Şeytanlar 2019’u da Dizayn Etmek İçin İş Başında

“Monarch Projesi” (MK-ULTRA) ?

“Ulliminati” ?

Yeni değil, çok önceden arayış içine girdiler. Bir insanın aklı nasıl kontrol edilebilir sorusuna yıllarca cevap aradılar. Gerçekten bir insanın beynine hükmedilebilir mi idi? İşte bu sorunun cevabı 1950'li yıllarda CIA’ dan geldi. Cevap; Evet gerçekten bir insan beyni uyuşturulup yönlendirilebilir ve hükmedilebilir idi. Buldukları bu projeye de “Monarch Projesi” adını verdiler. Neydi bu ‘Monarch Projesi’? Bu tam anlamıyla bir zihin kontrol sistemi idi. ‘Monarch Projesi’ni kısa sürede hayata geçirip geliştirmeye başladılar. Birçok program yapıldı. Bunların en önemlisi ‘MK-ULTRA’ idi.

Peki ‘MK-ULTRA’ programı nereden çıktı? 1950’li yıllarda Koreli savaş tutsaklarına beyin yıkama zihin yönlendirme ve insanların davranışsal mühendislik üzerine deneyler yapıldığı istihbaratı üzerine CIA (Amerikan İstihbarat Teşkilatı) bu yarışta geri kalmamak adına 1953 yılında ‘MK-ULTRA’ programını başlattı. Projenin başına ise dönemin ünlü CIA ajanı Allen Dulles getirildi. Uzun bir süre gizli tutulmaya çalışıldı. Proje 44 üniversite olmak üzere toplam 80 enstitünün ortak yürüttüğü ‘Monarch Projesi’nde CIA’nın toplam bütçesinin %6’sı kullanıldı. Uzmanlık konusu uyuşturucu maddeler, halüsinojonler ve kimyasallar ile birlikte beyin kontrolü deneyi olan MK-ULTRA projesini başlatan Allen Dulles 1953 yılında projenin amacını anlamamız konusunda oldukça ilgi çekici bir konuşma yaptı. Hedef insan zihnindeki savaşı kazanmaktır. Bu savaşın ilk cephesi propaganda depolarizasyon (beyindeki odak noktaların yok edilmesi) ve sansür ile kitlesel sindirmeyi sağlamaktır.

İkinci cephe ise bireyin beyninde kazanılacaktır. Hedef beyin yıkamak ve ideoloji değiştirmek ve gerektiğinde birçok “Mançurya kobayı” yapabilmektir. (Mançurya kobayı; kendi iradesi dışında bir takım beyin yıkama seansları ilaçlar veya hipnozun etkisi ile başkasının istediği eylemleri yapanlara verilen genel isimdir. Bunlara kısaca MANKURT’da denir) “Mançurya kobayı” teriminden hedeflenen robotlaştırılmış ve her istenileni yapan bireyler elde edebilmektir. Temel olarak uyuşturucu maddeler üzerine kurulan bu deneyde uyuşturucunun yanında halüsinojenler, hipnoz, beyin yıkama ve ağır işkence seansları da denekler üzerinde uygulanmıştır.

Denekler sandalyelere ve sedyelere bağlanıp zorla kimyasallar verilerek bu kimyasallara verdikleri tepkiler görülmek istenmiştir. Daha sonra ise bireysel ve toplumsal beyin kontrolü kimyasal maddeler yardımı ile kişinin düşüncelerinin etki altına alınması amaçlanmıştır. Böyle bir deneyde kim denek olmak ister sorusunun cevabını ise bizzat deneyde yer almış bir yetkili şöyle veriyor: Deneylerde bize karşı koyamayacak herkesi kullandık.

1973’te New York Times gazetesi CIA ve Savunma Bakanlığınca yürütülen deneyleri yazınca yer yerinden oynadı. Fakat 1 yıl önce Watergate (Watergate skandalı 1972-1974 Amerika Birleşik Devletleri'nin başkentinde gelişen ve Başkan Richard Nixon'ın istifa etmesiyle sonuçlanan siyasi bir skandaldır. Watergate ABD'nin başkenti Washington'da bulunan bir otel ve iş merkezinin adıdır.) skandalı sırasında deneye dair tüm detaylar veri ve sonuçlar yok edilmişti. ‘MK-ULTRA’ nın tüm detayları bilinmiyor. Fakat bulunan belgelerden deneyler sırasında onlarca deneğin öldüğü birçoğunun suikast ile ortadan kaldırıldığı belgelenmiştir. Milyonlarca dolarlık projenin deneysel hatalardan meydana gelen 32 denek aklını yitirerek akıl hasta hanesine kaldırılmış en az 7 denek ölmüştür. Bu gizlilikten mi yoksa belgelerin yok edilişinden mi bilinmiyor. Ama tarihin gizli kalmış sahifelerindeki faili meçhul suikastların failleri bu proje kapsamında kullanıldığı tezini doğrulamaktadır.

“Monarch” Kavramı; “Hükümdar Kelebek" anlamında kullanılmak istenmiştir. “Monark” aynı zamanada “Tek adam” rejimine verilen bir isimdir. Monarşi de buradan türetilmiş bir kelimedir. Çünkü kelebek bu projenin en önemli simgesidir, bu simgeyi seçmelerinin nedenlerinden biri de bu tramvayı yaşayan kişilerin kendilerini bir kelebek gibi hafif hissetmesidir. Bu programa maruz kalan insanları giysilerinde veya herhangi bir aksesuarlarında kelebek ritüeline rastlamanız mümkündür. Bu programda amaç kişilik ayrımıdır, ikinci bir kişilik oluşturarak bunu kendi istedikleri gibi dizayn ederler. Bunu yaparken de çok farklı yollar denerler; Radyasyon, elektroşok, şiddet, uyuşturucu yöntemi ile kontrol altına alınmaya çalışılması gibi..

Bu çevreler neden beyin yıkamaya gerek duyuyor derseniz, bu insanları (denekleri) çok farklı yerlerde; Gizli operasyonlar, pornografi, medya sektörü ve eğlence... gibi alanların içinde kullanılırlar. “Monarch Projesi”nin tanımını yapacak olursak eğer; kişilik ayrışması ve ökültilzmin birleşmesiyle zihnin bölümlere ayrılması diyebiliriz. Ökültizm bu dönemlerde çok popüler olan ve satanizmin temeli olan bir akımdır. Genelde gizli örgütlerin kullandığı ki biz artık ona İlluminati diyoruz, bu yöntem insanları bir köle haline getirmeyi amaçlıyor. Eğer işlerine yarayacaksa her çeşit insana bu işkenceyi uygulamaktan kaçınmıyorlar

Bu yöntem müzik sektöründe işlerine fazlasıyla yarıyor çünkü zihin kontrolü ile ele geçirilen bir ünlüyü gerekli programları yükledikten sonra halkın önüne çıkarırsanız, halkın da ondan etkilenmesi kaçınılmazdır. Klasik bir metodu uyguluyorlar: "Sürü liderini değiştirirsen sürü de değişir" Bu yol ile Dünya gündemindeki çoğu ünlüyü ele geçirmişlerdir ve kliplerinde satanizm içerikli birçok öğeye yer vermişlerdir. Örnekleri çoğaltmamız mümkün bunlar her sektördeler. Çizgi filmler, filmler ve oyunlar vazgeçemedikleri en önemli dallar arasında ama çizgi film ve oyunlar üzerinde daha fazla duruyorlar. Çünkü yetişkinlere oranla bir çocuğun beynini ele geçirip kodlamak daha kolay. Bizde de bir değim var ya hani “ağaç yaş iken eğilir” çok iyi biliyorlar bu kuralı..

Şimdi şu “hükümdar kelebeği” bir ele alalım.. Hükümdarlıklarını nerelerde sürdürüyorlar hangi kelebeklerin beynini uyuşturup birey üzerinden kitleleri yönlendiriyorlar. Acaba Türkiye’de de örnekleri var mı?

Son günlerde bir altın kelebek ödülü verildi. “Hükümdar Kelebek”, “Altın Kelebek” belki de tesadüf. Ama birçok ayrıntı yukarıda bahsi geçen detaylar ile örtüşür gibi. Yine de kararı siz verin.

Bu ödül töreninde en iyi kadın oyuncudan erkek oyuncuya, en iyi Türk Halk Müziği yorumcusundan en iyi Türk sanat, pop, rock, yorumcusuna, tiyatrodan dizi filme, sinemadan yönetmene, Türkiye’de insan kalmadı o isime bu isime ödül dağıttılar.

Dünya’nın gözde şehirlerinde; bir çok film, eğlence, müzik, moda sektörlerinde farklı kişiler bir şekilde “star” haline getirilir. Onlar bir süre sonra magazin basının elinde “rol model” olurlar.

Türkiye’de de buna benzer olaylar yaşanır. Son günlerden bir örnek vermek gerekirse, Altın Kelebek ödül töreninde..

Demet Akalın eline ödülü almış ve anons ediyor. “En iyi pop kadın Aleyna Tilki”… Aleyna Tilki Koşar adımla yarı çıplak kırmızı kıyafet, başında boynuzlu bir taç ile ödülünü almaya geliyor. Demet Akalın’ı öpüyor ve kelebek ödülünü altın kelebeğini alıyor. Sonra mikrofonun başına geçiyor ve şu sözler ağzından dökülüyor. “Merhaba” diyor kalabalığa.. Gülümseyerek konuşmasına devam ediyor. “Sevindim çok. Birkaç şey söylemek istiyorum. Bu o küçücük küçük o kare kutucuğun içinde görülenden ziyade beni biraz üzen, beni biraz yoran bir hayatım oldu. Ama mutluluğunda en dibini tattım. Ne kadar üzülsem ve yorulsam da pespembe bir Aleyna Tilki idim. Ekranlarda bu güne kadar. Çünkü beni 14 yaşımda tanıdınız hepiniz. Ama aslında ben hiç çocuk olmadım. O yüzden Aleyna Tilki olmayı o kadar çok sevdim ki çocuk olmak istediğimde pembe giyinmek istediğimde kendime o karakteri yarattım.” Ve ……. gözyaşları dökerken elini ağzına ve burnuna götürüyor duraksayıp ağlayınca salondakilerden alkış topluyor, konuşmasına devam ediyor. “Ay şu an hiç cool değilim şu an ağladım o kadar rock söyledim. Ve kendimden kaçmak istediğimde” ağlamaya hala devam ediyor… “sokağa çıktım. O pespembe Aleyna Tilki oldum yaşıtlarım gibi saçmalayabildim bu yüzden bu kariyere her şeyi borçluyum. Ancak şu an yavaş yavaş Dünyanın her tarafında hissettiğim, hücrelerime kadar hissettiğim o zulmü de, ama hissettiğim gerçek mutluluğu da gösterme zamanım geldi. Çünkü beni izleyenleri ve sevenleri de ben çok sevdim. Tüm benliğimle gerçekliğimle Aleyna’yı soyundum artık ve Aleyna oldum. Karar verdim. İçimde hep o pembe çocukluk kalacak ama artık ben Aleyna’yım benim artık!.. Öncelikle gerçekten bu ödüle böyle büyük isimlerin olduğu sahneye çıkartan beni o büyük güce daha sonra aileme daha sonra” “daha sonra, daha sonra” diye devam ediyor bundan sonrası çok da önemli değil..

Şimdi Aleyna Tilki’nin söylediklerini dile getirdiklerini iç dünyasındakileri okuduk. Tıpkı Dünya’nın dört bir yanındaki yıldızlar gibi ‘Ulliminati’ nin efendileri tarafından seçilmiş dışarıya şeytanı andıran kırmızı giysisi, boynuzlu tacı ve o gecede şarkı söylediği kelebek gitarıyla nasıl bir mesaj verdiğini yazımın başında verdiğim proje örneği ile bir bağlantı kurarak anlamlandırdığınızı ve ilişkilendirdiğinizi düşünüyorum.. Aleyna Tilki’ nin acaba böyle bir gecede ‘illuminati’ ve ‘Monarch’ projelerinde beyni yıkanan ünlülere benzeterek onların hareketlerini ve giyim tarzlarını karşımıza çıkaran birileri mi var? Aleyna Tilki’nin image maker kim? Ya da menajeri kim? Bunlar tamamen tesadüf mü? Yoksa bir özenti mi? O sembollerini tırnak içi sözcüklerin anlamından habersiz olabilir mi?

Ya da onları bu konuda kim yönlendiriyor. Aleyna Tilki zaman zaman kliplerindeki tüm tasarım ve içeriği ben kurguluyorum yönetmenliğini ben yapıyorum diyordu. Belki de kıyafetleri kendi tasarladı.. Bütün bu olup biteni kendi tasarladıysa acaba Aleyna Tilki bu durumun Monarch Projesi ve illuminati ile örtüştüğünü bilmiyor muydu? O’na kimse açıklamadı mı? Ya da image maker ve menajerine kimse bilgi vermedi mi? Bunlar zihinlerimizde soru işareti olarak kalacak sanırım. Ödül gecesinde Aleyna Tilki o sahneye bizim milli ve yerli değerlerimize aile yapımıza aykırı kıyafet ve mesajlarla, Dünya’da her kategoriden birçok insanı kendi idealleri uğruna beynini yıkayarak toplumun örnek alacağı starlar üzerinden kitleleri yönetme projesinin bir parçası olarak mı çıktı? Yoksa!.. Bu ayrıntıların hepsi tesadüften mi ibaret? Zaman gösterecek karar da yorum da sizlerin.

Türkiye’nin istiklali, istikbali ve istikrarı için çocuklarımızın geleceği için algılarımızın her zamankinden daha açık olması çok önemli..

Monarch projesi; illuminatiye (antichrist) hizmet edip ruhunu şeytana satan birçok Dünya starına uygulanan bir zihin kontrolüdür. Ayrıca Monarch bir kelebek türünün adıdır.

Monarch kelebeklerinin 3 evresi vardır.

1- Kurtçuk

2- Koza

3- Kelebek oluş

Bu evreleri ‘Monarch Projesi’ne uyguladığınızda bakın nasıl bir tablo çıkıyor ortaya..

1- Keşfedilmeyen sanatçıları ya da kurbanların keşfedip şeytana hizmet etmeye başlamadan önceki döneme “kurtçuk” adı veriliyor.

2- Keşfedilip, programlanıp şeytanın kölesi olduğu hizmete hazır hale getirildiği döneme döneme “Koza” deniyor.

3- Şeytanın hizmetinde gelişip büyüyüp yükselişine ve şeytana hizmet etmesine ise “kelebek olma” hali şeklinde ifade ediliyor.

Aleyna Tilki, altın kelebek ödül töreninde kırmızı kıyafeti, başındaki kırmızı boynuzlar, elindeki Kelebek gitarı ile Dünya’da birçok örneği olduğu gibi, sanki müzik piyasasını yöneten şeytani grupların bir parçası gibi davranıyordu. Eli ile de satanist işareti yapıyor, ve beni buraya çıkaran güce diyerek sanki şükranlarını sunuyordu.

Tekrar sormak gerekir… Bunlar Tamamen tesadüf mü? Bilmem.

(Paylaştığım fotoğrafı inceleyiniz)

Eğer durum böyle ise ki istemem. Bir genç kızın karanlık güçlerin elinde olması ve Dünya’yı kasıp kavuran bir belanın emirlerini uygulayarak gençlerimize kötü örnek olması aklı selim herkesi derinden yaralar. Bir değeri daha elimizde tutamamanın ve karanlık mihraklara yem etmenin burukluğu ile yaşamak ağır gelir insana…

Tablo bu ise yazık bize ki.. yine treni kaçırdık. Gözümüzün önünde büyütülen kelebeği yine göremedik ve engel olamadık.. Eyvah bize ki yine küçük bir kızın elinden tutamadık.. Ona büyüklük, abilik, ablalık yapamadık.

Şimdi şeytanın emrinde olmayan kelebeklerin yani kendi evlatlarımızın kurtçuk olma halinden (bebek) koza halinden (genç) ve kelebek (Yaradan’ına, ailesine, milletine, hayırlı bir birey) olma haline kadar bizler melek olacağız geleceğimiz yavrularımızı şeytanlara ve onların sinsi tuzaklarına yem etmeyeceğiz.

Ama şunu iyi biliniz ki mahşere kadar bazen timsah göz yaşları ile bazen de Allah’ın Adını kullanıp Belamlar gibi gelip bizleri yoldan çıkarmaya zehirlemeye çalışacaklar.

Peki bizim safımız doğrunun yanında olup, eşrefi mahlukat olmak mı? Yoksa yanlış işlere imza atıp şeytanın arkadaşı şeytanlaşan insan olmak mı olacak. Karar bizim!…

Selam ve Dua ile Allah’a emanet olun..