Gündem

Orgeneral Başbuğ görevi devretti

Abone Ol

Kara Kuvvetleri Komutanlığı'nı Orgeneral Işık Koşaner'e devreden Orgeneral İlker Başbuğ, ''İcra edilen operasyonlar neticesinde bölücü terör örgütü daha önce de bir kaç defa yaşandığı gibi yine bir kırılma noktasına doğru yol almaktadır. Bölücü terör örgütünün şu anda içinde bulunduğu durumdan Türkiye'nin nasıl istifade edebileceği üzerinde dikkatle durulmalıdır'' dedi.

Kara Kuvvetleri Komutanlığı'nda düzenlenen devir-teslim töreninde konuşan Orgeneral Başbuğ, terörle mücadelenin, ''Devlet tarafından ve topyekün şekilde esas itibariyle güvenlik, ekonomi, sosyo-kültürel, eğitim ve sağlık dahil psikolojik harekat ve uluslararası alanda birbirleriyle paralel ve koordineli olarak yürütülen faaliyetler'' olduğunu belirtti.

Bu faaliyetlerin birbirini tamamladığını, faaliyetler eğer bu şekilde yürütülebilirse terörle mücadele sürecinin de kısalacağını ifade eden Orgeneral Başbuğ, ''Terörle mücadelenin ana hedefi; terör örgütü ve destekleyicilerinin başarı umutlarının yok edilmesidir. Böylece terörle bir yere varılamayacağı herkese gösterilmiş olur. bunun sağlanması ise terör örgütünün etkinliğinin tam olarak kırılmasına bağlıdır'' dedi.

Orgeneral Başbuğ, sürekli operasyonların icrasının yanında yurt içinde alan kontrolünün tam olarak sağlanması ile sınırların kontrol seviyesinin artırılmasına çalışılmasının da başarı için şart olduğunu söyledi.

Örgüte katılımların önlenmesinin devletin görevi olduğunu vurgulayan Orgeneral Başbuğ, ''O halde yapılması gereken örgüte çeşitli nedenlerle katılanların örgüte neden katıldıklarının tespitiyle buna karşı gerekli tedbirlerin alınmasıdır'' diye konuştu.

Orgeneral Başbuğ, bölücü terör örgütüyle mücadelede güvenlik kuvvetlerinin asıl hedefinin, yaşanılan terör eylemlerini kabul edilebilir bir seviyeye getirmek olduğunu belirterek, ''İcra edilen operasyonlar neticesinde bölücü terör örgütü daha önce de bir kaç defa yaşandığı gibi yine bir kırılma noktasına doğru yol almaktadır. Bölücü terör örgütünün şu anda içinde bulunduğu durumdan türkiye'nin nasıl istifade edebileceği üzerinde dikkatle durulmalıdır'' dedi.

Kara Kuvvetleri Komutanlığı görevini Orgeneral Işık Koşaner'e devreden Orgeneral İlker Başbuğ, ''Bölge halkının desteğini tamamen kaybeden ve örgüte gerekli katılımları sağlayamayan terör örgütlerinin uzun süre ayakta kalmaları mümkün değildir'' dedi.

Orgeneral Başbuğ, Kara Kuvvetleri Komutanlığı karargahındaki komutanlık devir-teslim töreninde yaptığı konuşmada, iç güvenlik harekatının kara kuvvetleri komutanlığının birinci öncelikli görevini oluşturduğunu söyledi.

Türkiye'nin 1984 yılından beri, bölücü terör örgütünün yarattığı terör olaylarıyla iç içe yaşayan bir ülke olduğunu belirten Orgeneral Başbuğ, ''Bu gerçeği herkes görmelidir'' dedi.

Terörle mücadele ile bölücü terör örgütü ile mücadelenin, kavram olarak iç içe olmakla beraber, birbirinden oldukça farklı anlamlar taşıdığını vurgulayan Orgeneral Başbuğ şunları kaydetti:

''Bölge halkının desteğini tamamen kaybeden ve örgüte gerekli katılımları sağlayamayan terör örgütlerinin uzun süre ayakta kalmaları mümkün değildir. bunun için, terörist ile bölge halkının ayırt edilmesi ve mücadelenin hukuki düzen içerisinde yürütülmesi ve yürütülen mücadelede bölge halkının tam desteğinin güvenlik kuvvetlerinin yanında yer alması hayatidir. Ayrıca terörle mücadele kapsamında, ekonomi, kültürel, psikolojik harekat ve uluslararası alanlarda alınacak tedbirlerle de terör örgütünün elinden bölge halkını istismar edeceği konular alınmış olur. Türkiye'nin terörle mücadelesinin bugünlere kadar uzanmasının nedenlerinden birisi de bu beş alandaki faaliyetlerin paralel, eş zamanlı ve koordineli olarak yürütülememesidir.''

Terörün yok edilmesinin tek başına güvenlik alanındaki mücadele ile olamayacağına dikkati çeken Orgeneral Başbuğ, söz konusu beş alanda da paralel, eş zamanlı ve koordineli olarak hareket edilmesi gerektiğini söyledi.

Orgeneral Başbuğ, ''Bu konu bazıları tarafından kasıtlı olarak çarpıtılmaktadır. onlar kasıtlı olarak 'güvenlik alanında mücadele etmeyelim, diğer alanlarda mücadele ederek terörü sonlandırabiliriz' demektedirler. Bu düşünce bölücü terör örgütünün savunduğu yaklaşımın ta kendisidir'' diye konuştu.

Terör örgütü varlığını sürdürürken, yalnız terörle mücadelenin diğer alanlarında elde edilecek başarılarla mücadelede istenilen noktalara gelinmesinin mümkün olmadığını ifade eden Orgeneral Başbuğ, terörle mücadele tarihinin bu durumun örnekleriyle dolu olduğunu kaydetti.

Bölücü terör örgütüyle mücadelenin ise teröristleri neredeler ise arayıp bulup etkisiz hale getirmek olduğunu belirten Orgeneral Başbuğ, ''Bunun için de her fırsattan istifade edilerek yurt içinde ve yurt dışında, icra edilen operasyonlar ile örgüte devamlı etkili darbeler vurulması esas alınmıştır. Hedef, örgütün hareket etme ve eylem icra edebilme yeteneğinin sınırlandırılmasıdır'' dedi.

Sürekli operasyonların icrası yanında, yurt içinde alan kontrolünün tam olarak sağlanması ve sınırların kontrol seviyesinin artırılmasına çalışılmasının da başarı için şart olduğunu vurgulayan orgeneral başbuğ, bu konuda gerekli bütün tedbirlerin alındığını kaydetti.

TERÖR ÖRGÜTÜNE KATILIM

Güvenlik kuvvetleri örgütün silahlı kadrosunu etkisiz hale getirirken, örgüte katılımın devam ediyor olmasının terörle mücadelenin beklenenden de uzun sürmesine yol açacağına dikkati çeken Orgeneral Başbuğ şunları söyledi:

''Katılımın ana nedenleri, örgütün yaptığı propaganda faaliyetleriyle bazı kişileri, gençleri kandırması ve yine bu kişilerin, gençlerin işsiz olmalarını istismar etmesi ve örgüte katılmaları için onları zorlamasıdır. Örgütün eline özellikle bu şekilde düşenlerin anne ve babalarının duyduğu üzüntüye de tanık oluyoruz. Elbette katılımın diğer nedenleri de vardır. Örgüte katılımların engellenmesi ve kontrol altına alınması gerçekleştirilirken, aynı zamanda dağdaki teröristlerin örgütten ayrılması üzerinde de önemle durulmalıdır.''

MEDYANIN GÖREVİ

Terörizmle mücadelede medyaya da büyük görev düştüğünü belirten Orgeneral Başbuğ, terörist örgütlerin zor ve şiddetin yanında propagandayı da ana silah olarak kullandıklarını vurguladı.

Orgeneral Başbuğ, ''Onlar için propagandanın lehinde veya aleyhinde olması çok önemli değildir. Önemli olan, medyada yer almaktır. Medyaya düşen görev ise toplumun olaylar hakkında doğru ve zamanında, yeterli seviyede bilgilendirilmesiyle terör örgütünün propagandasına alet olunmaması noktasında sorumlu davranması ve dengeyi bulmasıdır'' dedi.

Terörle mücadelenin aslında psikolojik bir mücadele olduğuna dikkati çeken Orgeneral Başbuğ, bu çerçevede, kamuoyunun terörle mücadelenin süreci ve özelliklerine ilişkin doğru ve açık şekilde bilgilendirilmesi gerektiğini söyledi.

Terörle mücadelenin bir süreç olduğunu ifade eden Orgeneral Başbuğ sözlerini şöyle sürdürdü:

''Üstelik zor bir süreçtir. bu süreç sabır ister, kararlılık ister. Mücadelede hiçbir zaman karamsarlığa yer yoktur. Karamsar düşüncelerin ifadesi, örgüte destekle eş anlamlıdır. Bölücü terör örgütüne karşı yürütülen mücadele silahlı bir mücadeledir. Bu mücadelenin en az kayıpla yürütülmesi temel görevdir. Ancak maalesef bazı durumlarda kayıplar verilmektedir. Kamuoyunun bu durumlara karşı hassasiyet göstermesi elbette takdire şayandır. Ancak bu hassasiyetin gösterilmesinde dengenin korunamaması terör örgütünün amaçlarına hizmet eder. Türk Silahlı Kuvvetleri, bölücü terör örgütüyle mücadele konusunda dünyanın en tecrübeli ve başarılı ordularının başında gelmektedir. Türk Silahlı Kuvvetlerinin, Şubat 2008'de icra etmiş olduğu sınır ötesi harekat terör örgütleri ile mücadele tarihine emsalsiz bir örnek olarak geçmiştir. Türk Silahlı Kuvvetleride bugüne kadar bölücü terör örgütüne karşı yürüttüğü mücadele ve elde ettiği başarıyla herkesin takdirini kazanmış, emsalleri arasında en mümtaz yeri almıştır. Türk Silahlı Kuvvetleri, yurt içinde ve yurt dışında örgütün bulunduğu bütün bölgelerde, terör örgütü etkisiz hale getirilinceye kadar operasyonlara büyük bir kararlılıkla devam etmiştir ve etmeye de devam edecektir.''

Orgeneral Başbuğ, terör örgütüne mensup teröristler ve destekleyicileri için tek çıkar yolun, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne teslim olmak ve yüce Türk adaletinin karşısına çıkmak olduğunu da sözlerine ekledi.

Orgeneral Başbuğ'un konuşmasının ardından, kara kuvvetleri komutanlık forsu gönderden indirildi. Daha sonra, Orgeneral Başbuğ, Kara Kuvvetleri Komutanlığı Amblemini Orgeneral Işık Koşaner'e taktı. Orgeneral Koşaner de Kara Kuvvetleri Komutanlık forsunu Orgeneral Başbuğ'a takdim etti.

IŞIK KOŞANER GÖREVİ DEVRALDI

Kara Kuvvetleri Komutanlığı görevini devralan Orgeneral Işık Koşaner, laiklik ilkesinin, Türkiye cCumhuriyeti'ni oluşturan tüm değerlerin temel taşı, Türkiye'nin varoluş felsefesi ve anayasal düzenin temelini oluşturduğunu bildirdi.

Orgeneral Koşaner, Kara Kuvvetleri Komutanlığı karargahındaki devir-teslim töreninde yaptığı konuşmada, küreselleşmenin, etkilerine maruz kalan ülkelerin olumlu ve olumsuz olarak algılayabilecekleri hususları ihtiva etmesi nedeniyle, aslında ulusal çıkarlar doğrultusunda yönetilmesi gereken bir süreç olduğunu dile getirdi.

İç, bölgesel ve küresel anlamdaki güvenlik algılamaları ile tehdit ve risklerin iç içe geçmiş çok yönlü yapısının, doğal olarak bütün milli güç unsurlarının koordineli bir şekilde kullanılması zorunluluğunu dikte ettirdiğini ve klasik anlamda tehdit ve risklerin iç ve dış olarak algılanmasınını geçersiz kıldığını vurgulayan Orgeneral Koşaner, şöyle konuştu:

''Bundan sonra iç ve dış değil, küresel tehdit ve riskler söz konusudur. Dolayısıyla Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) başta olmak üzere güvenlikten sorumlu kurumlar, küreselleşme ile ortaya çıkan tehdit ve risklerin oluşturduğu çeşitlilik ve bunların ulaştığı boyutu dikkate alarak; küresel gelişmeleri ve ülke güvenliğine tehdit oluşturan oluşumları bütün yönleriyle takip etmek, incelemek, değerlendirmek ve oluşacak tehditleri zamanında etkisiz kılacak proaktif yaklaşımlar geliştirmek zorundadırlar. Güvenlik ihtiyacı ve tehdit neyi gerektiriyorsa tereddütsüz yapılmalıdır.''

Orgeneral Koşaner, Türkiye'nin bütünlüğüne, ulusal birliğine ve siyasal rejimine yönelik çok boyutlu ve giderek artan küresel tehdit, risk ve dayatmalarla karşı karşıya bulunulduğunun bir gerçek olduğunu vurgulayarak, şunları kaydetti:

''Bu güvenlik sorunlarına karşın ülkemiz bugüne kadar birliğini, beraberliğini, bütünlüğünü ve istikrarını koruyabilmiştir. bunda en önemli etken; hiç şüphesiz, sağlam temeller üzerinde kurulmuş insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, anayasamızın başlangıç bölümünde belirtilen temel ilkelere dayanan demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olan devlet yapımız, ulus devlet, üniter devlet ve laik devlet temeline dayanan anayasal düzenimiz ve her türlü etnik ve dinsel ayrımcılığı reddeden, hoşgörü, dayanışma, birlik ve beraberliği öngören toplumsal yapımızdır. Tüm çabalara karşın, sağlam bir Atatürk milliyetçiliği ve Atatürkçü düşüncenin var olması ve cumhuriyetin anayasal kurumlarının ulusal çıkarlardan ödün vermeyen kararlı duruşu, ülkemizin küresel sistemin egemenliğine tam olarak girmesini önlemiştir. Cumhuriyetin, devrimlerin, varlığımızın ve geleceğimizin korunmasının tek yolu atatürkçü düşünce sistemidir.''

LAİKLİK TÜRKİYE'NİN VAROLUŞ FELSEFESİDİR

Orgeneral Koşaner, aklın ve bilimin yol göstericiliğinden ve çağdaş uygarlık düzeyinin üzerine çıkılması hedefinden ayrılmanın söz konusu olamayacağını belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Cumhuriyet devrimi ile ümmet toplumdan laik ulus devlete geçişte etnik ve dinsel farklılıklara bağlı olmayan, ancak dil, kültür ve ülkü birliği ortak paydasında buluşan siyasal, hukuksal ve sosyal bir birliktelik sağlanmıştır. Ulus devletimizin var olması ve daha da güçlenmesi, bu ortak paydanın herkes tarafından içtenlikle benimsenmesi ve gözetilmesiyle gerçekleşir. Etnik, kültürel, ideolojik ve benzeri nedenlerle farklılık iddiaları, sadece ulusumuza zarar verir. Ülke, ulus, egemenlik unsurları ve yasama, yürütme ve yargı erkleri bakımından teklik öngören üniter devlet, eşitlik ilkesinin korunmasının, bölgecilik, ırkçılık yapılmamasının ve azınlık yaratılmamasının garantisidir. Laiklik ilkesi, Türkiye Cumhuriyeti'ni oluşturan tüm değerlerin temel taşıdır. Türkiye'nin varoluş felsefesidir. anayasal düzenimizin temelini oluşturur. demokrasi, ancak, devlet ve toplum düzeninin akla ve bilime dayalı olması şeklinde ifade edilebilecek laiklik sayesinde kurulup yaşatılabilir. Ulus devlet, üniter devlet ve laik devlet temeline dayanan anayasal düzenimizden, aklın ve bilimin egemenliğinden, cumhuriyetin kazanımlarından ve küreselleşme dayatmalarına karşı ulusal duruş sergilemesinden, değişik amaç ve beklentiler nedeniyle rahatsız olanlar da vardır. Bizlere düşen, cumhuriyetin temel kuruluş felsefesine sahip çıkmak ve ona yönelecek tehditlere karşı daima duyarlı olmaktır.''

TERÖRE KARŞI MÜCADELEDE TARAFIZ

Orgeneral Koşaner, ülke bütünlüğüne ve ulusal birliğe yönelik etnik bölücü terörün, ülkenin güvenliğini ve huzurunu tehdit etmeye devam ettiğine işaret ederek, etnik terörün, küreselleşmenin yarattığı imkanlardan da yararlanarak, hukuk devletinin ve demokrasinin sağladığı özgürlükleri istismar etmek suretiyle amacına ulaşmak istediğini belirtti.

Orgeneral Koşaner, şunları söyledi:

''Bölücü terör ve ayrılıkçı hareketin temelinde etnik milliyetçilik bulunmaktadır. hedefleri ulus devlet ve üniter devlet yapısının ortadan kaldırılmasıdır. Dünyada hiçbir ülke, eli silahlı kişilerin devlet otoritesine karşı çıkmasına, isteklerinin zorla kabul ettirilmesine, vatandaşlarının güvenliklerinin tehlikeye atılmasına müsamaha göstermez ve bu gruplarla muhatap olmaz. Teröre karşı yürütülen mücadele, silahlı tek terörist kalmayıncaya kadar kararlılıkla sürdürülmeye devam edilecektir. bunun dışındaki her düşünce teröre taviz vermek olacaktır. Teröre karşı mücadelede tarafız ve böyle olmaya devam edeceğiz.''

Orgeneral Koşaner, teröre yönelik mücadelenin devlet tarafından topyekun şekilde güvenlik, ekonomi, sosyo-kültürel, psikolojik harekat ve uluslararası alanda, birbirine paralel ve eş zamanlı yürütülmesinin ve öncelikle örgüte katılımı ve destek sağlanmasını önleyici tedbirlerin alınmasının önem arz ettiğini de vurguladı. TSK ve güvenlik güçlerine düşen görevin ise teröristleri arayıp bulmak ve etkisiz hale getirmek olduğunu belirten Orgeneral Koşaner, ''Ancak, silahlı kadro etkisiz hale getirilmeden, sadece diğer alanlarda alınacak tedbirlerle bir sonuca ulaşılması da mümkün değildir'' dedi.

Güvenlik güçlerinin ve TSK'nın ayrılmaz parçaları olan kara kuvvetleri, jandarma genel komutanlığı ve onlara etkili ve zamanında gerekli desteği sağlayan hava kuvvetlerinin, şartlar ne olursa olsun, silahlı teröristleri er geç etkisiz hale getirecek imkan ve kabiliyetlere sahip olduğunu belirten Orgeneral Koşaner, ''Tarihi zaferlerle dolu bir ulusun temsilcileri olarak kendimize güveniyoruz, güçlüyüz ve mutlaka başaracağımıza inanıyoruz'' diye konuştu.

Orgeneral Koşaner, konuşmasında, cumhuriyetin kuruluş mücadelesinde, birlik ve beraberliğin sağlanmasında ve vatanın korunmasında canlarını feda eden tüm şehitleri rahmetle andı, hayatta olan gazilere sağlık ve mutluluklar diledi.

Kara Kuvvetlerinin bugünkü üstün düzeye ulaşmasını sağlayan tüm komutanları şükranla, ebediyete intikal edenleri rahmetle ve saygıyla andığını ifade eden Orgeneral Koşaner, Genelkurmay Başkanlığı görevini devredecek Orgeneral Yaşar Büyükanıt ve eşine de bundan sonraki yaşantıları için en iyi dileklerini ileterek tamamladı.

Orgeneral Koşaner'in konuşmasının ardından Kara Kuvvetleri Komutanlık Forsu göndere çekildi.

Törenin sonunda, Kara Kuvvetleri Komutanlığı görevini devreden Orgeneral İlker Başbuğ'a, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Yüyükanıt, Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül, Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Metin Ataç, Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Aydoğan Babaoğlu, Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Atila Işık ve Sahil Güvenlik Komutanı Tümamiral Atilla Kezek tarafından birer şilt verildi.

{ "vars": { "account": "PASTE_ANALYTICS_ACCOUNT_ID" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }