Brüksel'de NATO karargahında  gerçekleştirilen 30 müttefik NATO ülkesi devlet ve hükümet başkanlarının katıldığı zirve toplantısında ittifakın gelecek 10 yıllık yol haritasının belirlenmesi, NATO'nun stratejik konseptinin güncellenmesi, Çin'in yükselişi, son yıllarda gerileyen Rusya ile ilişkilerin durumu ve Ukrayna gibi başlıklar ele alındı. 

Ayrıca siber tehditler, terörle mücadele, yıkıcı teknolojiler, savunma ve güvenlik ile ilgili yeni kuantum teknolojilerinin potansiyel sonuçlarını dikkate alınması, iklim değişikliğinin güvenliğe etkileri ve Afganistan'daki NATO misyonunun sonlandırılma kararı sonrası durum gibi konular  görüşüldü.

NATO liderlerinin verdiği fotoğrafta Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ABD Başkanı Joe Biden ile en önde yanyana verdiği resim, Türkiye'nin NATO içindeki ağırlığını ve etki gücünü göstermesi açısından önemli. Bu fotoğrafı Türk tarafının şahsileştirmesi  ve AK Parti Hükümetinin başarısı şeklinde kamuoyuna takdimi yanılgı olabilir, çünkü bu pozisyon kurumsal bir başarıdır ve Türkiye Cumhuriyeti Devletinin ağırlığının sonucudur. 

NATO Zirvesi ile iktidar elitlerinin şahsileştirilecekleri bir konu var mı? Evet var. Türk Cumhurbaşkanı Erdoğan, NATO zirvesini  ABD Başkanı Joe Biden yönetimi ile  AK Parti iktidarı arasında yaşanan krizin çözümünde Afganistan tavizi ile fırsata dönüştürdü. 

Erdoğan’ın "Afganistan tavizi"nin arka planı?

ABD’nin Afganistan’dan askerlerini geri çekme kararının Taliban ve merkezi hükümet arasındaki güç dengesini nasıl değiştireceğini şimdiden öngörmek zor. 

Taliban kuvvetlerinin saldırıları, Çin istihbaratı ile bağlantılı yerel grupların  NATO birliklerine ve tesislerine yönelik sabotajları nedeni ile ülke yollarının güvenliği sağlanamadığı için Kabil Havaalanı, lojistik araç ve gereç ile yardım sevkıyatı için önemli bir stratejik öneme sahip. Bu stratejik önem nereden mi geliyor? Çünkü diplomatik temsilciliklerin yolculukları ve insani yardımlar ile askeri birliklerin sevkıyatı güvenli olduğu için sadece bu havaalanından yapılabiliyor. 

Bu ne demek?

ABD yönetimi, New York kentindeki İkiz Kuleler'e 9 Eylül 2001'deki terör saldırılarının ardından, bu terör eyleminin Afganistan kaynaklı olduğu gerekçesiyle bu ülkeye terörle mücadele gerekçesiyle güç gönderdi.  Böylelikle 2002 yılında NATO, Atlantik’i terk ederek, Hindukuş dağlarına, Asya’nın kalbine girdi. NATO, tarihinde ilk kez "müttefiklerden birine yönelik saldırıyı bütün müttefiklere yapılmış sayan" Kuzey Atlantik Paktı'nın 5. maddesini devreye soktu. Ekim 2008'de Afganistan İç Savaşı sonrasında, NATO önderliğinde, International Security Assistance Force “ISAF” adı altında, 26'sı NATO üyesi, 10'u, NATO partneri ve 5'i NATO üyesi ve partner olmayan ülkelerden toplam 50,700  asker Afganistan'da konuşlandırılmıştı. 

Afganistan halkının tepkisi üzerine 2014 Aralık ayında operasyonlarını durdurdu ve dağıtıldı. ISAF'ın dağıtılmasından sonra 2015 yılında yine NATO konsepti kapsamında Resolute Support Mission / Operation Resolute Support/ Kararlı Destek Misyonu hayata geçirildi.  Misyon çerçevesinde NATO, Afgan güvenlik güçlerine ve kurumlarına destek, eğitim ve danışma imkanı sundu. Daha Türkçesi; NATO işbirlikçisi bir ordu ve yönetim oluşturuldu. 2021'de NATO güçlerinin Afganistan'da 9 bin 500'ün biraz üzerinde askeri mevcut.

Bunların 2 bin 500'ü Amerikan askeri. NATO'nun Afganistan'daki misyonuna NATO üyesi olmayan Gürcistan, Avustralya, Yeni Zelanda ve Moğolistan gibi ülkeler de destek veriyor. Afganistan işgalinde bugüne kadar resmi verilere göre 50 binin üzerinde sivil hayatını kaybetti. Taliban kayıpları ile birlikte bu sayı 70-80 bin. Ayrıca ölen çok sayıdaki Afgan güvenlik görevlisi de bunun dışında. İşgalci Koalisyon güçlerine bağlı 3 bin 500’den fazla asker hayatını kaybetti. Sadece ABD’nin asker kaybı Mart 2020 itibariyle 2 bin 452. Almanya’nın kaybı 54. Başta ABD olmak üzere diğer işgalci ülkeler tarafından Afganistan’da görevlendirilen özel güvenlik firmalarından da 3 bin 800’den fazla görevli sizlere ömür. 

Atatürk ve Fahrettin Paşa'nın Afganistan Projesi…

Şimdi NATO “pardon” diyor!.. Her şeye silbaştan dönüş söz konusu. Neden? Çünkü Mustafa Kemal Atatürk ve Medine Müdafii Fahrettin Paşa / Ömer Fahreddin Türkkan'ın temelini attıkları Afganistan Devleti ve Afgan halkı, modern emperyalizme diz çöktürdü.

Çünkü bu ikili, Hindistan üzerinden Afganistan’a ve oradan da Tahran ve Bakü’ye inmek isteyen İngiltere’nin önünü Kabil’de kesti.  İngiliz istihbaratının, Müslümanların gözünde küçük düşürerek etkisizleştirmek amacıyla Sebataist ilan ettiği Mustafa Kemal Paşa, 20 Ağustos 1920’de Afganistan’a gönderdiği ilk Türk temsilcisi Abdurrahman Bey’le Emanullah Han’a yazdığı mektupta “İngilizlere karşı birlikte savaşalım” önerisinde bulunmuştu.

Arabistan’da vazife yaptığı dönemde İngiliz ordusuna ve isyancı Araplara kök söktüren Medine Muhafızı Fahrettin Paşa başkanlığında Türk elçilik heyeti 19 Mart 1922 günü Ankara’dan hareket etti.  

Trabzon, Batum, Tiflis, Bakü yoluyla 25 Mayıs’ta Afganistan’ın Herat kentine ulaştı, burada büyük bir törenle karşılandı. O tarihte Afganistan’da 200 kadar Türk subayı görev yapmakta, İngiliz ordusuna karşı savaşan Afgan ordusunu eğitmekte sevk ve idare etmekteydi.  Mustafa Kemal Paşa’nın Afganistan’a büyük önem verdiği görülüyor. Medine eski Muhafızı Fahrettin (Türkkan) Paşa, Kabil’e Elçi olarak atanması ve 26 Haziran 1922-12 Mayıs 1926 tarihleri arasında görev yapması bunu göstermektedir.  Türkiye Cumhuriyeti’nin, Afganistan’ı tahkimatı sayesinde İngilizler, Hindistan üzerinden Orta Asya’ya yayılamadığı gibi Tahran ve Bakü’ye de ulaşamadılar.

NATO yenilgisi…

NATO, Afganistan'da yenildi. Afganistan’da NATO bünyesinde görev yapan Türk askeri birliği de bu yenilgiye ortak sayılmaz mı? Tıpkı 1. Dünya Savaşında Almanya’nın yenilgiyi kabul etmesi ile Osmanlı Ordusu nasıl mağlup kabul edilmişse, bugün de aynı durum Afganistan’da söz konusu.  Sonuçta başta Afganistan’da konuşlanan ABD olmak üzere ve diğer NATO müttefiki ülkelerinin görevlendirdiği askeri güçlerin başarısızlıkları Brüksel'deki  NATO zirvesinde alınan kararla  tescillendi.  

NATO hezimeti ve sonrası…

 ABD’nin ayrılmasının ardından NATO birliklerinin bir süre daha kalması durumunda NATO üyeleri, yine bu havaalanının güvenliğinin ve hava ulaşımının tam olarak garanti altına alınmasını şart koşuyor. Bu havaalanının, tam olarak güvenliğinin garanti altına alınmaması halinde yabancı diplomatik temsilciliklerin ve örtülü istihbarat faaliyeti yapan gizli servislerin fason yapılanması insani yardım kuruluşlarının temsilcilerinin, ülkeyi terk etmesine kesin gözüyle bakılıyor.  Bu, sırtını işgal güçlerine dayayan binlerce yerli ve  yabancı işbirlikçinin  ülkeyi terk etmesini tetikleyebilir. 

Türkiye’yi Afganistan’da bekleyen en büyük tehlike; Peştun milliyetçiliği…

Asya'nın merkezinde yer alan Afganistan'ın stratejik konumu, Orta Asya ile Güney Asya arasında köprü  işlevi görmesinin yanısıra bölgenin politik ve stratejik  denkleminde Afgan milliyetçilik hareketinin potansiyel gücünden dolayı büyük öneme sahip. Afganistan'da en kalabalık etnik unsur olan Peştunlar, sadece Taliban içinde değil mevcut yönetimde de etkili. Çin ve İngiliz istihbaratının yol haritasını belirlediği, bazı ideolojik aparatlarla kışkırttığı Peştun milliyetçiliği, başta Türkmenler olmak üzere Özbekler ve Hazaralar gibi etnik toplulukları düşman olarak görüyor. 

Afganistan'da Peştunlar ülkenin güney ve merkez bölgelerinde yoğun olarak bulunan ve ülke nüfusunun yarısına yakınına tekabül eden bir etnisite olarak biliniyor.Peştunlar Afganistan dışında Pakistan'ın Afganistan sınırındaki dağlık bölgelerde yaşıyorlar. Peştun milliyetçiliğinin dikkat çeken ve rahatsızlık veren yönü ise Taliban ile bağlantıları.

Taliban, her ne kadar çok etnikli bir örgüt görüntüsü verse de Pakistan'ın Peştun bölgesinden büyük bir destek görüyor. Ayrıca Peştun milliyetçiliğinin tarihinde Taliban ile yer alan ilişkiler de oldukça yoğun yaşanmış. Pakistan, Peştun milliyetçiliğine kökten karşı ve bu uluscu yapılanmayı kendi bekasına yönelik büyük bir tehdit olarak algılamakta. Bu korkunun ve karşı olmanın Pakistan rejimi açısından haklı gerekçesi var çünkü Peştunlar, Pakistan'ın en büyük azınlık grubunu oluşturuyor.

Afganistan'ın "Büyük Peştunistan" ideali, Pakistan için yıkıcı sonuçlar ortaya çıkarabilir. Pakistan için şimdilik toprak bütünlüğü ve bekası adına Peştun milliyetçiliğinin bastırılmasında İslam ümmetciliği   çare gibi.  Pakistan istihbaratının bu sebeple Peştunlardan oluşan Taliban hareketini de dini ideolojiler ile beslediği söylenebilir.

Pakistan'ın Peştun milliyetçiliğini kontrol altında tutabilmek için İslamcılık üzerinden durdurma girişimi ne kadar süre işe yarayabilir ki? 

Pakistan rejimi, toprak bütünlüğünü koruyabilmek için Peştun milliyetçiliğini İslamcı Taliban üzerinden konsolide ediyor. Bununla birlikte Pakistan'daki  bazı Peştunlar, Afganistan'a katılma ya da bağımsız Peştunistan'ı kurma konusunda çokta istekli  sayılmazlar. 

Peştun kökenli siyasi liderlere karşı Tacikler ve Hazaralardan oluşan bir "Kuzey Koalisyonu"  gerçeği, Peştun milliyetçiliğinin dini kisveli çatı örgütü  Taliban yönetimini rahatsız ediyor.  Abdürraşid Dostum'un ön ayak olması ile Kuzey Koalisyonu liderleri zaman zaman Turan uluslarının  gözbebeği Ankara'ya gelerek durum analizi yapıyorlar. 

Ankara’daki iktidar seçkinleri, Türkiye’yi, “Turan uluslarının kalbi, beyni” gören "Kuzey Koalisyonu"nu dışlayarak Peştun milliyetçiliğinin  silahlı gücü Taliban ile  masaya oturursa ne olur? 

Düşünmek bile istemiyorum! 

NATO, ABD, Taliban ve Türkiye…

 NATO üyesi Türkiye’nin Afganistan’da şu anda 500’e yakın askeri bulunuyor. Bu askerler, bu havaalanında askeri ve lojistik operasyonlarda görevli. 

Beyaz Saray, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan - ABD Başkanı Joe Biden görüşmesinde iki ülkenin Kabil Havalimanı konusunda genel bir mutabakata vardığını ve Biden’ın bu sürece destek vereceğini belirtti. ABD'nin geçen yıl yangından mal kaçırır gibi anlaşma imzaladığı Peştun milliyetçiliğinin İslam ile sulandırılmış örgütü Taliban ise Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, ABD ile uzlaşarak Türkiye'nin Kabil Havalimanı'nın güvenliğini sağlanmasında kilit rol üstlenme konusundaki açıklamasına sıcak bakmıyor.

Taliban yetkilileri, NATO güçlerinin Afganistan'dan asker çekmesinin ardından birçok ülke askerinin  konuşlandığı Kabil Hamid Karzai Uluslararası Kabil Havaalanı'nın güvenliğini sağlama ve işletme teklifini, kesin bir şekilde reddettiklerini açıkladılar.  Çünkü onların gözünde Türkiye, işgalci ABD ordusunun yardımcısı. Bir başka neden de Çin Halk Cumhuriyeti ile aralarındaki ekonomik ve askeri ilişkiler. 

  “Bu Çinliler de nereden çıktı” diyebilirsiniz? Çin Halk Cumhuriyeti'nin ABD ile savaşan Talibanı, ABD hegemonyasını sahada kırmak için bir fırsat olarak değerlendirdiği anlaşılıyor. Taliban'ın NATO askeri varlığına yönelik saldırılarda kullandığı silah ve mühimmatın gizli tedarikçisinin Çin şirketleri olmasının sebebi işte bu. 

 Peki ya İngiltere bu işin neresinde?

Londra-Pekin ortak yapımı, Kuşak-Yol projesinin yalnız ekonomik fizibilitesi değil, güvenliği de Afganistan’ın istikrarına odaklanmış durumda.

Çin açısından Afganistan, Kuşak-Yol projesinin ana sütunlarından 5 Millet Demiryolu’nun parçası. Afganistan aynı zamanda Çin’in hızla artan enerji ihtiyacını karşılamak için en kısa rotalardan. Değerinin 1-3 trilyon dolar civarında olabileceği tahmin edilen doğal kaynaklar da Çin’in ilgisini çekiyor.

 İktidar, Türkiye’yi Afganistan’da tahtarevalliye bindiriyor…

 Ankara’daki AK Parti hükümetini temsilen Cumhurbaşkanı Erdoğan, bir taraftan ABD ve NATO güçlerinin Afganistan'dan kayıp vermeden ayrılmasını sağlamanın sözünü veriyor diğer taraftan vatansız sermayenin, Londra Bankerlerinin Çin ile birlikte geliştirdikleri “Kuşak-Yol projesinin güvenliğini de gerçekleştirebilirim” diyor. 

Türkiye'deki iktidarın Kabil Havalimanı'nın güvenliğini sağlama konusunda verdiği taahhüt,  reelpolitik  anlayıştan uzak, pragmatik ve oportünist bir adımdır. Neticede siyasi bir karardır ve Türk Silahlı Kuvvetlerinin iradesini yansıtmamaktadır.