Yeryüzündeki kâfirlerin ve içimizdeki münafıkların Rabb’imiz ve İlahımız Allah’a (cc), Elçisi Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a) Efendimize ve dinimiz İslam’a saldırıları artarak devam ediyor! “Allah ve Resulünü incitenlere, Kur’an ve sünnete dil uzatarak eziyet edenlere Allah (cc), Dünya’da da ve ahiretteki ebedî yurtta da lânet edip rahmetinden kovmuştur! Onları zillet içinde bırakan, alçaltıcı bir azap hazırlamıştır. (Ahzab S.57)” ilahi haberiyle lanetlenmiş bu topluluğu da oyuna getiren mihraklara karşı İmani ve Cihadi görevlerimiz vardır. Önce, bu saldırıların ilk olmadığını ve kıyamete kadar devam edeceğini bilmeliyiz. “Elçim Muhammed’e dil ile hakaret edip, taş ile saldıran ve saldırtan Ebu Leheb’in Eli ve iktidarı kurusun…(Tebbet S)” ayeti kerimesinde bahsedilen Ebu Leheb Peygamberimizin amcasıdır. Azılı kâfir Ebu Leheb ve diğer iman etmeyen akrabaları da Mekke döneminde hem Peygamberimize hem de iman eden Müminlere hakaret ve eziyet ettiler. Ashabı Kiram’ın içinde Hz. Bilal (r.a) gibi himayesiz kölelere en ağır işkenceleri uyguladılar. Diğer Peygamberlerimiz ve Ümmetlerine de devirlerinin ileri gelen çıkarcı elit aristokrat yönetimlerce daha ağır işkenceleri uyguladılar! Mü’min kardeşlerimizden bir kısmının gözlerini oyup, testereyle kestiler. Kimilerini kazığa geçirdiler. Kimilerini Yemen kralı Yahudi Zünuvas Kâfirinin yaptığı gibi hendeklere atıp, diri diri yaktılar. “Acaba sizden öncekilerin Allah’a kulluk yolunda başlarına gelenlerin benzeri sizin de başınıza gelmeksizin, kolayca Cennet’e gireceğinizi mi sandınız? Onlar öylesine ağır sıkıntılara ve zorluklara uğradılar, öylesine sarsıldılar ki, Peygamberleri ile çevresindeki

Müminler; Allah’ın yardımı ne zaman gelecek!!? diye feryat ettiler! İyi biliniz ki, sabredip mücadelesine devam edenlere Allah’ın yardımı yakındır.’’ (Bakara S.214) Ve “Yoksa Allah içinizden İslam’ın iktidarı ve yaşanılması uğrunda hayatlarını ortaya koyarak, konuşarak, yazarak, hesapsız servet harcayarak cihad edenleri tanımadan ve sabrederek mücadele edenleri ortaya çıkarmadan cennete gireceğinizi mi sandınız? (Ali İmran S.142)” ilahi mesajlarında belirtilen çilelere ve inandığımız değerlere yapılan saldırılara karşı ilacımız saldırı değil; Sadakat, sabır, hicret ve Cihad’dır.! Sadakat; saldırılan değerlere sımsıkı sarılmak suretiyle Rahman olan Allah’ın (cc) yanında olmak. Ve saldıran Şeytani mihrakların yanından ayrılmaktır! Peygamber Efendimiz gücü ele geçirinceye kadar kavli ve fiili saldırılara karşı saldırıya asla izin vermemiş, sabır ve hicret ilacına sarılmışlardır! Hele tek başına fertlerin, cemaat, diğer sivil ve siyasi örgütlerinin nefsi müdafaa dışında şiddet kullanarak ceza verme yetkileri asla yoktur! Allah’ımıza, Peygamberimize, Kitabımıza ve dinimize yapılan saldırılara karşı Allah’ın ilkesi İslam Nizamına ve Peygamberimizin hayatı olan sünnetine sabırla sarılmalıyız. Saldırı başörtüsüne ise, kızlarımız batı modalarını terk edip bolca giyinerek başörtüsüne sarılmalı! Namaza saldırı varsa, beş vakit namaza ve özellikle sabah namazına sarılmalıyız. Saldırı Peygamberimize ise Peygamberimizi hayatımızda örnek alarak ve daha çok severek sarılacağız!. Kültürel saldırılar neticesinde terk edilen Ayşe, Fatıma, Hatice, Muhammed, Abdullah, Yavuz, Abdülhamid gibi isimleri nesillerimize vererek, kendi milli kimliğimize sarılmalıyız. Ve tüm hakaret ve saldırılara karşı hukuk yoluyla davalar açmak suretiyle mücadelemize devam etmeliyiz! Saldırılara karşı, imani tepkimizi şiddete dönüşmeyecek devasa mitinglerle, konferanslarla ve medya programlarıyla İslami ilkelere daha çok sarıldığımızı tüm cihana göstermeliyiz. Zorba ve zalim kâfirlerin olduğu ülke, şehir ve mahalle hatta apartmanlardan özgürlüklere saygılı ve sadece Allah’a kulluk görevlerimizi yapabileceğimiz yerlere hicret silahına sarılmalıyız! Dinimize, Kitabımıza ve Peygamberimize saldıran ve inancından dolayı Müslümanlara baskı uygulayan, katleden emperyalist devletlerin saldırılarına karşı onların mallarına ve içimizdeki uşaklarına karşı boykot silahına sarılmalıyız. Müslümanlar yaşadıkları ülkelerin başında bulunan zorbacı kral, masonik iktidarlardan kurtulmadan yeryüzündeki Yahudi haçlı ve Budist devletlerin bilerek yaptıkları saldırıların asla azaltılamayacağını bilmeliyiz! İslam’a ve Müslümanlara yapılmakta olan, katliam, saldırı işgal ve zulüm saldırılarına karşı sığınılacak ve sarılanacak tek ülke Türkiye’miz olduğunu unutmamalıyız!. Tüm bu asırlık Haçlı ve siyonist işgal, katliam ve hakaret saldırılarını durdurmak istiyorsak, maddi ve manevi sahada güçlü bir Osmanlı ruhunda Süper Güç Türkiye’nin yeniden inşası gerekmektedir. Bu sebeple, başta Mü’minlerin Emiri makamında olan Cumhurbaşkanı kardeşimize ve hükümetimize sahip çıkarak sarılmak, desteğimizi artırarak vermek imani ve cihadi sorumluluğumuzdur. Dünya’nın küfür, nifak ve şer cephesi onlara saldırıyorken, bizim de bu kardeşlerimizi koruma adına iktidara sarılmamız gerekmez mi? Rüyalarında Peygamberimizi gördüklerini söyleyen kardeşlerimizin, Peygamber (s.a) Efendimize saldıran habislerin safından ayrılıp, Peygamberin izine ve yoluna sarılan tayyiblerin safında yer almaları zamanı hâlâ gelmedi mi? “Ey inananlar! Allah (cc), aranızdan cihad edenleri, Allah’tan, peygamberinden ve mü’minlerden başkasını dost ve sırdaş edinmeyen gerçek sadıkları kendi ilmiyle ayırt etmeden, sizi kendi halinize terk edeceğini mi sanıyorsunuz? Allah yaptığınız her şeyden haberdardır.’’ (Tövbe S.16) ilahi mesajıyla uyanma zamanı hâlâ gelmedi mi!?

Dışta emperyalistlerin, içte Çamuriyet gazete paçavralarının tahrik ve tuzaklarına karşı; “Ey Peygamber ve Mü’minler O kâfir ve münafık güçlerin eziyetlerine, incitici sözlerine aldırmayın. Allah’a dayanıp güvenin, işlerinizi Allah’a havale edin! Koruyucu güvence olarak Allah yeter. (Ahzab S.48)” “Şüphe yok ki, Allah ve melekleri, Peygamber’e salât ederler (değer ve destek verirler/onun şanını ve davasını yüceltirler). Ey inananlar! Siz de ona çokça salât edin (onun davasına destek verin, onun şanını yüceltin hayatınızda O’na önem verin) ve tam bir teslimiyetle ona selam verin. O’nunla barışın!’’ (Ahzab S.56) İlahi ilaçlarla yetişenlere, Allah ve Resulünün emaneti, kurtuluş ilacımız ve hayat şifamız İslam Nizamına sevgi, saygı, itaat ve inatla sarılanlara selam olsun! Selam, sevgi ve duayla.