Babasının tabutu başında bekleyen, içindeki yangını dudağından dökülen Fatihalarla serinleten bir yetimin masumiyetinde kayboldu kelimeler.. Ara sıra derin bir âh çekiyor, metânetle bakıyordu etrafına. Küçük ellerini kaldırıp dua etmeye başladı sonra. Sessiz çığlıkların ardından ezan sesi duyuldu ve hüzün bir sis bulutu gibi çökmüştü teselli cümlelerinin bulunamadığı yetim bakışlara..

Şehit savcı Mehmet Selim Kiraz.. “Dünyayı önüne koysanız o yine de adaletten, hakikatten yana olurdu” diyor onu tanıyanlar. İmam Hatip yıllarında terzilik yaparak eğitimine devam eden, zulme karşı adaleti savunmak için mesleği seçen biri. Avrupa'nın en büyük adliyesinde teröristlerce şehit edildi.. Ömer’in adaletini şiar edinmişti oysa ki..

Zor zamanlardan geçiyoruz.. Hayatı çocuk masumiyetinde yaşayalım istiyoruz belki ama çepeçevre kuşatıyor şiddet etrafımızı. Adanmış bir babanın yetiştirdiği evlat dimdik duruyor acılar karşısında. Muhammed’in gözlerine iyi bakın. Zulmedenlere rağmen adaleti, gücün sözüne rağmen sözün gücünü savunuyor sessizce.. Acı bir gerçek belki ama değişen gündemle birlikte unutulacak bütün bunlar..

Bir toplumda terör örgütlerinin varlığını sürdürmesi ve şiddet merkezli yapılanmaların milli değerlerimize saldırır hale gelmesinin arka planında farklı sebepler olabilir. Psikolojik savaşların giderek arttığı bir dünyada adaletten yana olanların hunharca katledilmesi barışa ve insanlığa olan umudumuzu elbette ki azaltıyor. Fıtratı gereği insan, ağzı kapatılıp başına silah dayanmış bir savcının fotoğrafına bakıp mağdurdan yana olmalıdır. Fakat güçten beslenen ve şiddeti savunan ‘gazeteciler’, hayatı Twitter’dan ibaret olan sosyal medyanın sahte kahramanları teröriste destek vermek şöyle dursun o fotoğrafı manşetlerine taşıdılar. Hiç mi düşünmezler şehidin eşini ve yetimleri..? Sorgulanması gereken Türkiye medyası, siyasi tarafgirliğin etkisiyle giderek ölçüsüzlüğe ve sınırsızlığa uzanan bir yolculuğa girmiş durumda. Herkes kendi tarafının avukatı, karşı tarafın savcısı olarak görüyor medya grubunu. Eleştirel düşünme anlayışından uzak, muhalif olmayı ‘iktidarın beyaz dediğine siyah deme’ olarak algılayan bir medya ile hangi etik değerlerden bahsedeceğiz? Elbette ki bu seküler medya eleştirisi, lider fanatizmiyle analiz yapan, her şeyi önceden yazıp komplo teorileri üreten cenah için de geçerlidir. Ahlâki sınırların çizildiği, toplum psikolojisini etkileyecek haberlerin ve algı operasyonlarının yapılmadığı bir medya ümit etmek, seçim arefesinde biraz hayal gibi..

Toplum olarak olağanüstü durumlarda faturayı kesecek bir fail arıyoruz hep. Siyasi bir kimliğimiz var ise bunun üzerinden karşı tarafı suçlamak, ölüler üzerinden siyaset yapmak alışık olduğumuz eylemler. Milli iradeye tepeden bakan, kendini başka dünyalardan görüp avamı ‘uyutulan’ konumuna indirgeyen narsistler var bir de. Bu milletin yetiştirdiği değerlere yapılan saldırılarda, terör faaliyetlerinde ve darbe girişimlerinde tek yürek olamayacaksak kardeşlik anlayışımızda bir sorun var demektir. Irkından, dilinden, siyasi görüşünden dolayı kimsenin kimseyi kınamadığı ve ötekileştirmediği bir dünyada ancak tesis edebiliriz merhameti.

Yıllar yılı terörle mücadele edilen bu topraklarda binlerce şehit cenazesine şâhid olduk. Ortak acılar üzerinden tefrika tohumları atmaya çalışanlar oldu. Fakat hiçbir zaman birlik ve beraberliğinden taviz vermedi bu aziz millet. Çünkü bir sevdamız var bu topraklara.. Aynı bayrağın gölgesinde yaşamanın getirdiği dik duruşu sergiliyor Anadolu insanı. Özgecan’ın babasının bilge sözleri ile şehit babasının temennileri ne kadar da benziyor. Gönül diliyle konuşanlar kalplere hitap ederler. Fakat nefreti seslendiren, güçten yana olanların acziyeti ise faşist bir saldırı karşısında duruşları kadardır. Adı ne olursa olsun şiddet merkezli her türlü terör faaliyetlerini ve onları destekleyen medyayı lanetliyor, sosyolojinin bu gibi durumlarda sorduğu ‘kime yaradı’ sorusunu bir kez daha soruyoruz..

“Yarın elbet bizim, elbet bizimdir” diyen şâirin teselli cümlesi, kalbi insanlık için atan vatanseverlerin dirilişine vesile olsun. Ve yetim kalan adalete seslensin şiir:
“Mehmedim sevinin, başlar yüksekte / Ölsek de sevinin, eve dönsek de..”
Şehit savcı Mehmet Selim Kiraz’a rahmetiyle tecelli etsin Rahim Olan..