Seçimin sürdüğünü, “Şu seçim bitse de kurtulsak” diyenlere inatla söylemiyorum. Zira seçimden onların kastettikleri şeyi kastetmiyorum.

Onların seçimden kastettikleri, iki gün önce gerçekleşen belediye başkanlığı seçimidir ve FETÖ projesinin zemin kazanmasıyla sonuçlanmıştır.

Seçimin çabucak bitmesini isteyenlerin keyfi yerine gelmiş midir, bilemem demokrasi denilen modern aldatmalar sistemi devam ettiği sürece bu seçimler yine olacaktır çünkü.

Seçim sonuçlarını değerlendirme hakkına sahip hemen herkes, “demokrasi kazandı” diye ısrarla vurguladıklarına göre, belki bu da iyi bir şeydir, ama bunu da bilemem.

Benim durduğum ve baktığım yerden seçimin sürmesi, millet olmak, beka hassasiyeti taşımak bakımından çok köklü, çok hayati bir hususa tabidir.

Şöyle ki, biz asıl seçimimizi Müslüman olmakla yaptık ve bu seçimle, İslam ümmetiyle birlikte çok kavimli, çok dinli bir dünyayı yönetmeye kendiliğinden talip olduk.

Büyük Selçuklu ile somutlaşan bu seçim, Osmanlı ile iptal edilemez, geriye alınamaz şekilde Batıya Yürüyüş’e dönüştü. Sekizinci yüzyılda başlayan bu süreç Safaviler ve Babürler sayesinde Doğu’nun (arka bahçemizin) tahkim edilmesiyle Viyana kapılarına kadar ulaştırdı bizi.

Batı’nın güçlenmesi ve onun bizi içimizden çökertecek oranda yerli hainler edinmesi yüzünden üç imparatorluğumuzu peş peşe kaybettiğimiz ise malumdur.

Söz konusu kaybedişler devrinde, asli seçimimize karşı içeriden ve dışarıdan hazırlanan bir ihanet çemberinin içinden, deyim yerindeyse Batı’nın işgal ve zulüm ateşinden geçerek seçimimizde musir olmaya, düşen sancağı yeniden kaldırmaya, yürüyerek var olmaya her zaman talip olduk, talip olmaya da devam ediyoruz.

Bu manada, “Seçim bitti, artık onun sonuçlarına takılıp kalmayalım. Uluslararası güçlerin satranç tahtasına dönen Ortadoğu, Afrika ve Akdeniz’de olanlara dikkat kesilelim” diyenlerin, bilerek ya da bilmeyerek maruz kaldıkları çarpık mantığın altını da önemle çizmeliyiz.

Zira, genelde Endonezya’dan Fas’a, Uygur’dan İspanya’ya kadar Müslümanların yaşadıkları topraklarda, özelde Türkiye’de, içeride olan dışarıda olana tabi bulunmaktadır.

Diğer bir söyleyişle Batı’ya yürüyüşümüzü önce sekteye uğratmak, ardından iptalini mümkün kılmak için geçmişte denenen Tanzimatlar, fiili olarak yeniden uygulamaya konulmaktadır.

Bu manada Kıbrıs sorunu, İstanbul’daki belediye seçimlerine; İslam dünyasındaki etkimiz, BAE ve diğer ABD korumalı valiliklerin bize karşı sergiledikleri düşmanlıklara ve fitnelere bitişiktir.

Aynıyla, ABD ve İngiltere’nin güdümündeki FETÖ’nün derbe teşebbüsüyle içeride meydana getirmek istediği zafiyet, dışa uzanan elimizin kırılması çabasına bitişik olduğu gibi, İstanbul’daki son seçim de doğrudan doğruya bunlara bitişiktir.

Hakikat böyle olunca, “Şu seçim bitse de kurtulsak” veya “Seçim bitti, şimdi dış politikaya ağırlık verelim” şeklinde ortaya çıkan ifadeler, bir tür gizli ricat fotoğrafı olduğu kadar, asli seçimimizin ıskalanmasına, unutulmasına çıkan zihni bir tahribatın da fotoğrafıdır.

Zira, bunlarla içeriye kilitlenmek istenilen bakışla, içteki gerçeklikten kopartılmış olarak dışa yöneltilmek istenilen güdümlü bakış, mahiyet itibariyle aynıdır.

Seçim günü, bir sandık odasından sosyal medyaya konu olan ve ilk bakışta basitmiş bir şeymiş gibi görünen şu olayı zikredersem, sanırım ele aldığım hususu gereğince sadeleştirerek anlatmış olurum:

Bir seçim sandığında FETÖ üretimi olan CHP sloganını topluca söyleyen güruha karşı, tesettürlü bir hanım, sandıkta siyasi görüşün beyan edilemeyeceğini söylediğinde, o güruhtaki bir kadın ona karşı şöyle diyor:

“-Sen de başörtünü çıkar, AK Partili olduğun belli oluyor.”

Tam burada sizlere, Menderes’in temsil ettiği, gürül gürül yükselen muhalefeti kırmak için CHP tarafından 18. Hükumet’e (16.01.1949 - 22.05.1950) başbakan olarak atanan İslamcı Şemsettin Günaltay’ı hatırlatmalıyım.

Hani şu, Müslümanları zalim ve despot CHP’ye ısındırmak için yıkılmaya terkedilmiş tekke ve zaviyeleri korumaya aldırıp, ziyaretlere açtıran ve aynı nedenle İmam Hatip okullarını kurduran Günaltay...

Evet şahane, eşi bulunmaz(!) demokrasinin seçimi iki gün önce bitmiştir. Ancak millet olarak bir arada bulunma, beka hassasiyeti taşıma bakımından, bizim seçimimiz bitmemiştir.

Bugün bir FETÖ projesinin etrafında konuşuyoruz, İslamcı Günaltay’ın karikatürü mesabesindeki yeni bir tipe dikkat çekiyoruz. Üstelik bu tipin yarın, geçmişinde İslamcılık kaydı bulunan alim, fazıl, felsefeci... başka bir bilmem ne oğluyla değiştirilebileceğini de şimdiden vurgulayarak söylüyoruz.

Bunlara bağlı olarak diyoruz ki, seçim sürüyor.

Orta yerde, din ve Müslüman düşmanlığı tescil edilmiş ve bu durumu sıradan bir sandık görevlisi tarafından da daha dün teyit edilmiş bir CHP var ve onun içeride elde ettiği başarı, hem dışarının başarısı hem de dıştaki varlığımızı olumsuz etkileyecek bir başarıdır.

İçeride yaptığımız ve yapacağımız her seçim, dışta ve dışarıya karşı yapacağımız seçimin ta kendisidir.

O halde seçim, sürmektedir.