"Hem dahi mütefekkir Üstadımız Bediüzzaman otuz seneden beri siyaseti terk etmiş, "Euzü billahi mineşşeytani vessiyase" demiş ve talebelerine de "Biz imanın cereyanındayız, gayemiz rıza-yı İlahiyedir, siyasi cereyanlara girmeyiniz" diye ders verdiğinden hiç bir siyasi ve dünyevi süfli şeylerle alakamız yoktur. " 
Hüsnü Bayram 

17.2.1953 

Said Nursi Hazretlerinin Cevabı

 Denilmiş: "Ne için siyasetten çekildin? Hiç yanaşmıyorsun?"

Elcevab: Dokuz-on sene evveldeki Eski Said, bir mikdar siyasete girdi. Belki siyaset vasıtasıyla dine ve ilme hizmet edeceğim diye beyhude yoruldu.. ve gördü ki; o yol meşkuk ve müşkilatlı ve bana nisbeten fuzuliyane, hem en lüzumlu hizmete mani ve hatarlı bir yoldur.

Çoğu yalancılık ve bilmeyerek ecnebi parmağına alet olmak ihtimali var.

Hem siyasete giren, ya muvafık olur veya muhalif olur.

Eğer muvafık olsa; madem memur ve meb'us değilim, o halde siyasetçilik bana fuzuli ve malayani bir şeydir. Bana ihtiyaç yok ki, beyhude karışayım.

Eğer muhalif siyasete girsem, ya fikirle veya kuvvetle karışacağım. Eğer fikirle olsa, bana ihtiyaç yok. Çünki mesail tavazzuh etmiş, herkes benim gibi bilir. Beyhude çene çalmak manasızdır. Eğer kuvvet ile ve hadise çıkarmak ile muhalefet etsem, husulü meşkuk bir maksad için binler günaha girmek ihtimali var.

Birinin yüzünden çoklar belaya düşer. Hem on ihtimalden bir-iki ihtimale binaen günahlara girmek, masumları günaha atmak; vicdanım kabul etmiyor diye Eski Said, sigara ile beraber gazeteleri ve siyaseti ve sohbet-i dünyeviye-i siyasiyeyi terketti.

Buna kat'i şahid, o vakitten beri sekiz senedir birtek gazete ne okudum ve ne dinledim. Okuduğumu ve dinlediğimi, biri çıksın söylesin. Halbuki sekiz sene evvel, günde belki sekiz gazete Eski Said okuyordu.

Hem beş senedir bütün dikkat ile benim halime nezaret ediliyor. Siyasetvari bir tereşşuh gören söylesin. Halbuki benim gibi asabi ve  "Gerçek hile hilesizliktedir."  düsturuyla, en büyük hileyi hilesizlikte bulan pervasız, alakasız bir insanın, değil sekiz sene, sekiz gün bir fikri gizli kalmaz. Siyasete iştihası ve arzusu olsaydı; tedkikata, taharriyata lüzum bırakmayarak top güllesi gibi sada verecekti.

Hem fırtınalı bir zamanda sağlam hizmet edilmez. Onun için o ciheti bırakıp, en mühim, en lüzumlu, en selametli olan imana hizmet cihetini tercih ettim. 


İşte böyle hadsiz bir hayat-ı ebediyeye çalışmayı ve iman gibi kudsi bir nura hizmeti bırakmak, ihtiyarlık zamanında lüzumsuz tehlikeli siyaset oyuncaklarına atılmak; benim gibi alakasız ve yalnız ve eski günahlarına keffaret aramağa mecbur bir adamda ne kadar hilaf-ı akıldır, ne kadar hilaf-ı hikmettir, ne derece bir divaneliktir, divaneler de anlayabilirler.

Amma Kur'an ve imanın hizmeti ne için beni men'ediyor dersen, ben de derim ki:

Hakaik-i imaniye ve Kur'aniye birer elmas hükmünde olduğu halde, siyaset ile alude olsa idim; elimdeki o elmaslar iğfal olunabilen avam tarafından, "Acaba taraftar kazanmak için bir propaganda-i siyaset değil mi?" diye düşünürler. O elmaslara, adi şişeler nazarıyla bakabilirler. O halde ben o siyasete temas etmekle, o elmaslara zulmederim ve kıymetlerini tenzil etmek hükmüne geçer.

Said Nursi / Mektubat

Kaynak : Risale Ajans