Medeniyetimizin ve merhametimizin yegane kaynağı ana hayat yasamız Kur’an-ı Kerim’e kavuştuğumuz Ramazan-ı Şerif ayına girdik elhamdulillah. Canlı ve cansız tüm varlık aleminin halifesi (yöneticisi) insanın mutluluğu ve muzafferiyeti (başarısı) ancak İslami bir hayat düzeniyle mümkündür. İşte bu hayat düzenin bir şartı da oruç ibadetidir. Oruç; iftar ve sahurda oburların yeme ve içme yarışması değildir. Bu mübarek ayda tuttuğumuz oruçlarımız, vereceğimiz fitre ve zekatlarımız günahlara kalkan, yoksul ve mazlumlara bayram yapmayı sağlamalıdır. Oruç; bizleri nefislerimizin emrinden kurtarıp, aklın ışığında imani hakikatlerin emrine verecek aksiyoner bir ibadettir. Oruçla yorgun ve bitkin bedenimizi bir ay rektefeyle sağlığına kavuşturup Allah’a (cc) kulluk görevlerimizi yerine getirme fırsatını yakalamalıyız. Oruçlarımız; sağlıklı vücutla kazanılan güçlü enerjiyi tüm aylarda Allah’a kulluk yolunda sarf etme imkanı sağlamalıdır. Hiçbir emperyal kuvvet, hiçbir beşeri güç insanoğluna belli vakitlerde yeme ve içme yasağı getiremez. Getirse de uygulayamaz. Ama ilahi aşk, ilahi sevgi insanı deli divaneye çevirir. Rabbımız Allah (cc) kendisini seven biz kullarına belli

vakitlerde yememe ve içmeme talimatını verdiği an itirazsız ve riyasız oruç emrine severek uyuyoruz elhamdulillah. Oruç; sadece belli zaman içerisinde yeme ve içme boykotu değildir. Gözlerimiz, ellerimiz, ayaklarımız ve tüm azalarımızla haramların (yasakların) tümünü boykot etme eylemidir. Gerçek oruç; dillerimizle içkiye, gıybet, yalan ve iftirayı boykot etmektir. Gözlerimizi haram olana bakmaktan alıkoymaktır. Ellerimizle faiz, kumar, rüşvet ve en büyük kul hakkı olan devlet ve yetim mallarının zerresine bile dokunmamaktır. Yanlışlıklara imza atmamaktır. Haksız yere herhangi bir cana kıymamaktır. Ayaklarlarımızla; zinaya, zulme ve diğer batıl yollarda yürümeye son vermektir. Oruç, İslam düzeni dışındaki bütün rejim ve izmleri terk etmektir. Oruç; şirk düzenlerinin her çeşidine, ömür boyu her zaman ve yerde boykot etmeyi sağlayan en mühim ibadetlerimizden (kulluk görevlerimizden) biridir. Oruçlarımız; iftara yakın, bitkin ve aç halimizle kuvvetin, gücün ve hakimiyetin her yer ve zamanda kayıtsız ve şartsız yalnız Allah’a (cc) ait olduğunu anlamayı sağlayan bir ilaç olmalıdır. Bu ayda tuttuğumuz oruçlarımız nefislerimizi azdırtan değil sakinleştirten bir ilaç olmalıdır. Bu sebeple mal ve makam hastalığına yakalanmış bazı idari, sivil ve siyasi toplum örgütlerinin önder ve yöneticilerini kardeşane uyarıyorum; Nefislerinin kölesi olmuş bazı cahil seçmen kitlelerine şirin gözükmek için bu mukaddes ayla eğlenircesine milyonlar harcayarak organize ettirdikleri konser gibi eğlencelere son vermelidirler. Tombala gibi kumarın her çeşidini yasak etmelidirler. Kadınlı erkekli karmakarışık folklor ve festival gösterilerine öncülük yapmaktan vazgeçmelidirler. Unutmayalım ki Ramazan ayı karnaval ayı değildir. Rahmet, bereket ve kardeşlik içinde hayırda yarış ayıdır. “İyilik etmek ve fenalıktan sakınmak hususunda kulluk ve sorumluluk şuuruyla birbirinizle yardımlaşın. Bilerek günah işlemekte, zarar vermekte ve düşmanlıkta birbirinize yardım etmeyin. Allah’a (cc) karşı kulluk sorumluluğunuzun bilincinde olun. Allah, (cc) inkâr ve isyan suçunuza denk, size âdil ceza verme gücüne sahiptir. (Maide S.2)” ilahi mesajları ışığında iyiliklerde yardımlaşma ayıdır. İslami ilkelerimize uymayan Ramazan eğlence geceleri adı altında Ramazan’la eğlenilir mi? Dalga geçilir mi? Kur’an-ı Kerim’in emir ve yasaklarını çiğneyerek Kur’an Ayı Ramazan kutlanılır mı? Bu ay; İslam’ın ilkelerine gönülden bağlanma ayıdır. Allah’a (cc) kul ve Resulü Hz. Muhammed (sav) Efendimize ümmet olma biatını (antlaşmasını) tazeleme ayıdır. Bu ayda kavuştuğumuz anayasalarımızın kaynağı Kur’an-ı Kerim’i okuma, anlama, yaşama ve yapacağımız programlarla tanıtıp yayma ayıdır. Bu rahmet ayı, af ve bağışlanmamız için büyük bir fırsat ayıdır. Bela, musibet ve felaketlere sebep olacak zulüm, isyan gibi davranışlardan kaçınma ayıdır. Her ay olduğu gibi bilhassa bu ayda bela ve musibetlere namaz, zekat, sadaka ve oruçlu dudaklarımızdaki kalbi dualarımızla kalkan olmalıyız. Günahlara günah katarak tutulan oruçlarla af olunmanın imkanı var mıdır? Lüzumsuz eğlenceler yerine yeryüzü mazlumlarını, fakirlerini ve gariplerini düşünmeliyiz. Hele bu uzun ve sıcak yaz ayı oruçlarımızı sabırla tutarken açları, sefilleri, sürülmüşleri, yurtlarından çıkarılanları, din ve vatanları için çarpışan mücahid kardeşlerimizi zekat ve diğer hayırlarımızla servetlerimize ortak etme yarışına girmeliyiz. Lüx otellerde israf ve isyan dolu iftar programları yapmamalıyız. Onların yerine garib ve gurabayla, komşularımızla, akrabalarımızla ve diğer sadık mümin kardeşlerimizle beraber iftar etmeliyiz. “Ramazan ayı, bütün insanların iyiliği, kurtuluşu için bir hidayet rehberi olan, hakkı bâtıldan, imanı küfürden, helâli haramdan ayıran apaçık İslami ilkeleri içeren Kur’ân’ın (ilk defa) indirildiği aydır. Sizden kim bu ayda bulunursa, o ayın başından sonuna kadar, aksatmadan oruç tutsun. (Bakara S.185)” ilahi mesajına uyarak sağlıklı olduğu için oruç tutan, zengin olduğu için zekat veren, devamlı Hakk ve hayır yolda koşan tüm Müslümanlara selam olsun. Gönlünde orucun özlemi olan ama hastalığı sebebiyle izin

verilen hastalarımıza Rabbım acil şifalar versin. Tüm Müslümanların af, huzur, barış ve kardeşliğini sağlayacak şuurla oruç tutmamız ve hayırda cömert olmamız dileğiyle tüm kulluk görevlerimizde Allah yar ve yardımcımız olsun. Amiin.