Dağlar gibi ulu bir zatın olsa ne fayda, eteğinde kuzular otlanamıyorsa.

Denizler gibi suyun olsa ne fayda, kıyında bir garip susuzluğunu gideremiyorsa.

Çöller gibi kumun olsa ne fayda, sıcağında bir evsiz ısınamıyorsa.

Ormanlar gibi ağacın olsa ne fayda, gölgende bir yolcu barınamıyorsa.

Dünyalar gibi havan olsa ne fayda, göğünde bir kuş uçamıyorsa.

Sahip olduğun, paylaşabildiğin kadardır. Sen de kalan değil…

Dilediğin kadar zengin ol, al-u iyaline harcamazsan ne fayda?

Hakiki zenginlik suya atılan taş gibidir; halka halka yayılır ve çoğalır. Kıyılara ya varır ya varmaz ama suya hareket getirir, rahmet getirir, merhamet getirir.

Garibana vermezsen ne ki mal, mülk? Evsize, yoksula, muhtaca, muhacire, sana sığınana, ülkene kaçıp gelene veremezsen, bakamazsan, kollayamazsan ne fayda beklersin yağan yağmurlardan?

Kanatlarının altında bir garip barınamazsa; altından şehirlerin, gümüşten köylerin olsa ne fayda?

Ekmeğinin tadı, toprağında yetişen buğdaydan gelir mi sanıyorsun? Başına taş değil de rahmet yağıyorsa, sebebini kendinden mi biliyorsun? Hesaplara uymaz bir düzen devam ediyorsa, marifeti kimden biliyor, neticeyi kimden bekliyorsun?

Çok mu dertlisin sokaklarında dolaşan yabancılardan? Çok mu rahatsızsın serkeşlik eden Suriyeli serserilerden? O halde, sana Ebu Bekr-i Sıddık(r.a.)’ın kızına iftira atan fukaralara yardım etmeye devam etmesi yeter…

Allah(cc) için yapılan iş, başkasının hatrına da gadrine de keyfine de bırakılmaz, terkedilmez.

Sabredilir, şikayet edilmez!

Sineye çekilir, kınanmaz! Kınayanların kınadıkları hale düşmeden ölmeyecekleri unutulmaz. Allah(cc) muhafaza eylesin.

Herkes vazifesini yapar; edepsiz suç işler, terbiyesizlik eder, çalar, rahatsız eder, huzursuz eder.

Herkes vazifesini yapar; onurlu insan sabreder, mühlet verir, güvenlik güçlerine havale eder, neticesi için ise Allah(cc)’e tevekkül eder.

Hiçbir hadise hikmetsiz değildir; yaratılan her olay, başa gelen her iş, fert ve toplum planında pek çok hikmetler barındırır ama bütün mesele bu dünyadan selim bir kalp, sahih bir itikat ile göçüp gidebilmektir.

Sonunu düşünmek zorunda olan insan Müslüman olur; Müslüman sonunu düşünen insandır. Sonunu yani ahirini yani ahiretini…