarına tanık oldum ama hiç bir zaman bir filmi izledikten veya konserden çıktıktan sonra eşcinsel olmaya karar vermiş kimseyle tanışmadım. Tanışanı da görmedim. Popinizden endişeniz olmasın! (Eşcinselliğin kavramsal derinliği ulus ve uluslararası düzlemde ayrıca bir yazı konusu.)

Ama alnı secdeye varan ‘’adam’’görüntüsü altında; vatan haini, düzenbaz, madrabaz çok gördüm. Hatta, hep birlikte hala izliyoruz onları.

Modanın makası sadece kumaşı kesmiyor.

Erkeği öldürürken, kadını soyuyor. O makas; kültürümüzü, ruhumuzu paramparça ediyor.

Peki, biz bunu tartışıyor muyuz?

Hayır!

Plaj psikolojisi.

Normalleşiyor mu? Normalleşti mi?

Kadının eskisini erkeğe giydirirken, kadını da soyan, adına Moda dediğimiz ucube, toplumlarda kılık kıyafetle değil, kadın-erkek eşitliğinin sosyal haklarla ilgili olduğu gerçeğinden uzaklaştırdı.

Mahalle oyunlarından biri olan dekmancılıkta, kovboyculuk oynayan çocuklar, oyuncak silahını çektiğinde; "Eller yukarı donlar aşağı" diye şaka yapardı!

Batı’nın kovboyu; toplumları, muhafazakar kesimin derinliklerine kadar elinde silahı da yokken nasıl oldu da teslim aldı? Adı ‘’MODA’’ olmasın! Acı ama gerçek ki şimdi moda kovboyun elindeki silah! Ve şöyle diyor: ‘’Eller yukarı! Donlar aşağı!’’

Bu belayla mücadele, sınır güvenliği gibi önemlidir!

Buna kayıtsı kalıp, ‘’Herkesin popisi kendine demeyelim!’’

‘’Elleri indirip, donları toplayıp’’ Popimize sahip çıkalım!