Roboski olayı anlaşılmadan Gara Operasyonu doğru analiz edilemez.

28 Aralık 2011'de Şırnak'ın Uludere ilçesinde bulunan Roboski (Ortasu) köyünden Irak'a geçen bir grup kaçakçı, PKK'lı zannedilerek, F-16 savaş uçakları tarafından vurulmuş, olayda 19'u (18 yaş altında) çocuk, 34 kişi can vermişti. O tarihten bu yana, çeşitli soruşturmalar açıldı ancak kimse yargı önüne çıkartılmadı. Askeri savcılık, kovuşturmaya yer olmadığına karar verdi.

Mağdur yakınları da iç hukuk yollarından sonuç alamamaları üzerine konuyu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne (AİHM) götürdü.

Roboski  olayının  perde  arkası…

İnsansız Hava Aracı (İHA) ile yapılan keşif uçuşları sırasında Haftanin Deresi Vadisi’nde “ısı kaynakları” tespit edilince konu, 23'üncü Jandarma Sınır Tümen Komutanı Tümgeneral İlhan Bölük tarafından görüntülerin “terörist olarak değerlendirildiği” ve bunun için topçu atışı yapmak istendiği bilgisi eklenerek önce Van Jandarma Asayiş Kolordu Komutanlığına, oradan Malatya 2'nci Ordu Harekat Başkanlığı'na iletilir.   

TSK'nın bölgede konuşlu saha unsurları, görüntüsü alınan  grubun bölge halkından kaçakçılık grubu olduğunu  belirtmelerine karşın, değerlendirme sürecinde top atışına onay verilir. Mıntıkaya yakın Topçu Birlik Komutanı, “Türk askeri bizi bilir, ateş açmaz” güvencesi ile ilerleyişini sürdüren kaçakçı  kafilesinin zarar görmeyeceği şekilde ikaz amaçlı sağ ve sol cenahlarına ateş açtırır. Can kaybı yaşanmaz. Süreç devam eder, askeri hiyerarşi kuralları gereğince 2010-2012 yılları arasında 2. Ordu Komutanlığı görevinde  bulunan 2. Ordu Komutanı Orgeneral Servet Yörük'e iletilir. 

Sonraki adres Genelkurmay İstihbarat Daire Başkanlığı’dır. Şimdiki Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Güler o sırada  Genelkurmay istihbarat Daire Başkanıdır.  Bilin bakalım Genelkurmay 2. Başkanı kimdir? O da şimdiki Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar'dır.  Genelkurmay İstihbarat Başkanı Yaşar Güler, onay için konuyu Genelkurmay İkinci Başkanı Hulusi Akar'ın makamına götürür.  Konuyu dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel'e arz eder. Artık ne anlattılarsa Necdet Özel evinden telefonla hava operasyonuna onay verir. 

Sınırdaki hareketliliğe dair istihbarat nereden geldi?

Genelkurmay Başkanlığı'ndan olayın ertesi günü yapılan ilk açıklamada da Irak'tan Türkiye'ye doğru "bir grubun hareket halinde olduğu, İnsansız Hava Aracı görüntüleri ile" tespit edildiği, bu bölgenin PKK'lılar tarafından geçiş için sıkça kullanılan bir alan olduğu vurgulandı. Bu istihbaratın hangi İHA'lardan geldiği konusu uzun süre tartışıldı. ABD'de yayınlanan Wall Street Journal, Mayıs 2012'de yayımladığı bir haberinde, söz konusu istihbaratın ABD yapımı İHA'lardan geldiği, istihbaratın Türkiye ile ABD arasında 2007 yılında PKK'ya karşı kurulan istihbarat paylaşımı anlaşması çerçevesinde oluşturulan mekanizma kapsamında verildiği, ancak hava operasyonu kararının tamamen Türk askeri yetkililere ait olduğu belirtildi.

Ancak askeri savcılık tarafından Ocak 2014'te tamamlanan soruşturma kapsamında hazırlanan raporda, istihbaratın "Gözcü İHA'lar" tarafından alındığı belirtildi.  “Gözcü”, 2007'de Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) envanterine girmiş ve bu yıldan itibaren operasyonel olarak kullanılmaya başlanmıştı. Bazı yayın organlarında bombardımana neden olan bilginin Milli İstihbarat Teşkilatı tarafından verildiği öne sürüldü ama  MİT, konuyla ilgili yazılı bir açıklama yaparak bu iddiaları reddetti. Dönemin başbakanı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da, olaydan iki gün sonra yaptığı açıklamada da İHA'ların istihbarat örgütlerinin 10 gün kadar önce verdiği bilgi üzerine bölgede uçuş yaptığını söyledi.

BBC Türkçe’nin Hulusi Akar'a kıyağı!..

Roboski sürecini en ince ayrıntısına kadar anlatan İngiliz  gizli  servisinin propaganda aracı “BBC Türkçe”, ilgili haberinde   Roboski hadisesinde dahli olan ast - üst her sorumlunun ismini  yayınlarken bilin bakalım kimin ismini yayınlamadı? Tabii ki Roboski operasyonu ile ilgili süreci takip eden ve sonuçlandıran dönemin Genelkurmay 2. Başkanı Hulusi Akar'ın.  Siyasi iktidar, Roboski faillerini nasıl korudu? 2012'de Hükümet, özel yetkili mahkemelerin görev alanını daraltıp "silahlı terör örgütü suçları" ile sınırlı tuttu. Bundan böyle Genelkurmay'a bağlı komutanların yargılanabilmesi için Başbakan'ın izni esas alındı. 

Hükümet, Genelkurmay Başkanı, kuvvet komutanları, emniyet ve diğer üst düzey bürokratların, Özel Yetkili Mahkemelerde yargılama yönteminde MİT benzeri düzenlemeye gidildi.  Ancak kulislerde, “bu düzenlemenin üst düzey Roboski faillerini korumaya yönelik yasal zırh” olduğu konuşuldu. 

Bu söylentiyi dillendirenler, pek de haksız sayılmazlar. Çünkü ilgili Askeri zevatın, iktidarla hemen her konuda paralel bir anlayışla hareket etmeleri, hiç bir konuda ters düşmemeleri bu konuda taraflar arasında üstü örtülü bir mutabakatın olduğu anlamına gelmez mi?  Sanırım adı geçenlerin en büyük korkusu, günün birinde Roboski dosyasının raftan indirilmesi ve davanın yeniden görülmeye başlanması.

Roboski ekibi, Gara Operasyonunda iş başında!..

Roboski faciası 2011 yılında; rehinelerin öldürülmesine yol açtığı için, istihbarat ve askeri uzmanlar tarafından “başarısız”  olarak değerlendiren Gara Operasyonu 2021 yılında gerçekleşti.

Aradan 10 yıl geçmesine rağmen aynı ekibin, aynı başarısızlığın faili olması kaderin bir cilvesi. Aslında, her iki olayda da en büyük sorumluluğun Genelkurmay Plan Harekat Daire Başkanlığına ait olduğu savunuluyor. Özellikle Gara Operasyonunda, Muharebe Arama Kurtarma “MAK” birliklerinin yeterince bölgeye intikal ettirilmemesi saha  hakimiyeti kapsamında gerekli önlemlerin alınmaması dikkatlerden kaçmıyor.

MİT eski Müsteşar Yardımcısı Cevat Öneş'e göre Gara operasyonu “başarısız”…

MİT Müsteşar eski Yardımcısı Cevat Öneş, “Gara Operasyonu”nu “başarısız” olarak nitelendirdi ve “PKK'nın önceden haber alabileceği, hassasiyetini artıracağı, yeni tedbirleri devreye sokabileceği bir gündem oluşturulmuştur” dedi. -Cevat Öneş- "Gara operasyonunun hissettirilmemesi, tartışmasız şekilde çok önemlidir. Ani olması, noktaya olması ayrıca rehinelerin kurtarılması için en az riske girilmesi klasik tedbirlerdendir” diyerek “beceriksizlik” vurgusu yaptı. 

MİT Müsteşar eski Yardımcısı Cevat Öneş'ten Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar'a “Operasyon” dersi!..

Operasyonla ilgili değerlendirme yapan MİT Müsteşar eski Yardımcısı Cevat Öneş'in, Hulusi Akar ve Yaşar Güler’in, operasyonu başarılı gösterme çabalarını bir anda yerle yeksan eden açıklamaları şöyle devam ediyor: “Bu esasen askeri bir operasyondur. Kuzey Irak’a yönelik sürekliliğe sahip operasyonlarımız vardır.

Bir askeri operasyonu düşündüğümüz zaman, alan hakimiyeti ve kontrolü sağlamak için yapılır.  Hedef tahribi için yapılır. Rehin alma düşüncesi varsa karşı terör örgütlerinden, onun için yapılabilir veya rehin kurtarma şeklinde hareket düzenlenir.  Bu farklı nitelikteki operasyonlarda hareket tarzı farklıdır, ancak rehin kurtarma çok hassas bir konu, çünkü canını korumakla mükellef olduğumuz devletin teminat verdiği bir konuda mensubunuz rehin alınmışsa, onu canlı şekilde kurtarıp getirmek en temel vazife. Biz bu operasyon öncesi medyada bazı haberler duyduk. Televizyonlarda bazı yorumlarla karşılaştık. 

Siyasilerden ima eden, hedefin dikkatini çekecek konuşmalar ve sözcükler kullanıldı. Olması gereken hassasiyete uyulmadığını gördük.  Ayrıca oraya giden timler varken, bu bölgede bu faaliyet yürütülürken uçakların kullanıldığını gördük. Tüm bunların planlaması öncesinde yetkililerimizin Irak yetkili makamlarıyla konuşmaları oldu.  Irak Kürdistan bölgesel yönetimi ile konuşmaları oldu. O bölge, Amerikan güçleri hava kontrol sahası içinde olduğu için Amerika’ya bilgi verme oldu mu, olmadı mı? Bu da medyada tartışılan konulardan bir tanesidir.” 

MİT ve TSK birlikte operasyon yapmıyor muydu?

Hakkari'ye bağlı Çukurca ilçesinden 35 kilometre güneyde, Suriye sınırına yaklaşık 110 kilometre mesafedeki dağlık Gara bölgesi, son yıllarda TSK ve Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) operasyonlarında sıklıkla gündeme geldi. 

2020'de ise insansız hava araçlarının kullanıldığı, TSK  ile  sadece MİT'in yer aldığı operasyonlar sıklaştı. Haziran 2020'de, son günlerde başlatılan operasyonun birinci aşaması olan, Kandil'den Sincar'a kadar geniş bir alanı kapsayan Pençe-Kartal Operasyonu başladı. Öncesinde MİT'e bağlı operasyonel timler, Irak'ın kuzeyinde düzenledikleri bir çok operasyonda terörist grupları etkisiz hale getirdi.  PKK'nın elinde 5 - 6 yıldır alıkoyduğu rehinelerin kurtarılmaya çalışıldığı süreç, geçen yılın sonuna doğru başladı. Sınır ötesinde bir süredir yerel kaynaklarla temas halinde olan MİT, rehinelerin Gara'daki hapishanede tutulduğu bilgisine ulaştı.

Bu arada, MİT bu bilgiyi bölgede konuşlu bulunan Peşmerge Özel Kuvvetleri olan Zerevani Güçleri üzerinden doğrulattı. Aynı zamanda Barzani yönetimiyle devam eden görüşmeler sonrasında peşmerge, Gara'ya giden yolları yaklaşık iki ay öncesinden kesti. Böylelikle Gara bölgesine giriş-çıkışların yapılmasının önüne geçildi. İddiaya göre, bu kadar yakın çalışılmasına rağmen, MİT’in, Gara operasyonundan "son anda" bilgisi oldu.

Çünkü MİT, rehineleri kurtarma hazırlığını, teamül ve yasa gereği, Genelkurmay İstihbarat Daire Başkanlığı ile paylaşmasına rağmen, rehineleri kurtarma operasyonunu siyasi ranta  çevirmek isteyen irade, avam tabirle parsayı tek başına toplamak istedi; lakin çuvalladılar. 

Sonuç itibari ile MİT, adı geçen operasyon öncesinde, bölgede  çok önemli bilgi ve eleman transferleri yaparak, rehineleri kurtarma operasyonunu hazırlarken, devre dışı bırakılmıştır.

Hulusi Akar, Yaşar Güler ve Genelkurmay Plan Harekat Daire Başkanlığı, rehinelerin ölümünden, operasyona katılan Özel Kuvvetlere mensup askerimizin şehit düşmesinden tıpkı  Roboski faciasında olduğu gibi birinci dereceden sorumludur.

Siyasi gelişmeler…

Mart’ı bekleyin! Mart’ın sonu bahar. AK Parti Olağan Genel Kongresi sonrasında Kabine değişiyor.

Zaten Cumhurbaşkanı “Aile, Turizm ve  Milli Eğitim” alanlarında başarılı olamadıklarını söyleyerek bu bakanları görevden af edeceğinin sinyalini verdi.  Bu bakanlara “MSB” ve “İçişleri” ile “Tarım Bakanı”nı da ekleyin. Etti mi altı? Damat Berat Albayrak'ın geri dönüş mesajları bizzat Erdoğan tarafından veriliyor.

AK Parti İstanbul İl Başkanlığına getirilecek ismin Cihannüma,  MGV ve  Saadet Partisi  ile gönül bağları, partinin erime riskine karşı tabanda daha sert seçmen kitlesi tarafından iktidarda tutulması arayışının bir sonucu olarak görülebilir. Bu yeni siyasi konseptin, Akar ve Soylu gibi isimleri, kulvar dışına itebileceği yüksek ihtimal kapsamında; eskilerin deyimi ile “kuvvetle muhtemel”. .