İster bireysel ister toplumsal olsun, iyi olacak düşüncesiyle yapmaya başladığımız bir şeyin ne kadar iyi ya da doğru olduğu, başlangıcından itibaren ki gidişine, bu yolda karşılaştıklarımıza, yakın ve uzak vadede bize ne katacağına dair ipuçlarına ve yıllar geçtikçe, toplam çizgisinin altında ne kaldığına bakarak anlamaya çalışırız. Her durumun bizden aldıkları ve bize kattıkları vardır. Kâr zarar dengesi hesap edilerek, ne tarafa doğru evrilmemiz gerektiğine karar veririz. Toplumu ilgilendiren konularda, bu değişim ve ya yeni adımları, sosyal bilimciler, sosyologlar, toplum mühendisleri, ilim ve bilim adamları siyasetçiler ve gerekli başka ilgililer bir araya gelerek tartışırlar. Mevcut durumun insana ve topluma ne kattığı, ne tarafa doğru ilerlettiği ve daha iyiye doğru bir gidiş için bundan sonra ne gibi tedbirler üretilmesi gerektiği konusunda müzakereler yaparlar.

Konumuz kadınların çalışması

Her bireyin, eğitim aldığı alanda çalışması, topluma hizmet ederek becerilerini katma değere dönüştürmesi son derece normal ve hatta gerekli. Bir alanda uzmanlığı olmayanlar bile, ya ekonomik şartları gereği ya da sağlığı, şartları elverdiği için çalışmak isteyebilir. Buraya kadar her şey normal. Konu çocuklar ve aile içi iletişim olunca sıkıntılar başlıyor. Ev işleri yeteri kadar ağır ve yorucu. Her ne kadar “Sen akşama kadar bu evde ne yaptın” tarzında yakınmalar olsa bile, evimiz ne kadar yaparsan bitmeyen bir iş üretme potansiyeline sahip çünkü aile bireylerinin tümünün yaşam alanı. Çocuk olduğunda bu işler yine yapılıyor ve ilâve çocuğa zaman ayırmak gerekiyor. Aslında çocuklardan önce, eşlerin birlikte vakit geçirmeye, bir birlerini sevdiklerini ve çok değerli gördüklerini hissetmeye ve hissettirmeye ihtiyaçları var. Bunu illâ bir çiçek, bir hediye ile hissettirmek gerekmiyor. Bu duygular insanın her hareketine, her sözüne ve her yaklaşımına damgasını vuran yüreğe yerleşmiş bir sevginin tezahürü olmalı ki önce bakışlar bunu yansıtsın. Bunun için de, sosyal medyanın kapısı olan telefon, bilgisayar ve televizyondan uzak kalarak, eşimize yakın olmayı seçmeliyiz.

Eşimizle birlikte ne kadar çok şey paylaşırsak o kadar yakınlaşırız

Önce eşler arasında bir muhabbet devreye girmeli ki boşluklar ortadan kalksın. İster yetişkin ister çocuk olsun, sevgi ve ilgi boşluğunu hemen doldurmayı bekleyen tehlikeler vardır. En basitinden, sigara, sosyal medyada takılarak zaman öldürmek, abartılı takı takmak, abartılı makyaj, dikkat çekecek şekilde giyinmek, alkol, yanlış ortam ve yanlış arkadaşlıklar ile insanın ayağı her kayma tehlikesi ile karşı karşıya kalabilir. Bir yerde çizgiden çıkma eğilimi varsa, hemen ihtiyaçların doğru bir şekilde giderilip giderilmediğine bakalım

Bizim için anlamlı olanlar bizi çeker

Eşlerin ikisi de çalışınca, ister istemez bazı şeyler aksayacaktır. “Hem karnım doysun hem çörek bütün kalsın olmaz. Karnın doyunca çörek yarımlanacak” atasözünde belirtildiği gibi, çalışınca bazı şeyler aksayacaktır ki bu da normal bir durumdur. Burada önemli olan şu muhasebeyi yapabilmek, “Vazgeçtiklerim neler, elde etmek istediklerim neler?”

Nasipse devamı haftaya...