Din psikolojisi, insanın dinî hayatını bütün derinliği ve genişliği ile kavramak, incelemek ve ruhsal olaylarla ilişkisini göstermek ister. Din psikolojisi dinin emir ve yasakları üzerinde tartışmaz. Sadece dinin bireydeki yansımalarını inceler. Dinî hükümleri doğrulamak ya da çürütmek gibi bir amacı yoktur.
Din psikolojisi, dinî ifade şekillerini psikolojik gelişme ve süreçler bağlamında ele alır. Din psikolojisinin araştırma alanı dinin kendisi değil, dini yaşayan insanlardır.
Dindarlık ile ilgili çalışmalar genel olarak dindarlığın boyutları, modelleri, fiziksel ve psikolojik sağlık ile ilişkisi gibi alanlarda yoğunlaşır.
Örneğin;
• İdeolojik boyut: Yeryüzündeki bütün dinlerin merkezinde bir akide vardır. Kendisine inananları bir araya getirir.
• Törensel boyut: Hemen her dinî gelenek kendi bünyesinde birtakım uygulama, eylem ve etkinliğe yer verir. Dua, ibadet, hac, kurban, kutsal kitabı okuma şeklinde farklı uygulamalar vardır.
•Tecrübe boyutu: Her din mensubu, inandığı yaratıcıyı doğrudan içinde hisseder ve onunla iletişime geçer.
• Zihinsel boyut: Her dinin mensupları kendi dinlerinin temel inanç ve değerleri ile ilgili bir bilgiye sahiptir.
• Etki boyutu: Dindarlık yaşantısı toplumda yaşattığı bir ahlaki tutum vardır. Dinî yaşam bu ortak ilkeleri sürdürmeyi hedefler.
Dürüstlük, insanın içindeki ayartıcı dürtülere karşı bir zafer olarak algılanırsa, başarı duygusu uyandırır ve kişiyi mutlu eder. Ancak yaşam felsefesi çıkar odaklı olan insanlar için bu geçerli değildir.
Dürüstlüğü bir değer olarak benimseyen kişiler, bu dav­ranışlarının sonucunu hemen alamazlar. Davranışlarının geri dönüşü için zamana ihtiyaçları vardır. Ancak kısa vadede içsel bir ışık ve sevinçli bir sıcaklığın vücutlarında dolaştığını hissedebilirler. Bu, erdemli olmanın peşin ücretidir.
Anadolu’da Ahi teşkilatlarında dürüst olmayan esnafın damına işaret ko­narak cezalandırıldığı bilinirdi.
Kendi çocukluğumuzda babamızın sık sık vurguladığı “Doğruda aç, eğride tok görmedim” sözü; annelerimizin ise sürekli hatırlattığı “idam sehpasında, kendisine yalanı öğreten annesinin dilini ısıran genç” örneği hep kulaklarımızdadır.
• Sağlıklı psikolojiye sahip olan bireyler nasıl davranır?
• Dürüstlük nasıl olmalı?
• Doğru karakter hangisidir?
.....
gibi sorulara verilebilecek en doğru yanıt; önemli olan insanın farklı zamanlarda, farklı ortamlarda, farklı şeyler söylememesidir.
Ancak günümüz dünyası tam tersi bir anlayışı algı operasyonları sonucu kabul etmiş durumda maalesef.
Özellikle siyasette bu kural son derece yaygındır. Örneğin, farklı grupların yanında tarafların duymak istediklerini söylemek oldukça yanlış bir davranış olmasına rağmen, bağlı olduğu siyasi yapıya ait yanlış tarafları haykırmak yerine dedikodu şeklinde pazarlamak..vb tutumlar içinde olmak yanlış olmasına rağmen Makyavelist yaklaşıma göre siyaseten doğru kabul edilir . Ancak bu davranış, insanı rahatlıkla yalan söylemeye,aldatmaya,zarar vermeye.....vb yöneltebilir.
Bu kısa psikolojik tahlilden sonra "Dindar" ve "Dinci" gibi kavramlara yeniden bakmak ve kişiler üzerinde savrulması istenilen evrensel gerçekliğe gerçek kaynağa(Kur'an) ait okumalar ile odaklanmak gerekir .
Unutmamak gerekir ki psikolojik açıdan sıkıntılı olan tipler "narsist" ve "sapantılı- ben merkezci" özelliklerinden dolayı zarar vermekten,harcamaktan haz alırlar. Onlar için esas olan kendi varlıklardır. Tarih milyonlarca insanın ölümüne sebep olan psikolojik açıdan rahatsız sayısız kişiye şahitlik etti ve etmeye devam edecek maalesef.Yakın zaman dünya tarihi, 11 Eylül ve sonrası kıyamlar bile tek başına onlarca ornekligi ile bu duruma kanıt.
Ama benim için esas olan bu yazıda yaşadığım coğrafya özelinde din,dindar- dinci söylemleri üzerinden!
Emperyal siyonist katillere hizmet eden çıkarci kişi yada grupların tahliline katkı sunup hakikatin gerçekliğine hizmet etmektir.
DİN:
(Al-i İmran Suresi, 19)
Hiç şüphesiz din, Allah Katında İslam'dır. Kitap verilenler, ancak kendilerine ilim geldikten sonra, aralarındaki "kıskançlık ve hakka başkaldırma" (bağy) yüzünden ayrılığa düştüler. Kim Allah'ın ayetlerini inkar ederse, (bilsin ki) gerçekten Allah, hesabı pek çabuk görendir.
(Al-i İmran Suresi, 83)
Peki onlar, Allah'ın dininden başka bir din mi arıyorlar? Oysa göklerde ve yerde her ne varsa -istese de, istemese de- O'na teslim olmuştur ve O'na döndürülmektedirler.
(Al-i İmran Suresi, 85)
Kim İslam'dan başka bir din ararsa asla ondan kabul edilmez. O, ahirette de kayba uğrayanlardandır.
(En'am Suresi, 70)
Dinlerini bir oyun ve eğlence (konusu) edinenleri ve dünya hayatı kendilerini mağrur kılanları bırak. Onunla (Kur'an'la) hatırlat ki, bir nefis, kendi kazandıklarıyla helake düşmesin; (böylesinin) Allah'tan başka ne bir velisi, ne bir şefaatçisi vardır; her türlü fidyeyi verse de kabul olunmaz. İşte onlar, kazandıkları nedeniyle helake uğrayanlardır; küfre saptıklarından dolayı onlar için çılgınca kaynar sular ve acıklı bir azap vardır.
DİNDAR:
Dininin buyruklarını, kurallarını eksiksiz olarak yerine getiren, dinine çok bağlı (kimse).
Dindar,Allah"a güvenen ve kendisine güvenilen insandır.
ÖZELİKLERİ:
• Allah"a karşı sarsılmaz bir imana sahip olmak,
Allah'tan başka hiç bir güce tabi olmamak. Kişileri Allah'ın koyduğu kurallara bağlılık ölçüsünde kabul etmek ve desteklemek.
• Dünyaya, mala ve servete karşı, gerektiğinde onu Allah için feda edebilmek. Çalmak eylemine tepki koyup uzak durmak ile birlikte bu eyleme yönelenlere en azından uzak durmak. Kendi eliyle kazandığı dışındakilere "Lâ" diyebilmek...
• Güvenen, güvenilen ve zararından emin olunan birisi olmak. Torpile yakın olmamak ile birlikte bu kavrama savaş açmak. Liyakat merkezli bir dünya görüşünü anayasal bir ilke kabuletmek...
• Öncelikle kendini sorgulamak. Kendi hataları üzerinde yoğunlaşmak yani kendisini düzeltici bir felsefik dünya görüşünü benimsemek. Sürekli açık aramak yerine örnek bir şahsiyet kavgası içinde olmak. Değişimin özünü önce kendi üzerinde sorgulamak. Emin aramak yerine emin olunan olmak.
Hz. Muhammed henüz otuz beş yaşında iken Kâbe'nin Kureyşliler tarafından yeniden inşası sırasında Hacerülesved'in yerine yerleştirilmesi hususunda kabileler arasında anlaşmazlık çıkmış, bu şerefli görevi hiçbir kabile diğerine bırakmak istememişti. Bunun üzerine Kureyşliler'in en yaşlısı Ebû Ümeyye b. Mugīre'nin teklifiyle belirlenen bir yöntem sonunda hakem kabul edilen Hz. Muhammed, Hacerülesved'i bir örtü içine koyarak bütün kabile reislerinin iştirakiyle kaldırmış, yerleştirileceği yerin hizasına gelince de bizzat kendisi bu görevi yerine getirmişti.
“–Ey Kureyş cemâati! Ben size, şu dağın eteğinde veya şu vâdide düşman atlıları var; hemen size saldıracak, mallarınızı gasbedecek desem, bana inanır mısınız?”
Onlar da hiç düşünmeden:
“–Evet inanırız! Çünkü şimdiye kadar Sen’i hep doğru olarak bulduk. Sen’in yalan söylediğini hiç işitmedik!” dediler.
DİNCİ:
Dincilik, dinin tüm değerlerinin birer maskesinin kullanıldığı şeytani bir sanayi ve siyaset koludur. Dinci, din yaftası altında Allah'ın yetkilerini kullanmaya kalkan ikiyüzlü bir namert olduğu için Allah ona öfkelidir, rahmet ve merhametini onu kurtarmak için kullanmaz.
Din ticari bir meta olmadığına göre, tatlıcı, boyacı, simitçi, .... gibi aslında "dinci" denmesi doğru değildir.
Ancak bir istismar, sahtekârlık, üçkağıtçılık sözkonusuysa -ki kelime genellikle bu yönü ortaya koymak için söylenmektedir -o zaman açıkca bu durum belirtilmelidir.Dini istismar eden, kendi menfaatine kullanan, onu ön plana çıkararak sahtekârlık yapan, birilerinin inancından yararlanan kişiler için kullanıldığı vurgulanmalıdır. Böylece,değer yargıları üzerinden rant elde etmeye çalışanları, dinle yanyana gelmesi mümkün olmayan bu eylemleri yapanları ve yapılan yanlışlıkları açıkça ortaya koymuş oluruz.
Aksi taktirde "dinci"ye yüklediğimiz bütün olumsuzluklar, dinden kaynaklanıyormuş gibi bir intiba vermektedir.
" İnsanlar içinde öyleleri vardır ki bilgisi, kılavuzu ve aydınlatıcı bir kitabı olmadığı halde, büyüklük taslayarak, başkalarını Allah yolundan saptırmak için Allah hakkında tartışır durur. Onun dünyadaki payı rezil rüsvâ olmaktır; kıyamet gününde ise ona yakıcı ateşin azabını tattıracağız."
(Hac Suresi-8-9)
Allah’ın, göklerde ve yerde bulunan şeyleri hizmetinize verdiğini, nimetlerini gizli ve açık olarak önünüze bolca serdiğini görmez misiniz? İnsanlardan öyleleri vardır ki bir bilgi, bir rehber ve aydınlatıcı bir kitap olmadan Allah hakkında tartışmaya kalkışırlar.
Onlara, "Allah’ın indirdiğine uyun" denildiğinde, "Hayır, biz atalarımızdan gördüğümüze uyarız" dediler. Peki ama ya şeytan onları alevli ateşin azabına çağırıyorsa!
(Lokmân Suresi-20-21)
Dinci, dindar insanların en kıymetli şey olarak gördüğü ve yaşama sebebi olarak bildiği yegane kavramı – dini- bir maske gibi kullanarak kendi çıkarlarına göre yorumlayan ve çıkarlarını korumak için kullanan hayasız bir hırsızdır.
Bize düşen hakikati, hakikatin sahibinin emrettiği şekilde öğrenmek ve uygulamak olmalıdır.
Yaratan rabbinin adıyla oku!
O, insanı alaktan (asılıp tutunan zigottan) yaratmıştır.
Oku! Kalemle (yazmayı) öğreten, (böylece) insana bilmediğini bildiren rabbin sonsuz kerem sahibidir.
(Alak Suresi - 1-5 )
Okumak!
Sadece okumak, yalnızca okumak ,bir tek okumak....