Bir insanın kaçışını ve korunmasını kolaylaştıran en önemli iki unsur, elindeki bilgiler ve içinde bulunduğu oluşumdaki düzeyidir! Etki ve yetkisi oranında arzettiği önemdir!

Adil Öksüz'de bu ikisi de vardı.

Soru şu!

Öksüz, elindeki bilgilerden dolayı kaçırılması mı gerekiyordu?

Yakalandığı gün, ''Tarla bakmaya geldim'' demişti. Bu iddiasına savcı hariç, kimse inanmamıştı. Aslında ben şahsen savcının inandığına da inanmıyorum. O'nu yakalayan askerler ellerindeki kişinin FETÖ mensubu olduğunu tahmin edebiliyor ya da o ihtimal üzerine tutukluyor olabilirdi! Bu ihtimal üzerinden ''FETÖ'cü olabilirdi peki ama örgüt içindeki pozisyonunu neydi?'' İşte bunu bilmiyorlardı!

Ve Adil Öksüz serbest kaldı. Tüm üst düzey FETÖ'cüler gibi kaçmayı başardı. Bu arada cezaevlerinde tutuklu FETÖ tepe yöneticilerinden hiç kimsenin olmadığını da ayrıca belirteyim. Onlar, 15 Temmuz'dan çok önce pasaportlarını göstere göstere havalimanlarından çıkıp gitmişlerdi bile!

Adil Öksüz her şart altında ya kaçırılır ya da öldürülürdü!. İki ihtimalden biri gerçekleşti! Kaç(ırıldı)tı!

Çünkü konuştuğu ve hakkında kapsamlı soruşturma yapıldığı zaman şu an hala devlette sistem içindeki pozisyonunu koruyan bir çok kripto FETÖ'cü deşifre olurdu.

Düşünün, Bu isim 15 Temmuz darbe girişimini yöneten emirleri veren en üst düzey kişi. Böyle bir kişiye vefa borcu olmaz. Pimi çekilmiş bir el bombası gibidir. Ya fırlatıp atacaksınız ya da elinizde patlayacak. Kriptolar fırlatıp atma imkanını değerlendirdi.

Adil Öksüz'ün fiziki olarak cezaevinde olması devletin hiç bir işine yaramaz. İşe yarayan ondan elde edilecek bilgiler ve isimlerdir.

Doğru cevaba ulaşmak için, soruyu doğru soralım!

Bu adamın tutuklanması ve sorgulanması sonucunda elde edilen bilgiler kimlere zarar verebilirdi?

Çok uzun yıllar örgütün tepe ismi olan bu kişi halen sistemde olan kimlerle ilişkiliydi?

Örneğin; Adil Öksüz’ün gözaltındayken telefonla görüştüğü kişilerden biri olduğu iddia edilen ve FETÖ soruşturmasında adli kontrol şartıyla serbest bırakılan Prof. Dr. Recep Kaymakcan’ın ( Kendisi Yeniçağ Gazetesine yaptığı açıklamayla bunu yalanlamıştı) Gençlik Spor Bakanlığı’ndaki müşavirlik görevini sürdürdüğü ve danışman unvanıyla devlet üniversitelerinde konferanslar verdiği haberleri tüm sitelerde yayınlanmış bir haber olarak halen arşivlerdedir.

Adil Öksüz’ün serbest bırakılmasında sorumlulukları bulunduğu iddiasıyla yargılanan 28 kişinin davasında çıkan kararda ise mahkeme; aralarında eski Başbakanlık Müşaviri Ali İhsan Sarıkoca’nın da bulunduğu 24 sanığın beraatine karar verirken, iki sanık astsubayı “görevi kötüye kullanmak” suçundan 5 ay hapis cezasına çarptırdı. Bu cezayıda erteledi!

Adil Öksüz’ü yakalamak için Sakarya’da oluşturulan ekibin başında bulunan polis müdürü FETÖ soruşturması kapsamında tutuklandı.

Mesela aynı şey Fetullah Gülen içinde geçerlidir.

Aynı sebeplerden dolayı emin olun Gülen'in iadesini istemeyen onlarca çok üst düzey bürokrat vardır. Gölgelere saklananlar!

Cumhurbaşkanı'nın FETÖ ile mücadelesinde yalnız olduğu vurgusu bizzat kendisine ait! Öyle ki, FETÖ'ye içeriden verilmiş, verilen ve gerekli tedbirler alınmassa ileride de verilecek olan desteğin %1'i bile Erdoğan'ın terörle mücadelesine verilmiyor. Kimler tarafından mı?

Cevabı siz verin!

FETÖ'ye içeriden verilen destek ve kriptoların çabasının yüzde biri bile ''FETÖ ile mücadele ediyorum'' diyen basiretsiz, korkak menfaatına tapanlar tarafından verilmedi. Biz ise ''mücadele veriliyor'' adı altında, kaypakların, tabansızların koltuklarını koruma kollama oyunlarını izledik. Haa arada sırada dişlerinin battığı ''çaycıyı çorbacıyıda'' ihraç etmeyi eksik etmediler. ''Cesurca mücadele ediyoruz'' diye oturdukları koltuklardan daha büyük ve rahat koltuklara paralel geçiş yapmak için “mücadele böyle yapılır“ vaveylaları kopardılar, pr'lar yaptılar! Hedefledikleri koltukları koparanlar oldu mu? Siz söyleyin! Şimdi o koltuklarda da dişlerini geçirebilecekleri gariban çaycı-çorbacı, kapıcı arıyor olmalılar. Bir iki tanesinin kazara masasına otursan Erdoğan'ın en büyük destekçileridir! Yanılsamaları ne kadar da mide bulandırıcı!

(Mücadele derken, bu yapıda rütbe üstünlüğü hiyerarşik oluşumda bir çaycıda da olabilir! Hastane başhekimine talimat veren hastabakıcı örneklerini es geçmeyin!)

İşte bu ve benzeri nedenlerden dolayı; dünya tarihinin gelmiş geçmiş en büyük terör organizasyonu 15 Temmuz'da başarısız oldu ama finans, hukuk, uluslararası ilişkilerde oldukça başarılılar! FETÖ ne gariptir ki; ne mali gücünü ne de organizasyon kontrolünü kaybediyor.

Çünkü mücadele ettiğin örgüt devletin kılcal damarlarına girmiş. Ve ciddi bir uluslararası networke bağlılar! Bu nedenle mücadele biçimi alışıla gelmiş anti-terör faaliyetlerinin dışında olmalıydı.

En basitinden FETÖ'nün ayağını kaydırdığı, kumpas kurduğu kişilerin yerine kimler getirildiyse bu kişiler derhal tespit edilmeli, soruşturulmalı gerekirse ihrac edilip tutuklanmalıydı. Bu durumda zaten sisteme sızmış teröristlerin rahatlıkla %50' sini temizleyebilirdik.

Ama ne yaptık ''kendi kendinizi yargılayın kendi kendinizi tutuklayın'' gibi garip bir yöntem uyguladık.

Sanki işi devlet içindeki FETÖ'cülere bıraktık. Tıpkı geçmişte tüm idareyi bıraktığımız gibi. Onlarda pası gördü ve gole çevirdi. Binlerce saçma sapan soruşturma, ''banka hesabına hapis, örgüt üyeliğine beraat, örgüt finansörlerine beraat ve makamlar'' verdiler.

Teröristlerden ''mağdur'', masumlardan da ''terörist'' çıkartmayı başardık.

Elimizde ne kaldı?

Ben de dahil gerekli tedbirler alınmassa artık kimsenin ciddiye almamaya başlayacağı FETÖ ile mücadele soruşturmaları.

15 Temmuz Şehitlerimizin ruhu şad olsun!