Tecahül arif nedir?

Tecâhül-i arif, şiir veya düz yazı bir metinde bilinen bir hususun bir nükteye bağlı olarak bilinmiyormuşçasına ifade edilmesidir. Yani bilineni bilmezlikten gelmedir. Tecâhül, tecâhül-i ârifâne de denir. "Gel arif ol ki marifet olsun tecâhülün." (Şeyh Gâlib) mısrasında aslında bu terimin açıklaması yapılmaktadır. Tecâhül-i ârif özel bir maksat taşır. Bunlar övgü ve yergide mübalağa, hayranlık ve kendinden geçme, neşe ve sevinç esnasında duyulan heyecanın ifadesi, kınama, neşelendirme gibi sebeplerdir.

Tecâhül-i ârif çoğu zaman teşbih ve mübâlaga ile birlikte bulunur. Bu sanatı teşbih ve mübâlagadan ayıran ve bir üslûp hususiyetinden çıkarıp bir sanat vasfı kazandıran şey şairin heyecanı altında bu sanatların zuhur etmesidir.

Tecahül arif sanatına örnekler:

Şakaklarıma kar mi yağdı, ne var?

Benim mi Allahım, bu çizgili yüz?

Ya gözler altındaki mor halkalar?

Neden böyle düşman görünürsünüz

Yıllar yılı dost bildiğim aynalar. (Cahit Sıtkı Tarancı)

Şair, bu dizeleri aldığımız "Otuz Beş Yaş" şiirinde delikanlılık çağının artık geçtiğini, zamanla her şeyin değiştiği gibi kendisinin de değiştiğini ve ölüm gerçeği ile yüz yüze gelişini yukarıdaki soruları kendisine sorarak anlatmaktadır. Bu sorular cevap almak için sorulmamıştır. Elbette şair baktığı aynadaki yüzün kendisine ait olup olmadığını, ayrıca aynaların insana düşman olamayacağını bilmektedir. Fakat gerçeği aksettirmeleri onların düşman olarak algılanmasına yol açmıştır. Dizelerdeki sorular bilgi edinme isteğinin ifade değil; bir korkunun, endişenin, kaygının dışa vurumudur. Uslup tabii ve metnemuhatap olanı etkileyicidir. Bu ton şiirin bütününde hâkimdir ve doruk noktasında şiir sona ermektedir.

Her yer karanlık pür nûr o mevki!

Mağrib mi yoksa makber mi yâ Rab?

Rü'yâ değil bu ayniyle vâki

Ya hab-gah-i dilber mi ya Rab?

Bir gülşen olmuş bak şu harâbe
Ebr-i seher mi düşmüş türâbe?
(Abdülhak Hamid)

Şair bu beyitleri, gece vakti matem elbisesi giymiş bir kıza bir mezarın başına giderken söyletmektedir. Bu kız elbette baktığı yerin mağrib mi yoksa makber mi olduğunu, toprağa seher bulutunun düşüp düşmediğini bilmektedir. Ama içinde bulunduğu durumun verdiği heyecan ve üzüntü ile ruh aleminde geçirdiği değişim ve firtinaları bize tabii ve samimi bir ifade ile aksettirmektedir. Dolayısıyla ikinci ve son mısralarda başarılı birer tecahül-i arif sanatı vardır.