Aylardan en zalimidir Nisan, leylaklar  
Açtırır ölü topraktan, yoğurup 
Bellekle isteği, diriltir 
Ölgün kökleri bahar yağmurlarıyla. 
T.S. Eliot

Allah’ım!

Sen bilinmeyi ve sevilmeyi murad ettin. Ben ise bilmedim ve sevmedim. Huzur mu buldum? Saadet mi buldum? Neşe mi? Sevinç mi? Bula bula elimde ve yüreğimde bulduğum büyük bir günah ve irili ufaklı biriken yığınla günahlarımla Sana geldim. Allah’ım! Yalnızlığımla burkula burkula, bahtımla vurula vurula, kalbimle kırıla kırala aşkın kıyısına tutunmak istiyorum. Fakat Allah’a yönelenlerin yollarına dair bilgim yok. Büyüğüm, yaşıtım ya da küçüğüm bir insan olsa idi yanımda ama hala yalnızım. Bu da benim bahtımdır. Bahtıma küsmek isyan değil midir? Kısmetimde her ne var ise kabullenmek sevap değil midir? Kaderimde yazılıp çizilen hep insansızlık olageldi. Yalnızlık! Yalnızlık karanlıklara bürünen bir aydınlık imiş. Peki yalnız olan nasıl sevebilir? Artık bir insanı yüreğimden ve gönlümden sevemiyorum. Herkese yüreğimi sundum ve herkes yüreğimle birlikte bir serap olarak kayıp gitti. Biliyorum ki herhangi bir insana uzatacağım elimde, gönlümün bin yarasını bulacağım. Herkes benden her şeyimi çekip aldı. Bütün bu yaşadıklarımdan sonra bitkinim ve bitkinliğimle sadece ve ancak “Allah” diyorum. “Allah” deyişimin beni terk edip gitmemesini diliyorum. Herkes terk ederse etsin umrumda bile değil fakat dudaklarımda ve kalbimde “Allah” diyen bir sıcaklık(?) hep benim yanımda kalsın. 
Kalbimde “Allah” diyen bir ses duydukça susmak istiyorum. Söz benim neyime? Sözün yalan olduğunu, gurur olduğunu, kibir olduğunu hala anlamadım mı? Sözlerimiz ve bakışlarımızla aslında neyi anlatmak istemekteyiz?Sözlerimiz ve bakışlarımız benliğimizdir ve her benlik tanrılık sevdasındadır. Benim benliğimde düşüncelerime, bedenime, iyiliklerime, güzelliklerime başkalarının tapınmasını dileyen bir yanım vardır. Benliğime tapınacak ne kadar köle bulursam o kadar güçlü olduğuma hükmeden o yanım bana ne vermektedir? Güç görünümlü azapların alevinde kıvranmayı sürdürmek kazanç mıdır? Haykırmak istiyorum:

-Ben tanrı değilim. Tanrı olmadığını kabullenenler peygamber olduklarını iddia edebilirler. Ben peygamber de değilim. Bir daha haykırmak istiyorum:
-Allah’tan başka Allah yoktur.

Elimle yazıp, dilimle haykırabiliyorum. Bir de gönlüm var benim. Keşke gönlümden yazıp, gönlümden haykırabilseydim. Fakat gönlümden yazacak ve gönlümden haykıracak bir gönül hayatım yok. Ki benliğimden, gururumdan, kibrimden temizlenmedikçe gönlüm gönül müdür? Yine de bana anlatılan Allah’a değil benim hayatımdan anlaya bilebildiğim Allah’ıma belki isyandır amma kısık sesle mırıldanmak istiyorum:
-Vuruldum, kırıldım ve kovuldum. Allah’ım! Senden başka sığınacak bir yer olarak insanların kalblerine yöneldim. Allah’tan başka sığınılacak her şey bir serap imiş.
Allah’ım! Beni vuran, kıran, kovan bir hayatım var. Kalbim burkuluyor. Hayat beni yıkmaya ayarlanmış diyorum. Kinimden, öfkemden, kızgınlığımdan çatlayarak patlayasım geliyor. Tam patlayacakken, Allah var diyorum ve birden yüreğime Sen geliyorsun. Anlayabildiğim kadarıyla kalbimde gizli olanların açığa çıkması için hayatım beni vurarak, kırarak ve kovarak terbiye ediyor. Allah’ım! Sana gelen yollar vardır. O yolları bilmiyorum. Allah’ım! Sen ettirmedikçe isyan etmeyeceğim. Benliğimden, gururumdan, kibrimden yırtık pırtık halimle bir avare gibi de olsa bilmediğim yollarda sana sığınmak adına, Sana doğru yöneleceğim. Tıpkı Kabe’ye yönelen karınca gibi. Allah’ım! Beni af ve kabul eder misin? Bilinmen ve sevilmen adına beni de bilenlerin ve sevenlerin meclislerinde bulundurur musun? Ben mi aramalıyım yoksa onlar mı bulmalı? Arayabildiğim kadarıyla aradım; bilen ve seven olarak bulduğum alice babayiğitçe Sana geldi ve bedenen kayboldu. 
Allah’ım! Sen büyüksün diyemiyorum. Çünkü benim büyük deyişimden de büyüksün. 
Hayatımın en son akşamında beni terbiye eden Sen’din. Akşam namazını kılmak için yaptıklarımın ya da bütünüyle o gün yaşadıklarımın bir karşılığı olarak bana sunduğun lütfun ne hoştu. İslam dünyasının bir ülkesinden gelmiş ve o akşam arkasında namaza durduğum yanık yüzlü o gencin yanık sesinde sükunetle yankılanan:

“ Gevşeklik göstermeyin, üzüntüye kapılmayın. Eğer inanmışsanız, üstün gelecek olan sizsiniz. “ 

İnsan dediğin ömrü boyunca erdemli insan olabilmek adına bıkmadan usanmadan mücadele eder. Kendisine yenilen insan mevkisi ve makamı olsa da şerefini de haysiyetini de onurunu da kaybeden insandır. Kendisini yenebilen insan ancak erdemli insandır. Erdemi olmayan insanın dini de imanı da yalandır. 

Allah, 
dindar dinsizlerden ve imanlı imansızlardan milletimizi korusun!

Kırk yedi, elliye az kalmış yaşımızdan yalnız ve ancak O'nun için sevenler ve sevilenlere selamlar olsun...

Erdemli insanlar için 
Recep, Şaban ve derken 
Ramazan'ımız kutlu olsun.


Allah'sız Kalan Dünya

imtihan dünyasıdır madem bu dünya
sende geldin ama gitmeden önce
ne öğrendin dersen
kadınların ilmek ilmek
çocuklarını değil
uslu puslu tanrılarını 
doğurduğunu öğrendim

analarımızdan emanet aldığımız
çilemizde bu yüzdendir
kula kulluğumuz da bu yüzdendir
ömür dediğin de
böyle böyle geçiyor
sınıfta değil hayatta kala kala
bir başımıza kaldığımızda bu yüzdendir

analarımızın kucağında
aşksız 
kokusuz
kadınsız kaldık
bu yüzdendir
namazsız niyazsız kaldık

dünya dediğin nedir dersen
imtihandır derler ya
bir avuç dua'dır aslında
dostun dosta akıttığı
bir damla gözyaşıdır
ötesi de berisi de yalandır
aşksız dünya yalan dünya...

05 Ayşe Nisan 2021
10:10
Edirne