Mükemmel bir sistem üzerine kurulmuş emsalsiz düzenle zahiri, bir o kadar da zıtlıklarla dolu batıni bir alemdir şu dâr-ı dünya. Ötelenemez çelişkiler taşır bağrında. Sadra şifa umutlar, gönle ziyan elemlerle doludur. Öyle boynu bükük semazen gibi dönüp durduğuna bakmayın, kibir dağının zirvesinden bakanlara nazire edecek kadar mağrurdur! Hiçbirimiz için dönmez ve dönmeyecektir asla! Kimilerine donuk ve hareketsiz bir sabite ve kimileri için hızla dönenen atlı karınca gibi baş döndürücü bir beklentiler dairesidir. Duyulan tüm endişelerin kaynağı, peşinde koşulduğu sanılan rızık görüntüsü altındaki tüm hırsların toplamıdır. Ne göğü mavi ve ne de denizi yeşildir. Bir aldanış, bir göz boyama ve bir efsun. Bir kralın elinde yarısı boş bir şarap kadehi, elinde kılıç; kurbanını bekleyen cellatın yüzünü örten maskedir! Ne bir kavuşma ve nede bir firâk; her bir notadan ses veren hüznün ve neş’enin merkezidir dünya. Ne bir han, ne bir hancı ve yolcu; soluğun yetmediği nefestir dünya. Elinde bir avuç tohumla iman ve ihlas ekeceklerin ahirine tarla, imtihan sınıfında suallere verilecek doğru ve yanlış cevaplardır dünya!

‘’Bilirim seni yalan dünyasın,

Evliyaları alan dünyasın,

Kaçan kurtulmaz senin elinden,

Demir kafesleri kıran dünyasın.’’

dediği gibi Derviş Yunus’un; kurtuluşu olmayan bir kaçışın adıdır dünya!

Ve insan!

Ah insan!

Mekan-ı imtihanın öznesi, merkezi insan!

 ‘’Li rabbihi le kenûd!’’(*) olan insan!

Malumunuz; babamız Hz. Adem’le başlayan insanın serüveninin ilk menzili dünya değildir. Dünya somut ilk başlangıç olsa da bidayet Cennettir ve dünya, cennet üzerindendir!

Cennet, evvel!

Dünya, ahirdir!

Ve cennet, Adem ve zevcesi Havva için yaratılışlarına en uygun mekandır. Emniyet ve huzurla, korkmadan, güven içinde hayat buldukları yerdir!

Ve ne gariptir ki Adem ilk kez; bu güven merkezinde, dâr-us Saaadet’te, yani cennette ‘’aldanmıştır!’’

En korunaklı, ferah ve güven içinde olduğu yerde!

Cennette!

 ‘’İnsan cennette bile aldanır mı?’’ sorusunun cevabı çoktan verilmiştir!

‘’İnsan cennette bile aldatılır mı?’’ sorusunun cevabı gibi…

Şairin de dediği gibi; nihayetinde ‘’insan, aldandığı kadar insandır!’’

Ne gariptir ki; tüm başarısızlıklarımızı, aldanışlarımızı, günahlarımızı, suçlarımızı üzerine yıktığımız günah keçisi ise nedense hep dünyadır!

‘’Yalan dünya! Kahrolası dünya! Fani dünya! Kahpe dünya! Vs vs … ’’

Peki insan neden dünyaya yükler tüm suçu(nu)?!

Halbuki insanın ilk ‘’aldanışı’’ dünyada değil ve dünya için değildir!

’Cennette ve cennet içindir!’’

Bu dünyada kendine bir cennet tahayyülü kuran her ‘’aldanmış!’’,  kurduğu ‘’sahte’’ cennet(lerinde) tekrar tekrar bir aldanışla yüzyüzedir oysa!

İlk ‘’aldanış’’ ‘’cennete’’ ise eğer, her Adem ‘’kendi cennetinde’’ bir sınanma hali içerisinde olacağı şuurunda olmalıdır.

Kendini en güvenilir, güçlü, muhkem, kudretli, emin, mutlu, sevilir, özenilir, gıpta edilir, dokunulmaz ve ferah hissettiği yer neresi ise orada, orayla ve O’nunla, onlarla  imtihan edilecek, ‘’aldanıp aldanmayacağı’’ bir kez daha sınanacaktır.

Her Adem’in yaklaşmaması gereken bir ağacı ve meyvesi vardır.

Bu imtihan dünyasında; kendini nerede güven ve huzur içinde hissediyorsan, orada sınanacaksın!

Çünkü ‘’cennet’’in şimdi tam da orasıdır!

Hatırla!

Senin, ilk aldandığın yer neresidir?

Seni kim aldattı ey insan?

(**) وغَرَّكُمْ بِاللّٰهِ الْغَرُورُ ’’ (… hem sizi Allah'a mağrurlandırdı o aldatıcı mağrur )

Düşün!

Adem (as); cennette ALDANIŞına mı yoksa cennetten AYRILIŞına mı ah-u vah-u fevaran etmiştir!?

Hangisine? 

Yoksa her ikisine mi?

Aldatıcı mağrura mı uymuştur? Yoksa bulunduğu yerden mi mağrurlanmıştır? Ya da başka hangi sebepler?

Senin ağacın ve meyven nedir ey Adem? Cennetin neresidir?

Sebebin nedir?

Seni aldatan nedir?

..

.

Bülent Deniz - Habervakti.com Genel Koord.

@bulentdenizim

www.bulentdeniz.com

---

(*) İnnel insâne li rabbihî le kenûd-Şüphesiz insan, Rabbine karşı çok nankördür. ADIYAT (Koşan Atlar) SURESI - 6. AYET

(**) Hadid (Demir) Suresi 14. Elmalılı Meali (Orijinal)