Bismillahirrahmanirrahim -- Biricik canciğer analarımız, babalarımız ve ecdadımız durup dinlenmeksizin çalışan çile kahramanlarıydılar. Örnek aile reisiydiler. Eşlerine; yavrularına kol kanat idiler. Lüks dairelerde ve villalarda yaşamadılar. Evlerinin önünde değil araba, bisikletleri bile yoktu. Ama ilahi sevgi, aşk ve merhamet; onların çile ve sıkıntılarını bayrama, gecekondularını ise saraya dönüştürmüştü. Ağustos’un yakıcı sıcağında ağır işlerde çalışırken bile namazlarını aksatmadan huzurla kılar ve oruçlarını büyük bir mutlulukla tutarlardı. İmkânlarının azlığına üzülmez, çokluğuna da şımarıp azmazlardı. Yokluğa sabreder, varlığa da şükrederlerdi. Açlık endişesiyle nüfus planlaması asla yapmazlardı. Çocukları çok olmasına rağmen gül gibi geçinirlerdi. Çile ve sıkıntılarla doğan yavrularını Allah’ın (cc) en büyük

emaneti görürlerdi. Bu sebeple evlatlarının imanlı, hayâlı, ihlaslı ve dindar yetişmeleri için her türlü fedakârlığa severek katlanırlardı. Komşuları açken tok yatmazlardı. Evlerine misafir gelmediği gün üzülürlerdi. Mal ve makamları, fakir, garip ve yetimlerin mutluluğu için Allah’ın birer emaneti bilirlerdi. Kul haklarına riayette çok titizdiler. Komşusunun ağacından yere düşen meyveyi bile sormadan yemez ve yedirmezlerdi. “Devlet malı ateşten gömlektir yiyeni yakar.” inancıyla Beytülmali (devlet mallarını) yemeği en büyük kul hakkı ihaneti bilirlerdi. İşte kendilerini rahmetle andığımız Ana, Baba ve Ecdadımızın tam bir asır süren savaş ve işgallerin neticesinde yaşadıkları sıkıntılar içinde mutlu olmalarını başaran tek ilaç İslam’ın merhamet, sevgi, saygı ve sabır ilacıydı.! Onlar “Devletin malı deniz yemeyen domuz.” ahlaksızlığını yayan Şeytan ve yandaşlarının… izm ve hilelerine değil, Allah’ın (cc) değişmez Ana Hayat Yasası İslam’ın ilkelerine bağlı idiler. Ecdadımız asırlarca süren mutluluğunu; din ve medeniyet düşmanı alkoliklerin izinde değil, sadece Peygamberlerin ve Onlara tabi olanların izinden giderek tatmıştı. Şimdi ise tam yüz yıldır; “Bize bir nazar oldu, Cuma’mız Pazar oldu, Bize ne oldu ise hep azar azar oldu” şiirinde belirtilen felaketleri yaşamaya devam ediyoruz. Ölüm ve ötesi gerçek olan sonsuz hayata hazırlıksız bir toplum olduk. Geçici evimiz Dünya’yı sevince, sonsuz evimiz Ahiret’i unuttuk. nefislerimizin esiri şeytanların maskarası olduk. Evleri, villaları ve yatları sevince de Ahiret Devleti’nin gümrük kapısı, toprak altındaki iki metre karelik Kabir evimizi unuttuk. Mal ve makamları sevince, tüm nimetlerden yargılanacağımız Büyük Mahkeme’deki buluşma ve duruşma heyecanını unuttuk. Günahları severek işlemeye devam edince, tövbeyi unuttuk. Dünya ve içindekileri aşırı sevince, sahibi olan Allah’ı (cc) unuttuk. Kısaca dünyayı kalbe, dini cebe koyan son iki asır da ki Müslümanlar olarak şükürsüzlük ve nankörlük sebebiyle varlık içinde yokluk çeken, sürülen ezilen ve zillet içinde bir mümin toplum olduk. Aile kurma bilinci zayıfladı. Nikâh yerine flört ahlaksızlığı yaygınlaştı. Yeni evlenen gençlerimiz kısırlaştı. Nesil çoğaltma sorumluluğu azaldı. İfade etmeye çalıştığımız bu test sonuçları için acilen tedbir alınmazsa daha büyük felaketler bizleri beklemektedir. Büyük bir zelzele ve sel gibi semavi afetler veya şeytani mihrakların planlamakta oldukları büyük bir cihan harbi felaketi gelmeden; “Ey Müminler Topluluğu yeniden toptan tövbe edip Allah’a kulluğa dönünüz” ilahî uyarısının ışığında yeniden İslam’a koşmalıyız. Allah’ı kalbimize, Dünya’yı da cebimize yerleştirmeliyiz. Kardeş olmalıyız. Birbirimizin kuyusunu kazmamalıyız. Birbirimize haset etmemeliyiz. Kendi ellerimizle güçlendirdiğimiz iktidar ağacını kesip evdeki bulgurdan da olmamalıyız. Ana Hayat Yasamız Kur’an-ı Kerim ayı Ramazan-ı Şerif’imizi tekrar tebrik ediyor, başta Mısır ve Suriye olmak üzere tüm mazlumların kurtuluşuna vesile olmasını diliyorum. [email protected] (www.sevkiyilmaz.net) Not: Avrupa’daki Hicret yıllarımızda davet ve tebliğ için kurdurttuğumuz Değişmez Misyonu yeni Vizyonuyla www.habervakti.com sitemizi izlemenizi ve kardeşlerimize duyurmanızı tavsiye ediyorum.