Yapılan araştırmalara göre birinci aşamada  dünya nüfusunun %95’i Covid-19 yalanına inanmış.  Ama maske takma, sosyal mesafe, elleri dezenfektan etme ve “ev de kal”  işinden  %95’in canı çok sıkılmış.

KORONA VEYA VİRÜS(*)

Biz bu oranlara bakmadan, tatbikatın ikinci aşamasında virüsün ne olduğuna ve nasıl gündemimize girdiğine  bir kez daha bakalım. Dünya genelinde her sene yeni virüslerin ortaya çıktığını görürüz, keza virüsün değişime uğraması şarttır.

Ertesi sene yeniden gelse bağışıklık sistemimiz tanıyacak çünkü bunu ve bizi enfekte etmesini engelleyecek, vücutta çoğalamayacaklar -ki istedikleri de bu; çoğalmak. O yüzden sürekli ufak ufak değişime uğramak zorundalar ki virüslerin her sene farklı bir tipini görmemizin sebebi de zaten budur.

[Grip] virüslerinin neredeyse 100 değişik tipi vardır.  Ve virüsler sürekli değişim halindedirler. İşte bu değişen virüsler altı ay öncesine kadar kimsenin umurunda değildi ve  bu gribal hastalığa (ya da ismine ne demek istiyorsanız artık bunun) tam olarak hangi virüslerin yol açtığı da bilinmezdi.  Bilinen gribal hastalıkların genellikle solunum sisteminden kaynaklandığıdır. Yine bilinen Yıllık Akut Solunum Yolu hastalıklarının,  %7 ila %15’ini normalde korona virüsleri oluşturur, oranları da seneden seneye biraz oynar.

Özetle; şu an bakılanlar arasında bir sürü korona virüs olması gayet normal.

ÇİN’DE ORTAYA ÇIKAN COVİD-19’UN MUCİDİ

Çin’in en büyük virüslerle çalışan laboratuvarı, 11 milyon nüfuslu Wuhan’dadır.  Burada virüsle uğraşan bir dolu uzman,  büyük hastaneler ve geniş yoğun bakım üniteleri vardır. Bu kentin diğer bir özelliği de her zaman yüzlerce ventilasyona(**) alınmış veya zatürreli birilerini mutlaka görünüyor olmasıdır.

İşte böyle bir yerde 50’yi bulmayan hastaya virüs taraması yapıp test ediyorlar, laboratuarda virüslerin RNA’larını inceliyorlar ve aralarından bir tane yeni virüs çıkıyor. Hikayeye göre bu virüs ilgilerini çekiyor.. Tabii ki virologsanız, böyle bir şey bulduğunuzda hemen bu bilgiyi “global veri tabanına” giriliyor. Bu veritabanı dünyadaki bilim adamlarının erişimine açıktır.

Açık olan bu veri tabanına giren virüs de piyango misali Berlin’e isabet ediyor.   Berlin’de  birileri veritabanına yapılan bu yeni girişi görüp kontrol ediyor ve buna yönelik bir TEST geliştirmek istiyor. Amaç; Korona virüsü saptanmış bu yeni çeşidin ölçümünü yapmak. Ve Berlin Charite Viroloji Enstitüsü Başkanı Prof. Christian Drosten bunun için, DSÖ’ye bir protokol sunuyor ve göz açıp kapayıncaya dek kabul ediliyor test.

Dünya Sağlık Örgütü’de 17 Ocak 2020 tarihinde, “Gerçek zamanlı RT-PCR ile 2019-nCoV tanısı tespiti.” başlığı ile yayınlıyor. (***)

DSÖ’nün yayınladığı protokolde  Christian Drosten,  “gereksiz bir hizalama oluşturmak için bilinen SARS ve SARS ile ilişkili koronavirüsleri yani, ‘kendi çalışmalarımızdan ya da literatür kaynaklarından yarasa virüsleri’ kullandık.” diyor.  

Virüsü bulmak için de mucidinin, PCR testi ile virüs bulunmaz demesine rağmen Drosten,  “2019-nCoV'nin ilk dizisinin yayınlanmasından önce aday tanı RT-PCR analizleri tasarladık.” açıklamasında bulunuyor.

Artık Prof Christian Drosten tartışmasız kabul edilen ve DSÖ’nün protokolüne girerek 12 Mart 2020 tarihinde Pandemi ilan edilmesi ile adı Cocvid-19’a dönüşen virüsü’ün mucidi olarak adını tartışmalı bilim sayfalarına yazdırıyor.  Ünü bütün dünyaya yayılıyor. Kendisi  konuştuğunda Almanya Başbakanı Angela Merkel bile not alıyor. Covid-19'un Avrupa'da başladığı dönemlerde sosyal mesafenin korunması, izolasyon gibi önemlerin alınması çağrısında bulunan ilk Avrupalı bilim insanlarından da birisi oluyor. Bu tedbirler de dünyada kabul ediyor. 

Covid-19 mucidi olarak,  ölümleri engellemek için Almanya'nın maksimum kapasitede test yapma fikri de Drosten'den geliyor. Almanya’da yapılan çalışmaların sonuçlarında, koronavirüsün yayılması ya da etkisinin hava sıcaklıklarının artmasıyla azalacağına ilişkin bir bulguya rastlanmadığını da söylüyor.

Normalde bu tarz testler tıbbi ürün kategorisinde kabul edildiğinden geçerliliği olup olmadığına bakılması gerekiyor, yani ÇOK SIKI kontrol edilmesi gerekiyor. Bu test NEYİ gösteriyor, NEYİ ölçüyor, bakılıyor normalde. Bahsi geçen test aslında, Charite Klinik’in kendi bünyesinde kullanım için geliştirilmiş bir test. Fakat, bu yeni virüs varyantı için geçerliliği kontrol edilmiş başka test olmayınca ve birden dünyada bir panik havası oluşunca, bunu kullanalım bari deniyor. Böylelikle test komedisi de başlıyor. 

Fakat,  Drosten bir virolog, kendisi virüs tehlikeli midir değil midir, bunu söyleyebilecek kişi değildir. Virolog sadece, “Bu virüs farklı” veya “Bunun için testimiz var veya yok” diyebilir.

Daha sonra insanların bununla geçirdikleri hastalıklarının şiddetini ortaya koyan epidemiyolojik veriler olacak ki bir yorumda bulunsun size.

Örneğin korona virüsü arıyorsam;

Ne kadar sürede iyileşmiş insanlar, öncekilere göre daha mı az insan hastalanmış?

Geçmiş senelere ait verileri karşılaştırmak.

Can kaybı oranları ve virüsten kaç kişi ölmüş, bakıp karşılaştırmak. (Bunun için NÜFUSUN GENELİNE bakmak)

- Nüfus genelinde, takribi bir %8 ila %10’luk kesimde bir çeşit virüs ve buna bağlı hastalık çıkar karşıma.

- Fakat gider aile hekimliklerini araştırırsam, kim hasta diye testleri burada yaparsam, çok daha fazla çıkar pozitifler tabii.

- Gidip hastaneleri inceler, buradan aldığım numunelerde Korona ararsam, korona ile enfekte kişi sayısı daha da artar.

Baktığınız nüfus grubunun ölçeğine bağlı olarak, tüm nüfus veya bekleme odasındaki hastalar yahut hastanedekiler veyahut da YOĞUN BAKIM ünitesindeki durumu kritik, ölmek üzere olan hastalara gidip test için örnek aldığınızda, oranlar takribi olarak %7 ila %15 arasında değişir değişmesine, ancak her seferinde çıkar korona, her seferinde bu virüsü bulursunuz.

Fakat koronadan öldü diyelim kişi, yahut korona da taşırken bir başka virüsten ölüm gerçekleşti, bu testle kesin bir değerlendirme yapmanız mümkün değil.

O yüzden, en çok konuşulan ABD veya  İtalya’daki ölüm oranları karşınıza çıktığında, testler nerede yapılmış, bilmek istiyorsunuz. Eldeki avuçtaki az sayıdaki testi nerede ve kimler için kullandılar?

Hastanede ölüm döşeğindeki vakalarda kullandılarsa “korona” ölüm oranları tabii (!) yüksek çıkar.

Koronaya benziyor diye, test için seçilen grup da belliyken sonucun böyle çıkması şaşırtıcı değil.

[Sonuçlar, veri toplamada ve ölçümlerde sistemik hatalar (bias/taraflılık) göstermekte] Mortalite (ölüm), hastalığa özel mortalite, bu hastalıkla enfekte insanlar arasından ölenlerin oranı demek.

Sezonluk akut respiratuar hastalıkta -GRİP olarak bilinir bu çokça- normalde beklenen ölüm oranı %0.1’dir ve bu oluşabilecek maksimum (!) ölüm oranıdır. Bu da her (!) kış, grip geçiren 1000 kişiden birinin yaşamını yitirdiği anlamına gelir.

Şimdi bu rakamlar korona virüsleri yüzünden artmış mı artmamış mı, onu görmemiz lazım.

Korona virüslerinin gribe yol açan tüm virüslerin illa bir %5 ila %14’ünü teşkil ettiğini biliyoruz, hadi ortalama %10 diyelim buna. Geçmiş yıllarda hastanede yatıp da durumu kritik seyreden hastaların hepsine korona testi yapılmış olsaydı, ki böyle bir şey yapılmış değil elbette, o zaman her yıl grip dediğimiz hastalıktan ölen -fakat aynı zamanda korona virüsü de taşımakta olan- 2.000 – 3.000 kişi çıkardı.

Tüm dünyada bu rakamların yanına bile yaklaşılmış değil…

O zaman neden büyütüldü?

İlk önce virüs Çin’de olağanüstü büyütüldü. Öyle olunca olay birden siyasi önem de kazandı ve iş virolojinin tamamen dışına çıktı. Ne olduğunu anlamadan havaalanlarında her köşeye yüz tanıma sistemleri yerleştirildi, insanların ateşi ölçülmeye başlandı… Çin’de ateş ölçen termometre  dünyaya  yayıldı.

Araya DSÖ’nün de girmesi ile  siyasiler bu gelişmelere karşı bir duruş sergileyemediler.  Virologlar yeniden sahneye çıktı, hükümetler kendi virologlarına danıştılar tabii, onlar da “tehlikeli bir virüs bu, evet”, diye onayladılar ve ardından Çin’in yaptığı gibi biz size hemen bir test geliştirilelim virüsü bulmak için dendi.

Bu virüs etrafına bir sürü şey örülmeye başlandı; bilgi iletişim ağları kuruldu, birtakım uzman kurulları fikirler üretmeye başladı ve siyasiler de tüm bu olayları başlatan aynı kişilere, bu “uzman kurul üyeleri”ne dönüp danışır oldular.

Kontrol tamamen küresel güçlerin kontrolüne geçti ve siyasiler  ile de bütünleştiler.

Şimdi icraatlarının  dayanak noktasını hatırlayacak olursak;

Başrolde adı bilinmeyen,  Whuan Laboratuvarında virüsü global veri tabanına koyan Çin’li veya ajan…

Virüsü bulan Berlin Charite Viroloji Enstitüsü Başkanı Prof. Christian Drosten

Ve Bill Gates’in DSÖ’sü  ve Genel Direktörü Tedros Adhanom Ghebreyesus. 

Soralım;

-Bu virüsün tehlikeli olduğunu nasıl anladınız? -Bundan önce durum nasıldı? -Geçtiğimiz sene de aynını yaşamadık mı biz? -Bu şey YENİ mi gerçekten?”

Tabii ki değil, 5G teknolojileri için tatbikat oldu. Ama hikayesi birebir bundan ibaret.
 

Not: İlgili yazının hazırlanmasında, henüz Pandemi ilan edilmediği 13 Mart 2020 tarihinde, "Corona Paniğini Durdurun" diyen Dr. Wolfgang Wodarg’un gündem ilişkin görüşlerinden faydalanılmıştır.

(*)Virüs (biyolojik olanı) ancak canlı bir hücrede çoğalabilen bir DNA veya RNA parçacığıdır.

(**) Ventilasyon, solunum sisteminin ana görevi olan gaz değişiminin (yeterli oksijen alınması ve oluşan karbondioksidin yeterli şekilde atılması) optimal şartlarda sürdürülebilmesi için, yeterli ventilasyonun mekanik olarak sağlanması ve solunum işinin azaltılmasıdır ...