Büyük Doğu fikrinin mubdii, yazar Necip Fazıl Kısakürek'in "İslam ve ordu ilişkisi" hakkındaki fikirlerini Büyük Doğu'nun 72. sayısında "İdeolocya Örgüsü" kısmında şu şekilde anlatıyor:

  • İslam, ordu ve askerliği sımsıkı tutar.

  • Eski Türklerin Altun ordu ve Almanların Büyük ordu mefkûreleri, malik bulunmadıkları hakikat ve ruha dayalı olarak, İslam’dadır.

  • İslam, "Herkes ne yaparsa yapsın, ben kendime bakayım!” diyen ferdi ve pasif bir müessese olmadığı, her ferdi tek tek ve bütün insanlık planını topyekûn kurtarmaya memur biricik ve aktif vahit olduğu için, hiçbir ferdi, hiçbir cemiyeti ve hiçbir dünyayı kendi haline bırakamaz; mutlaka kurtarmak ve ebedi devlete ulaştırmak ister. Bunun için de, fikir ve ruh ordusunun önünde ve arkasında, her uzvu fikir ve mana ile dolu, maddi kuvvet ordusunu bulundurur.

  • İslam düşmanlarının anlayamadıkları ve anlayamayacakları şudur ki, bir operatörün elindeki neşter gibi, İslam ordusunun kılıcı, yalnız merhametin, azami lûtf ve ihsanın âletidir. Zira, ameliyat olmamak için tepinen bir ölüm hastasından farksız olanlar, istedikleri kadar tepinsinler ve çatlasınlar, kurtaracak, hem de zorla kurtaracaktır.

  • İslam’ın gönül ve iman tarafında zora yer yoktur ve dinde ikrah olmadığı, Allah’ın emridir. Fakat son safhada işi gönlün nihai hükmüne bırakan İslam, ilk safhada gönlü karartan bütün pasları kaldırıcı ve onu bütün menfi tesirler dışında kendi kararıyla baş başa bırakıcı maddi tedbirleri bilfiil almakla mükelleftir. Ameliyattan sonra saadete kavuşan hastanın doktora minnettarlığı ne nispettedir?

  • Ölümsüzlüğü getiren İslam, zaferden sağ salim dönenle, kanını cenk topraklarına içirip Allah uğrunda ölene ait olmak üzere, ordusu için iki eşsiz ölümsüzlük rütbesi getirmiştir: Gazi ve şehit... Hiçbir ordu mefkûresi, dava ve aksiyon yolundaki mücadeleci insanoğlunun ayaklarını, bundan daha sağlam iki temel üzerine dayayamaz.

  • İslam ordusunun gayesi Allah adını yükseltmektir; böyle bir namütenahilik pınarından su içen ordunun, beşeri akıl ve ilimle donatılmış en ileri ve en pırıltılı bir nizam belirtmesi ve bu nizamın insan safları arasında en mükemmel bir mimari arz etmesi de, sadece borcudur.