Çocuklara çoğunlukla “Ne olmak istiyorsun?” diye sorarız. O da bize bir meslek söyler ya da henüz zihninde bir meslek belirmemişse, “Bilmiyorum” der. Oysa, ne olmak istediğinden ziyade, nasıl olması gerektiğine dair fikirleri olmalı. Biz yetişkinlerin ise hem model olabilmek hem model bulabilmek hem de bir ufuk sahibi olabilmesi için yardımcı olmak gibi sorumluluğumuz vardır. İnsanın iki dünyası vardır; 1. iç dünyası, 2. dışındaki dünya. İkisi de birbirini etkiler. İç dünyamızdakiler, bizim hissiyatlarımızla farkında olduğumuz ve fazla bir yük bindiğinde bedeni de etkileyebilecek bir işleyişe sahiptir. Dış dünyamız ise görünen bir yapıdır ve fiili bir hareketliliği içindedir. Dış ilişkilerimiz, içimizde ne olacağını belirler. Duygularımız ve inançlarımız, bu ilişkilerle şekillenir.

Önce anne babamıza benzemek isteriz

Anne babalarımız çocukluğumuzdaki kahramanlarımızdır. Onlar gibi olmak isteriz. Çünkü onlar her şeyi bildiğini düşündüğümüz güçlü insanlardır. Onların gücü, bizim sırtımızı dayadığımız dağ gibidir. Çocuk büyüdükçe ister istemez çatışmalar yaşanır. Genç artık başka bir dünya daha keşfetmiş, sosyal hayata arkadaşları vasıtası ile adapte olmaya başlamıştır. Dünyası genişledikçe, gördükleri ve öğrendikleri de çoğalacaktır. Karşısına benzemek isteyeceği başka insanlar da çıkacaktır.

Çocuğun gönlünde yer alan, hayatında da yer alır

Başta anne babalar, yaşantılarıyla çocuklarına bir yol göstericidir. Çocuklar anne babalarını olanca dikkatleri ile takip ederler; çünkü kendilerine farklı ve ilginç gelen şeyler yapmaktadırlar. Hele de yüreğine yerleşmiş değerleriyle hareket eden bir baba, çocuk için bulunmaz bir nimettir. Sağlam ilkelerle sağlam bir duruşu olan anne babalar, çocuklarına hayatta verebilecekleri en büyük ödülü vermiş olurlar. İnancıyla güzelleşen, inancıyla bütünleşen ve baktığı bütün şeylere ve yerlere, inancının penceresinden bakan bir ebeveyn; iyiliklerle beslenen bir abideye dönüşür. Karşılıksız vermenin vazgeçilmez kazancını elde etmeye çalışan ve böylece kazandıran bir tutumla yaşayan anne babalar; çocuklarının “Ben de babam gibi annem gibi hayırsever olacağım, ben de karşılıksız iyilik yapacağım” demesine vesile olur.

Sağlam bir kişilik, bütün mesleklerden daha önemlidir

İşte çocuğumuzun, ileride nasıl bir genç, nasıl bir yetişkin olmak istediği; bizim onlara sunacağımız ahlâki duruşumuz ve yaşama biçimimizle yakından ilişkilidir. O zaman, böyle bir duruşa ve yaşayışa sahip olabilmek için lâzım olanlar, önce niyetimiz sonra duamız ve daha sonra da o niyete bizi taşıyacak bilgi donanımımızdır. İnsan zihni, bilgi ile seçici yaşamayı öğrenir. Bilgi ile ayrıştırmayı öğrenir ve bilgi ile neyin daha doğru olduğunu öğrenir. Sonra ona ulaşmaya çalışmak ise, yüreği kuşatan heyecanın gücüne bağlı olarak kişiyi alır götürür. Yüreğimize misafir edeceklerimizi de bilginin derinliği ile tespit ederiz. O zaman diyebiliriz ki önce varlığımızı anlamlı hale getirecek niyet, dua ve bilgi edinme ile işe başlayıp, dosdoğru bir hayat için mücadele etmek; bizim seçeneksiz tercihimiz olur. Evimizde, günlük konuşmaların içine serpiştirilecek, ziyaretlerimizde öne çıkacak şekilde ve hepsinden önemlisi biz anne babaların hayatında görünecek şekilde var olanlar; çocuklarımızın gönlünde olduğumuz kadar hayatlarında olmaya adaydır.