Verilmiş Makamları Kaybedenlerin Parti Kurma Çabası... 

Recep Tayyip Erdoğan’ın Başbakanlıktan sonra, Cumhurbaşkanlığını ikram ettiği Abdullah Gül, Cumhurbaşkanlığı görevinin sona ereceği günlerde, yeniden Cumhurbaşkanlığı adayı olma beklentisini hissettirdi. En azından Erdoğan Cumhurbaşkanı olursa, partinin başına geçip Başbakan olmayı istiyordu ve bunu bazı mecralarda dile getiriyordu.

Oysa Erdoğan Başbakanlığa Bülent Arınç’ı düşünüyordu. 

Üç kader arkadaşının sırayla Başbakanlık, Meclis Başkanlığı, Cumhurbaşkanlığı gibi görevlerde bulunması fikrindeydi. Ancak 2013 Eylül ayında patlak veren o zaman için Cemaat denilen Fetöcülerle mücadele planları değiştirdi. 

Zira Bülent Arınç o konularda falsolar yapıyor, cemaatin terör örgütü olamayacağını Erdoğan’ın söylemlerine rağmen dile getirmekten çekinmiyordu. Eşinin, damadının ve aileden bazılarının cemaatle bağlantıları iddiası ve Arınç’ın söylemleri, Ak Parti çevresinde ona karşı tepki oluşturdu.

Bunun üzerine yeni Başbakan Ahmet Davutoğlu olurken, Erdoğan Cumhurbaşkanı seçildi. Yaptığı falsolu çıkışlarla hem güven kaybeden, hem de kendisine sıra gelen Başbakanlık makamından olan Bülent Arınç, 15 Temmuz2016 tarihindeki Fetö’nün darbe girişiminden sonra, “Ahmakmışım” diyecekti ama gözden çıkarılmasa da gözden düşmüştü.

Abdullah Gül ise Cumhurbaşkanlık görevi bittikten sonra, Ak Parti’de Genel Başkanlık ve Başbakanlık beklentileri karşılanmayınca partiye küsmüş, kendini kenara çekmiş, Erdoğan’ın davetlerine çeşitli bahaneler bularak icabetetmemişti. 

Ayrıca Cumhurbaşkanlığı süresince en kritik makamlaraFetöcüleri atamış olması, en yakınında bulunanlardan çoğunun Fetöcü olması, Ayşe Yılmaz gibi eşinin de yakın arkadaşı olan danışmanının Fetö’den içeri girmesi, 17/25 Aralık Fetö yargı darbesi girişiminde Fehmi Koru’yu Fethullah Gülen’e arabulucu olarak Erdoğan’dan habersiz göndermesi gibi hareketleri de ona yönelik güveni azaltmıştı.

Abdullah Gül, Ak Parti’den uzak durdu ve el altından yeni parti için zemin yoklamaya başladı. Son Cumhurbaşkanlığı seçiminde İYİ Parti karşı çıkmasaydı, CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı olacaktı. Şimdi kurucusu olduğu Ak Parti zayıflasın diye Ali Babacan ile birlikte yeni bir partioluşumu içinde.

Erdoğan’ın Başbakan yaptığı Ahmet Davutoğlu, partiyi ele geçirmek ve adeta “Erdoğan’dan sonrası Ahmet Davutoğlu”damgasını vurmak için bazı hamleler yaptı. Koalisyon görüşmelerinde CHP ile mutlaka koalisyon kurmak için gösterdiği çaba, Ak Partililerin hoşuna gitmedi. Ama daha çok teşkilatlara hakim olmaya, partiyi ele geçirme çabaları Başbakanlık görevinden alınmasına neden oldu.

Davutoğlu’nun ailesinde de bazı Fetöcülerin çıkması, o konuda yeterince mücadele edememesi de Ak Partililerin kendisinden soğumasına yol açmıştı.

Fakat Davutoğlu’nun tarzı diğerlerinden farklıydı. Ak Parti’den ayrılarak değil, parti içinde kalarak parti kurma çalışmaları yapıyordu. Parti içinde kalarak, partiye karşı bildiriler yayınlıyordu. Sonunda Ak Parti onu ihraç etti.

Ali Babacan, halası Hatice Babacan’ın ilk başörtüsü eylemcisi olmasının getirdiği bir avantajla önemli görevlere getirilmiş ve uzun süre makamlarda bulunmuştu. Ancak çok uzun süren makamdaki görevi bitince, o da partiden uzak durdu ve sessizliğe büründü. Fetö konusunda da hep sessiz kalmıştı.

Bunca şeyden sonra sözün özü şu:

Recep Tayyip Erdoğan, halkın büyük baskısı sonucu parti kurmuş ve ilk seçimde iktidara gelmişti. 

Ancak Abdullah Gül, Ali Babacan ve Ahmet Davutoğlu gibi isimler, Erdoğan sayesinde sahip oldukları makamları kaybedince yeni parti kurma teşebbüsüne girdiler. Ama halkın onlardan böyle bir talebi yok.

Sadece kendilerine makam veren Recep Tayyip Erdoğankaybetsin dertleri var.

Belediye seçimlerinde İstanbul ve Ankara’nın kaybedilincebaşlattıkları bu hamleler, umdukları beklentilerini gerçekleştiremez.

Çünkü belediye seçiminde bazı konularda sitemli olduğu için uyaran halk, genel seçimde Erdoğan’ın yanında olmaya devam edecektir.

Orkestrayı yönetmek isteyen yüzünü değil, sırtını kalabalığa dönmelidir.

Kemalettin İSAOĞLU