Son dönemlerde her zaman kanlı-sopalı bir şekilde basına yansımasa da miras paylaşımında kardeşler arasında sık sık anlaşmazlıklar ve buna bağlı olarak da mahkemelerde artan oranda davalar görülmektedir. Bu dünyadan göçüp giden mal sahibi insanların arkasından yaşanan miras paylaşım kavgaları, akrabalık ilişkilerine darbe vurmakta, davalarında yüzde yüz haklı olduklarını düşünen kardeşlerin veya hak sahiplerinin birbirlerine kalıcı olarak husumet beslemelerine, aile şirketlerinin yok olmasına, entrikalara, fizikî saldırılara ve cinayetlere bile sebebiyet vermektedir. Bunlardan biz sadece ünlü şahsiyetlerin veya zengin işadamlarının vefatlarından sonra ortaya çıkan ve mahkemelere yıllarca konu olan miras kavgalarından haberdar oluyoruz.

Miras Sorunu Dünyevîleşmenin Bir Sonucudur

Dünya hayatının süsü olarak tarif edilen mal (el-Kehf: 46) yani maddî değer teşkil eden bütün dünyevî varlıklar, temel ihtiyaçlarımızı karşılamak için birer araç/emanet olmakla birlikte aynı zamanda dünya malına tapma riski bağlamında bir fitne/imtihan sebebidir.  Peygamberimiz (sav), kardeşlerim dediği ahir zaman Müslümanlarına dünya malına bel bağlama/dünyevîleşme tehlikesine karşı şöyle bir uyarıda bulunmaktadır:

“Şüphesiz her ümmetin bir fitnesi vardır. Benim ümmetimin baş fitnesi de dünya malıdır.” (Tirmizi; Zühd: 26).

Böylece Peygamberimiz (sav) tam da tamahın, hırsın ve mala düşkünlüğün zirve yaptığı materyalist asrımızda yaşayan ve gittikçe zenginleşen/daha da zenginleşmek isteyen şuursuz ve gafil Müslümanların en zayıf noktalarına işaret etmektedir. Mal ve mülkün aldatıcılığının yanında uhrevî sorumluluklarına aldırış etmeden, hak hukuk demeden daha fazla mala rağbet eden günümüzün bazı Müslümanları, miras hususunda da imtihanı kaybetmektedir. Miras taksimatında çıkan anlaşmazlıklar ve husumetlerin birçoğu da hak sahiplerinin hemen her birisinin miras payından daha fazla elde etme hırsından dolayı çıkmaktadır. Halbuki Müslümanlar, her konuda olduğu gibi kul hakkı kapsamına giren miras meselesinde de İslâm hukukuna uymaları ve kimseye zulüm etmemeleri gerekmektedir.

Bu ölçülerin dışına kayıp helal-haram demeden nefsine uyarak dünya malı peşinde koşan Müslümanlar, çok arzuladıkları mal yüzünden hem fitne tuzağının uhrevî kurbanları olmakta, hem de dünyevî boyutuyla kardeşlik/akrabalık bağlarını koparmakla ümmetin birliğine zarar vermektedir. Bütün bu nahoş olaylar, hem mal/miras fitnesi karşısında dikkatli/rikkatli olmadığımızı, hem de kıyametimizi kendi elimizle hazırladığımızı gösterir.

Miras Konusunda Hemen Hepimiz Cahiliz

Günümüzün Müslümanları, kalan mirastan kimin ne kadar pay alacağı konusunda doğru dürüst bir bilgiye sahip değildir. İslâmî duyarlılık olmayınca, sorun gayri ihtiyari olarak ya mahkemelerde çözülebilmekte, ya da nefsanî/şeytanî tahriklerin etkisiyle kaotik aile facialarına yol açan şiddete de dönüşebilmektedir. Hak-hukuk konusunda hassas olan şuurlu Müslümanlar ise, miras konusunda da kul/kardeş hakkına girmemek adına azamî şekilde dikkatli davranmalı ve İslâm’da miras ilmi/hukuku anlamında kullanılan “Ferâiz” hakkında bilgi sahibi olmalıdır. Feraiz ilminin gayesi, mirasın İslâm’ın öngördüğü âdil bir şekilde bölüştürülmesi anlamında hak sahiplerine haklarını ulaştırmaktır.

Nitekim her şeyi çok iyi bilen, hüküm ve hikmet sahibi C. Hak, kitabında, “Bu hisseler, Allah'tan birer farîzadır” (en-Nisâ: 11) tespitini yaptıktan sonra hisselerin kimler arasında nasıl paylaştırılması gerektiğini ayrıntılı olarak açıklamış (en-Nisâ: 7, 11-12, 176. el-Enfâl: 75) ve Peygamberimiz (sav) de “Feraiz ilmini öğreniniz ve onu insanlara öğretiniz. Çünkü o, ilmin yarısıdır, unutulur ve o, ümmetinden kaldırılan ilimlerin ilki olacaktır.” (Tirmizi; Ferâiz: 2) tavsiyesinde bulunmuştur. Böylece olası ihtilafların doğmaması için, (mal ve/ya ilim sahibi) Müslümanlara bu yönde yol gösterilmiştir.

Başta günümüzün İslâm âlimleri olmak üzere zengin Müslümanlar, Allah’ın ve Peygamberimizin (sav) uyarılarına rağmen bu bilim dalını ihmal ettikleri ve uygulamadıkları için, toplumsal âfetlerin çoğalmasına sebebiyet verdi. Şüphesiz burada aslında Müslümanların dünyevîleşmenin keyfiyetine bağlı olarak feraiz ilminin terk edilmesinin doğurduğu sorunlar/sıkıntılar yaşanmaktadır. Öyle ise bizden kısaca bazı tavsiyeler:

Ey Miras Bırakacak Olan Anneler-Babalar!

  • Hem helal yollardan para kazanın, malın zekâtını verin, sadakada bulunun, hem de hayırlı evlatlar yetiştirin. Geride miras olarak helal mal bırakanların ahlâklı/terbiyeli evlatları da feraize riayet eder ve mal yüzünden birbirlerine girmez. Mahşerde bundan dolayı hesap vermek kolaylaşır.
  • Ölmeden önce bir vasiyetname ile evlatlarınıza ve topluma örnek olmak adına Allah rızası için, malınızın bir kısmını (azamî 1/3) sadaka-i cariye sevabı kazanmak ümidiyle hayır işleri için vakfedin.
  • Ölmeden önce evlatlarınızdan habersiz olarak malınızla ilgili hiçbir kimse ile muvazaalı bir işlem yapmayınız. Aksi takdirde bu durum, mirasta hak kaybına ve miras kalan taşınmazın paylaştırılması esnasında evlatlar/hak sahipleri arasında anlaşmazlıklara yol açabilir. Bundan dolayı da ahirette müşkül duruma düşebilirsiniz.

Ey Mirastan Hak Sahibi Olan Müslümanlar!

  • Miras paylaşımına girmeden önce ölen kişinin borcu ve vasiyeti olup olmadığına bakınız. Eğer varsa ilk önce ölen kişinin borcunu ödeyiniz ve vasiyetini yerine getirdikten sonra Kur’ân’ın emrettiği bir biçimde feraizi uygulayınız (en-Nisâ: 7, 11-12, 176. el-Enfâl: 75). Unutmayınız: Feraizi Allah ve Resulünün (sav) emirleri doğrultusunda uygulayan Müslümanlar, cennetle müjdelenirken (en-Nisâ:13), buna aykırı davrananlar cehennem azabı ile uyarılmaktadır (en-Nisâ: 14).
  • Bir şükür vesilesi olarak mirastan helal yoldan elde ettiğiniz payınızın bir kısmını çevrenizdekilerine vermek suretiyle sosyal dayanışma sorumluluğunuzu da yerine getiriniz. Çünkü dünyevîleşmemizi istemeyen Allah, âyetinde böyle buyurmaktadır: Miras taksim olunurken, varis olmayan akrabalar, yetimler ve yoksullar da bulunursa, mirastan onlara da verin ve onlara güzel söz söyleyin.” (en-Nisâ: 8).
  • Hakkınızdan daha fazlasını talep etmeyiniz. Daha fazla mal sahibi olacağım diye günaha girmeyiniz. Hak ettiğinizi (tam olarak) alamıyorsanız “Ölüm Hak, Miras Helal” diyerek, sorunlarınızı hemen mahkemeye taşıyıp aile içi fitnelere sebebiyet vermeyiniz. Hak ettiğiniz mala kavuşmak uğruna daha büyük haksızlıklara/huzursuzluklara yol açabilecek her türlü girişimde bulunmak yerine tebliğ/ikna yoluyla uzlaşma yolunu arayınız. Netice elde edemediğinizde Allah rızası için gerektiğinde hakkınızdan feragat etmek de ahirette sevabı büyük bir fazilet olduğunu unutmayınız. Allah, bu fedakârlığınızdan ötürü size mutlaka başka rızık kapıları gösterecektir.

Ey Diyanet!

Bir acil eylem plân ve programı olarak matematiği ve sosyal ilişkileri güçlü olan din görevlilerinize yönelik feraiz kursları açınız ve yetiştirdiğiniz uzmanlarınız irşat/tebliğ hizmetleriyle mümkün mertebe daha sorunlar ortaya çıkmadan mal sahiplerini/varisleri aydınlatıp olası miras kavgalarının önüne geçsin.

Müslümanlar ne zaman mal ve miras konusunda manevî ve sosyal duyarlılık gösterir ve ilgili kurumlar da bu yönde miras sorunu yaşayan Müslümanlara yardımcı olursa o derece sağlıklı ve mutlu bir toplum oluruz.