Suriye ziyaretimden önce, Ebu Muhammed Colani liderliğinde yürütülen Geçiş Süreci hakkında bazı rezervlerim ve endişelerim vardı. Özellikle, Ebu Muhammed Colani ve liderliğini yaptığı HTŞ'nin, başta ABD olmak üzere Türkiye dahil birçok ülkenin terör listesinde yer alması, bu geçiş sürecinin işleyişi ve geleceği hakkında kafamda bazı soru işaretlerinin oluşmasına sebep olmuştu. Bunun yanı sıra, sahadaki bütün direniş hareketlerinin bir araya gelerek oluşturduğu Feth'ul Mubin Operasyon Komitesi’nin Halep operasyonuyla başlayan ve Şam’ın özgürlüğüne kavuşmasıyla sonuçlanan harekâtın medyada sadece HTŞ ve Colani ile ilişkilendirilmesi dikkatimi çekmişti. Bu durumu, Colani ve HTŞ gerekçe gösterilerek Suriye’ye yönelik dış müdahalelere zemin hazırlayan bir algı operasyonu olarak değerlendirmiştim.
Suriye’ye gittiğimde, bu endişelerimi yetkili mercilerdeki kardeşlerimizle açıkça paylaştım. Yaptığımız görüşmelerde, sahadaki tüm direniş hareketlerinin Ahmed el-Şer’a (Colani) liderliğinde yürütülen Geçiş Süreci’nde onun yanında yer aldıklarını ve kendisine tam destek verdiklerini açık bir şekilde ifade ettiler. Ayrıca, direniş hareketlerinin askeri ve siyasi süreci yönetme stratejisi ve bu stratejideki birliktelikleri sayesinde, Geçiş Süreci Lideri Ahmed el-Şer’a ile birçok dünya devleti hükümetinin görüşüyor olması, endişelerimin yersiz olduğunu net bir şekilde anlamamı sağladı
Diğer taraftan, HTŞ'nin İdlib'in yönetimi sürecinde ortaya koyduğu bazı yaklaşımlar sebebiyle koyduğum rezervlere gelince, Şam'ın fethinin ertesi sabahı görüştüğüm başta Ahrar-uş Şam Genel Komutanı Amir El-Şeyh Ebu Ubeyde olmak üzere, sahadaki bütün yetkili kardeşlerimizin yapmış oluğu; "Suriye devrimi sona erdi. Suriye'de yepyeni bir sayfa açıyoruz. Bu süreç Suriye'nin yeniden inşası ve kalkınması sürecidir. İnşa süreci, devrim aklıyla değil, devlet aklıyla yönetilmesi gereken bir süreçtir. Bu süreçte, grupçuluk, hizibçilik değil, liyakat ve kuşatıcılık esas alınacaktır. Birbirine kenetlenmiş ve uyumla çalışan bir yönetimle yol alınması, inşa sürecinin zorunlu kıldığı bir durumdur. Bizler, bakanlıkları farklı etnik unsurlar, gruplar ya da hizbler arasında pay etmenin veya bu mevkileri hediye verme anlayışının, Suriye'nin yeniden inşası ve kalkınma sürecini baltalamak anlamına geldiğini düşünüyoruz. Ve bu geçiş sürecini hikmetle ve bir devlet mantığıyla yönetiyoruz"
Şeklindeki açıklamaları, İdlib'in yönetimi sürecinde ortaya çıkan bazı aksaklıklarla alakalı rezevrlerimi de geri çekmeme vesile oldu. (Bununla beraber, nasihatleşme zemininin daim olduğunu, bir yanlış, eksiklik veya yanlış anlama ile karşılaşıldığında bu yanlışlığı dilimiz ile düzeltmeye çalışmanın, karşılık görmemesi durumunda ise kalp ile bu yanlışa buğz etmenin İslam'ın bizden istediği bir duruş olduğu hakikatini saklı tuttuğumu da ifade etmek isterim)
Özetle, Suriye’de gerçekleştirdiğimiz görüşmelerde yetkili kardeşlerimiz, Suriye’nin yeniden inşası ve kalkınması sürecinde birlik, kaynaşma ve dayanışmanın önemini defalarca vurguladılar. Bu süreçte hedefin; güçlü, bağımsız, hiçbir tarafın, yapının veya devletin uydusu olmayan, adaletin, liyakatın, hakkaniyetin ve şuranın esas alındığı, İslam’ın özgürce yaşanabileceği bir Suriye inşa etmek olduğunu net bir şekilde ifade ettiler.
Yeni Suriye, İslami inancından dolayı kimsenin aşağılanmadığı, ötekileştirilmediği, takip edilip fişlenmediği; ifsadın ve fücurun kontrol altına alındığı; İslami davetin, eğitimin ve terbiyenin devletin korumasında özgürce yapılabileceği bir sistemin inşasını hedefliyor. Böyle bir sistemin gölgesinde yetişecek nesiller, İslam ümmetine ve insanlığa hidayet ve nur taşıyan öncü bir toplum olacak. Bu toplum, Müslümanları tarihteki izzetli ve güçlü dönemlerine taşıyarak insanlığı sahil-i selamete ulaştıracak bir lokomotif görevi görecektir.
Böyle bir model, Müslümanların en az üç yüzyıldır özlemini çektiği bir yönetim modelidir.
Bugün bu hedefin temelleri atılıyor.
Ancak, bu süreci gerek bölgesel gerekse küresel düzeyde baltalamak ve bozmak isteyenler mutlaka olacaktır. Bu amaçla çeşitli tuzaklar kuracaklardır. Bu noktada, süreci hikmet ve basiretle yöneten kardeşlerimize Allah-u Teâlâ’dan güç, kuvvet ve sabır ihsan etmesini, ayaklarını bu kutlu yolda sabit kılmasını niyaz ediyorum. Rabbim, bizleri de bu büyük ve ulvi davanın samimi hizmetkârları eylesin.
Suriye'de gerçekleştirdiğimiz görüşmelerde bu büyük ve ulvi davada Türkiye'deki müslümanlar olarak üzerimize düşen sorumluluğun bilincinde olarak, başta geçiş süreci liderliği olmak üzere tüm yetkili kardeşlerimizin ve Suriye halkının yanında yer aldığımı kendilerine açıkça ifade ettim.
Muhammed Yorgancıoğlu