Bakan Fidan, Dışişleri Bakanlığında Ankara'daki basın temsilcileriyle bir araya gelerek gündeme dair soruları yanıtladı.
Trump ve görevi devraldıktan sonra olası politikalarına ilişkin Fidan, "(Savaşlar) Benim Trump'tan aldığım izlenim, belli konularda söylemi devam ettirip kritik konuları ilk başta biraz akışına bırakacağı yönünde. Çok fazla radikal karar almayabilir. " ifadelerini kullandı.
Hakan Fidan, Trump'ın göçmenler konusunda radikal karar alma ihtimalinin bulunduğunu zira bunun hem iç hem de dış siyasette maliyeti en az olan husus olduğunu belirterek "(Trump) Jeopolitik sorunlarda biraz daha bekle gör politikası veya öteleme politikası izleyebilir." diye konuştu.
Trump'ın Suriye'deki olası politikasına ve Türkiye ile ilişkilere dair soruya ilişkin Fidan, şunları kaydetti:
"Suriye'de Trump’ın ne yapacağı konusunda şu an çok fazla emare yok. Ancak ilk dönemindeki birtakım yaklaşımlarından hareketle, bugün ne yapabileceğine dair tahminler var ama sadece bunu esas alırsak isabetli düşünmeyiz diye değerlendiriyorum. ABD, Suriye’de YPG/PKK ile işbirliği yaptığı sürece Türkiye ile ilgili stratejik sorun alanı tabii ki devam edecektir. Güvenlik ağırlıklı bir dış politika izleyen Amerika'nın Türkiye'yi en iyi anlayacak durumda olması gerekiyor."
Fidan, Türkiye'nin hem diplomatik hamlelerle hem alandaki duruşuyla bu konudaki tavrını net ortaya koyacağına işaret ederek ABD'nin Trump'ın ilk başkanlık döneminde Suriye'den çekilmeyi istediğini ve denediğini ancak o dönem Amerikan sisteminin bunu dinlemediğini ve razı olmadığını anımsattı.
Trump'ın Suriye'de olanların İsrail'in güvenliğine etkisi olup olmayacağını değerlendireceğini kaydeden Fidan, "(Trump yönetiminin) PKK/PYD ile olan ilişkisini gözden geçireceğini değerlendiriyorum. Çünkü biz bu konuda ne kadar ciddi olduğumuzu kendilerine her fırsatta iletiyoruz. Demokratlar böyle bir arayışın içerisine son zamanlarda girmişlerdi çünkü bu işbirliğinin sürdürülemez olduğunu onlar da görüyorlar. Geçici olarak başlayan bir şeyin bu kadar uzun sürmesi ve Türkiye gibi bir müttefikin artık başka bir noktaya itilmesi, rasyonel ve stratejik olarak izahı olmayan bir konu. Açıkçası biz bunu çok fazla sineye çekemeyeceğimizi, çekmeyeceğimizi onlara gösteriyoruz ve bu yolda da devam etmemiz gerekiyor." dedi.
"Türkiye bölgede kendi güvenliğini sağlamak için her türlü adıma hazır"
Bakan Fidan, Türkiye'nin hem alanda terörle mücadele faaliyetlerini hem de diplomasi masasında pozisyonunu net savunmaya ve ileri teklifler getirmeye devam etmesi gerektiğini belirterek "Bölgede bizim kendi güvenliğimizi sağlamak için her türlü adımı atacağımızı, atmaya hazır olduğumuzu Amerika görüyor. Belli konularda kendilerinden bir tavır değişikliği beklediğimizi de görüyor. Hani belli operasyonları farklı türden yapıyorsak bunun sebebi beklentilerimizin karşılanmasına imkan sağlamaktır ama arazideki durum bizim daha farklı türden bir operasyonu zorunlu kılarsa o da Cumhurbaşkanımız (Recep Tayyip Erdoğan) da ifade etti, elbette gereği yapılır." diye konuştu.
Fidan, ABD askerlerinin bölgede askeri operasyonlara katkı sağlamadığını ve "engelleyici bir rol" oynadığını belirterek "Özellikle İranlı milislere yönelik yapılacak her türlü bölgesel operasyonda Irak'taki ve Suriye'deki Amerikan askerleri adeta rehin olarak kullanılıyor. Amerika İran’ı veya İranlı milisleri bir yerden vurduğu zaman, bölgedeki askerleri saldırılara hedef oluyor. Bu da tabii sürekli bir gerilim alanı oluşturuyor ama dediğim gibi Demokratlar döneminde, Amerikalılar Afganistan'da geri çekilmede yaşadıkları zorluğu, Suriye’de görmek istemediler. Şimdi Cumhuriyetçiler iktidarı devraldıklarında, bunu hayata geçirmeleri için tabii ki bir imkan olabilir. Benim değerlendirmem bu yönde. Olumlu adım atılabilir." ifadelerini kullandı.
Hakan Fidan, ilgili kurumların ABD'li muhataplarıyla görüşmelerinde, bölgedeki terörle mücadele operasyonlarına muhakkak destek vereceklerini ve bunun için başka bir terör örgütüne ihtiyaç olmadığını ilettiğini kaydetti.
Rusya-Ukrayna Savaşı'nda bir donma ya da yumuşama durumu olduğu takdirde Moskova ile Washington arasında Suriye meselesinde de belki başka konuların konuşulabileceğine işaret eden Fidan, ABD'nin bölgeden çekilmesi durumunda üzerine yatırım yaptığı aktörün zarar görmesini önleyecek birtakım arayışlarının da mümkün olabileceğini söyledi.
Fidan, Türkiye'nin her türlü senaryoya hazır olmasının öneminin altını çizerek Suriye rejimiyle sorunları masaya yatırmayı daha düzgün bir formatta ve diplomatik olarak tercih ettiklerini dile getirdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ileri bir diplomatik teklifi olduğunu hatırlatan Fidan, "Suriye tarafı belli konuları, özellikle şu süreç içerisinde çok fazla değerlendirmeye hazır ve açık gözükmüyor açıkçası. Ben bunları anlattığım zaman 'Türkiye, Esed'in muhalefet ile anlaşmasını ön şart koşuyor veya anlaşmasını ön şart koşuyor' diyenler oluyor. Hayır, bu bir ön şart değil. Benim sorunumu halletmesinin yolu, pratikte bu türden bir şeyden geçiyor." dedi.
Kalkınma Yolu Projesi
Irak ile Kalkınma Yolu Projesi'ne değinen Fidan, bu projeyi ekonomik ve siyasi olarak çok desteklediklerini ve Irak'tan Kalkınma Yolu Projesi teklif edildiğinde hemen kabul edip bölgedeki aktörlerin de katılımını teşvik ettiklerini aktararak, "Gerçekten (Kalkınma Yolu) Irak’ı son 20 yılda pozitif bir şekilde gündeme getiren bir proje. Biz bunun için destekliyoruz." diye konuştu.
Irak ile ilişkilerin ekonomi ve diğer konular üzerinden gelişmesinin güvenlikle bağlantılı konuların da daha rahat çözülmesini sağladığını kaydeden Fidan, ekonomi, kalkınma ve yatırımın Irak'ta gelişmesi için terör örgütlerinin temizlenmesi gerektiğine işaret etti.
Erbil ile Bağdat arasında boru hattı yakında açılabilir
Silahlı unsurların olduğu çatışma bölgelerine Avrupa'dan veya başka bir yerden büyük bir finans kuruluşunun da kredi vermeyeceğini anlatan Fidan, Erbil ile Bağdat arasındaki petrol gelirleri paylaşımı görüşmelerine ilişkin, şunları kaydetti:
"Erbil ile ilişkilerinde özellikle boru hattı ve petrolün gelirinin paylaşımı meselesinde önemli ölçüde anlaşmış gibi duruyorlar. Çünkü prensipte zaten Erbil ile Bağdat anlaşmıştı ama Bağdat'ın Erbil ile daha önce kontrat imzalamış olan şirketlerle anlaşma imzalaması gerekiyordu, bunlar da ağırlıklı olarak Batılı şirketler. Erbil ile yaptıkları anlaşmadaki her varil başına belli bir ücreti ödenmesi konusu vardı. Şimdi onu tekrar Bağdat ile yapmaları gerekiyor. Anladığım kadarıyla belli bir mesafe katedilmiş. Yakın dönemde boru hattının açılmasını bekliyoruz açıkçası, bize Iraklı tarafın söylediğine göre. Boru hattının açılması tabii ki bölgede onların da lehine çok hareketlilik getirecektir. "
"PKK'nın etkisi altında kalacak bir valilik istemiyoruz"
Kerkük konusunu çok yakından takip ettiklerini, nüfus ve demografik değişikliklere karşı olduklarını söyleyen Fidan, Türkmen Cephesi ile ciddi bir temasları olduğunu anlattı.
Fidan, Kerkük Valisi seçimi konusunun mahkemeye taşındığına işaret ederek "PKK'nın etkisi altında kalacak bir valilik biz orada görmek istemiyoruz. Tamam, orada bir dönüşüm sistemi var. Kürtlerin, Arapların ve Türkmenlerin sırayla dönüşümlü valilik yapması meselesi. Orada Kürtlerden kim olacak meselesi, biraz problem oldu kendi aralarında. Süleymaniye bir etki kullanma yönüne gidiyor ama oradaki nüfus sayımı daha önce 2017'de terörle mücadele esnasında oradan gitmiş olanların tekrar gelmesi meselesi." dedi.
Bakan Fidan, sonuç ne olursa olsun anlaşması yapılan dönüşümlü valilik ve Kerkük'ün "asli bileşenlerinin mutabık kaldıkları biçimde yaşamayı sürdürmeleri" gerektiğini getirdi.
Süleymaniye ile ilişkilere dair soruya Fidan, "Süleymaniye, PKK ile ilişkilerinde bizi tatmin edici bir geri dönüş yapmadı açıkçası. Biz de bu yüzden onları tatmin edecek adımları atmıyoruz. Onlara yönelik tedbirlerimize devam ediyoruz. Süleymaniye ne zaman PKK ile ilişkisini bitirir, bizimle ilişkisi o zaman normalleşir. " yanıtını verdi.
Irak, Türkiye-Suriye ilişkilerinde kolaylaştırıcı rol oynayabilir
Irak'ın Türkiye-Suriye ilişkilerinde kolaylaştırıcı rol oynama girişimi olup olmadığına ilişkin soruya Fidan, Irak'ın böyle bir niyeti olduğu cevabını vererek Türkiye'nin bu çabaları takdirle karşılayacağını ve Irak'ın ev sahipliği yapmak istemesi durumunda buna da açık olduğunu söyledi.
Fidan, Suriye, Irak ve Türkiye'nin birbirine kara sınırı olan ülkeler olduğunu vurgulayarak üç ülkenin geçmişteki gibi bir araya gelip belli ağır konuları daha yapısal bir şekilde konuşmaları gerektiğini dile getirdi.
Irak ile Suriye arasındaki sınır güvenliğinin fevkalade önemli olduğunu vurgulayan Fidan, "Terörle mücadele önemli. Silah kaçakçılığını engellemek önemli. Bu konuda Irak'ın da çok muzdarip olduğu konular var. Yani bir üçlü işbirliği mekanizmasını biz açıkçası destekliyoruz." ifadelerini kullandı.
"Federasyon meselesinde Rumların kaybı daha fazla olacak"
Fidan, Kıbrıs meselesine ilişkin, Avrupa Birliği'nin (AB) Kıbrıs meselesinde tarihi bir hata yaptığını ve bu nedenle bu konuda pozisyon almaya itildiğini belirterek, Türkiye'nin çözümü AB ile değil Birleşmiş Milletler ile götürmeyi tercih ettiğini dile getirdi.
Bakan Fidan, iyi niyetlere açık olduklarını ve adada şu andaki pratikteki gerçekliği yansıtacak bir çözüm istediklerini belirterek "Yani biz oraya bir çözüm empoze etmiyoruz. Dolayısıyla Türkiye’nin önünü tıkadığımız yönündeki iddia tümüyle gerçek dışıdır. " dedi.
Nükleer risk
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in Ukrayna ve nükleer doktrine dair açıklamalarına ilişkin Fidan, Putin'in küresel savaş ifadesinin Türkiye'nin sürekli uyardığı bir durum olduğunu hatırlatarak Ukrayna ve Gazze'yle savaşın derinleştiğine ve kutuplaşmanın arttığına dikkati çekti.
Fidan, Kuzey Kore'nin asker göndererek savaşa aktif taraf olduğuna işaret ederek ABD ve Avrupa'nın da silah göndererek savaşa açıktan taraf olduklarını anımsattı.
Halihazırda ekonomik, siyasi ve sıcak savaş olarak devam eden topyekun bir mücadele olduğuna dikkati çeken Fidan, "Bunu kelimenin geniş anlamıyla küresel savaş olarak nitelendirmek mümkün. Önemli olan bunun şiddetinin artmaması. Bu belli yerlerde ekonomik ve siyasal savaşın, sıcak savaşa dönüşmemesini temin etmek. Şimdi her iki taraf da elini yükselterek bir gerçekliği ortaya koyuyor." diye konuştu.
Fidan, Rusya-Ukrayna Savaşı'ndaki nükleer tehdide ilişkin, "(ABD'de) Demokratların belli konularda atmak istedikleri adımları, şimdi seçim baskısı olmadan attıkları kanaatindeyim. İşte Ukrayna konusunda, İsrail konusunda görüyoruz atılan adımları. Burada nükleer bir risk var mı? Açıkçası nükleer adı konuşulmaya başladığı andan itibaren nükleer risk oluşur." değerlendirmesinde bulundu.
"Hamas'ın Siyasi Bürosu Türkiye'ye gelmiş değil"
Hamas ile Türkiye arasındaki ilişkilere yönelik iddiaları değerlendiren Fidan, "Türkiye olarak biz bu dedikoduları yalanladık. Bakanlık Sözcülüğümüz, Hamas Siyasi Bürosunun Türkiye'ye taşınmadığını açıkladı. Dediğiniz söylentileri Katarlılar da yalanladı. Dolayısıyla şu anda dediğiniz türden bir şey söz konusu değil. Yani Hamas'ın Siyasi Bürosu Türkiye'ye gelmiş değil." diye konuştu.
Fidan, ABD'nin Hamas üzerinde baskı kurmak istediğini, özellikle Demokratların barış anlaşması ve rehineler konusunda uğraştığını ifade etti.
Bakan Fidan, mevcut ateşkes şartlarının Hamas'ın kabul ettiği şartlar olmadığını vurguladı.
"UCM'nin aldığı karar, tarihi bir hadise"
Uluslararası Ceza Mahkemesinin (UCM) İsrail Başbakanı Binyamin Netahyahu ve eski Savunma Bakanı Yoav Gallant için tutuklama kararı almasına ilişkin Fidan, "UCM'nin aldığı karar, tarihi bir hadise." diyerek bazı ülkelerin bu karara uyacağını açıklamasına değindi.
Fidan, bu sonucun daha erken çıkmasını istediğini belirterek "Tutuklama kararının çıkmasında, uluslararası seferberlik neticesinde insanlık vicdanının İsrail'in izlediği soykırıma karşı artık ortak bir tavır alması ve ortak bir söylem etrafında birleşmesi de büyük rol oynadı." diye konuştu.
Herkesin bir an önce ateşkes olması, insani yardımların başlaması ve iki devletli çözüm sağlanması noktasına geldiğine işaret eden Fidan, "İsrail her tutumuyla bunları istemediğini açıkça ortaya koyuyor. Apaçık soykırım işleyen İsrailli yöneticiler hakkında tutuklama kararı çıkarılmış olması elbette önemli." dedi.
"Gazze’ye gıda götürmek için uluslararası bir inisiyatif başlatılmalı"
Fidan, bu tür kararların alınması gerektiğine ancak bu kararların da yeterli olmadığına dikkati çekerek "Oradaki 2 milyon insanı açlıktan kurtarmanın artık tek bir yolu var; Gazze’ye gıda götürmek için uluslararası bir inisiyatif başlatılmalı. Zira diplomasinin tüm imkanları kullanılmış olmasına rağmen Gazze’de 2 milyon insan tüm insanlığın gözü önünde taammüden aç bırakılarak ölüme mahkum ediliyor. Birleşmiş Milletler bunu maalesef önleyemiyor. Bu durumda uluslararası toplum başka alternatifler düşünerek, bu drama bir çare bulmalı." ifadelerini kullandı.
Bakan Fidan, bir savaş yöntemi olarak sivil halkın açlığa mahkum edilmesinin "insanlığın katlanamayacağı bir konu" olduğunu vurguladı.
Fidan, bu konuda artık diplomasinin bütün imkanlarının kullanıldığını belirterek "Birleşmiş Milletlerde bunu önlemeye yönelik girişimler hep ABD vetosuna takılıyor." diye konuştu.
Dünyada ve bölgede yaşanan gelişmelere ve krizlere değinen Fidan, ABD'de yapılan başkanlık seçimini Donald Trump'ın kazandığını, Trump'ın ABD Kongresi'nin iki kanadında da üstünlüğü ele geçirdiğini ve artık Demokratların nasıl ve niye bu kadar kayba uğradıklarını sorgulamaları gerektiğini belirtti.
Fidan, ABD seçmeninin tercihine etki eden şartların herkes tarafından iyi analiz edilmesi gerektiğine işaret ederek Trump'ın kazanmasıyla şu anda gündemi meşgul eden birtakım jeopolitik krizlerin biraz daha netleşeceğinin söylenebileceğini aktardı.
Trump'ın Rusya-Ukrayna Savaşı'nı durdurmayla ilgili ne tür adımlar atılacağının merak edildiğini aktaran Fidan, Trump'ın kabinesine aday gösterdiği isimlere bakıldığında bu kadar "İsrail yanlısı bir kabinenin" İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun bütün yayılmacı emellerini destekleyeceği yönünde emareler olduğunu dile getirdi.
Trump'ın "Ben savaşları bitirmeye geliyorum, yeni savaş çıkarmaya değil" sözlerinin bu kabine adaylarıyla aksi bir izlenim verdiğine işaret eden Fidan, ABD'nin odak noktasının da Rusya ve Çin'in bir araya gelmesini önlemek olduğunun altını çizdi.
"Astana ile Suriye'de yıllardır devam eden bir ateşkes var"
Fidan, Astana Süreciyle Suriye'de arazideki güçler arasında sağlanan ve yıllardır da devam eden bir ateşkes olduğunu dile getirerek yapılması gerekenin, bunun daha iyi bir yapısal mekanizmayla ve ancak daha iyi bir hedef için değiştirilmesi olduğunu söyledi.
Bölgede İsrail'in yoğun baskısı altında olan bir Suriye'nin olduğuna dikkati çeken Fidan, İran'la Suriye arasında çok iç içe geçmiş bir işbirliğinin olduğunu vurguladı.
Türkiye-Suriye normalleşme adımları
Fidan, İran'ın Suriye'deki öncelikleri arasında Türkiye ile Suriye'nin normalleşmesinin olmadığını belirterek Rusya açısından da şu anda bölgede zaten bir ateşkes olduğu ve ciddi bir tehdit çok fazla kendini göstermediği için o türden bir konunun gündemde olmadığını anlattı.
Türkiye’nin de bu noktada iyi niyetini ortaya koyduğuna dikkati çeken Fidan, "Bizim saldırganlık veya işgal gibi bir derdimiz yok. Rejim değişikliği gibi bir derdimiz yok. Bunu ortaya koyduğunuz zaman diğer taraf bundan bir alarm vaziyeti üretmiyor. Bölgede geri kalan konularla ilgilenmeye yönelik çalışmalarına devam ediyor." ifadelerini kullandı.
Fidan, şöyle devam etti:
"Bizim değerlendirmemize göre şu anda, Astana'da başlattığımız sürecin devamının yeterli olacağını düşünen bir yaklaşım söz konusu ama tabii bunun sürdürülebilirliği meselesi var. Terörle mücadelede ve mülteciler konusunda atılması gereken adımlar atılmadığı için Suriye'nin içerisinde giderek evrilen bir tehdit. Bir başka deyişle, bizim daha sonra yok etme maliyetimizin her geçen gün arttığı bir tehdide evrilebilir. Bunun için bizim çözüm arayışlarımız var. Tabii bu çözüm arayışlarının diplomasiyle ve yapıcı yaklaşımla cevap alınamadığı yerde, başka türden adımları zamanı geldiğinde mecburen nasıl atarız ona bakacağız."
Kalkınma Yolu Projesi ve Rusya
Fidan, Irak ile Kalkınma Yolu Projesi'nin bir fırsat alanı sunduğuna işaret ederek Rusların Ukrayna savaşından sonra Batı’yla ilişkilerinin, lojistik güzergahları dahil her alanda kesildiği ve artık Rusya'ya deniz, kara ve demir yollarıyla Batı’dan bir şey gelmediğini hatırlattı.
Rusya'nın dünya pazarına açılımını, Baltık bölgesine ek olarak Basra'ya çıkarak yapmak istediğini, bunun için de Kuzey-Güney açılımına girdiğini aktaran Fidan, "Kuzey-Güney açılımına baktığımız zaman, Rusya'nın kuzey şehirlerinden başlayıp Azerbaycan'dan geçen ve İran topraklarına giren, İran'ı da kuzeyden güneye boydan boya geçen büyük bir demir yolu projesinden bahsediyoruz. Bununla ilgili çalışmalara başladılar ve geleceği nokta da Basra Körfezi." diye konuştu.
Fidan, Basra Körfezi'ne açılan yerde Fav Limanı'nın Kalkınma Yolu'nun gelinen yöne bağlı olarak başlangıç ve bitiş noktası olduğunu belirterek oranın aynı zamanda kara ve demir yoluyla gelen ürünlerin dünya pazarlarına ve bölgeye açılabileceği bir yer olduğunu söyledi.
Rusya'nın da bu eksenden istifade etmesinin mümkün olacağını belirten Fidan, şöyle devam etti:
"Aynı şekilde bizim bu Orta Kuşak dediğimiz, yine bir lojistik hat, Asya'dan gelip Hazar üzerinden Kafkaslar'dan geçip Türkiye'den geçen, doğu-batı eksenli Orta Koridor hattı da yine Rusların yapacağıyla kesişecek olan bir güzergah projesi. Bunlar tabii ki Bakanlık olarak da bizim yakından takip ettiğimiz projeler. Özellikle diplomasi ile ilgili senaryo formülasyonlarını yaparken ekonomi alanındaki en önemli konulardan birini bu bağlantısallık meselesi oluşturuyor. Bizim yoğunluk verdiğimiz bir alan."
"Batılıların endişesi: Rusya Kuzey Kore'ye ne verdi"
Kuzey Kore'nin Rusya'ya asker göndermesine ve bunun yansımalarına değinen Fidan, "Batılıların en çok endişe ettikleri konulardan biri de Rusların bu kadar asker karşılığında Kuzey Kore'ye ne verdikleri veya verecekleri konusu. O, şunun için önemli. Eğer Kore yarımadasında, bölgede şu anda inşa edilmiş mevcut dengeyi bozacak bir oyun değiştirici hamle yapılmış olursa bu sefer yani Amerika için, Batılılar için yeni bir ilave cephe daha açılmış olacak." diye konuştu.
Fidan, bu cephenin sıcak savaşa hazır olmayı gerektirebileceğine işaret ederek Güney Kore'ye de daha farklı kabiliyetleri kazandırmayı gerektirecek bir yaklaşma olacağını dile getirdi.
Siber tehdit
Siber tehdidin beşinci savaş cephesi olarak nitelendirilmesi ve sosyal medyanın gücüne ilişkin soruya cevap veren Fidan, siber tehdidin, kritik altyapıyı hedef alacak hale geldiğini, finans, bankacılık sistemleri, ulaştırma dahil birçok konuda muhtemel saldırıları içeren bir çerçeveye büründüğünü ve devletlerin buna çare aradığını anlattı.
Bakan Fidan, Kovid-19 salgını döneminde çevrim içi üretilen verilerin arttığını, siber tehdit kavramının da değiştiğini, artık sadece kritik altyapıyı değil, ileride insan zihnini de hedef alabileceğini ve yapay zeka gelişiminde de bambaşka bir boyuta evrildiklerini söyledi.
Sosyal medyanın da yapay zekayla manipüle edildiğine işaret eden Fidan, bu nedenle tehdidin de boyutunun değiştiğini ifade etti.
Fidan, yeni zamanlarda, datanın korunması açısından insanların çevrim içi hareketliliğiyle alakalı bir sınır meselesi olduğunu ve datanın hareketliliğiyle alakalı dijital sınırların oluşturulması gerektiğini kaydetti.
Türk halkının ve devletinin işleyişiyle ilgili verilerin her yere kolaylıkla gidip gelmemesi gerektiğini vurgulayan Fidan, tüm bu açılardan, Milli İstihbarat Teşkilatında görev yaptığı dönemden bu yana üzerinde çalışılan Siber Güvenlik Başkanlığının yakında hayata geçecek olmasının ülke için hayati önem taşıdığını vurguladı.
Libya
Fidan, Libya konusunda Türkiye'nin taraflarla ilişkilerini ilerletmesine ilişkin, Türkiye'nin Bingazi Başkonsolosluğunun açıldığını ve yöneticiler ve yetkililerle temasların devam ettiğini hatırlattı.
İş insanlarının da bölgede etkileşimde olduğunu aktaran Fidan, şunları kaydetti:
"Libya’da Türkiye'nin önayak olduğu ve devamına büyük önem atfettiği çatışmasızlık ortamı, semerelerini veriyor. Çatışmasızlık ortamı ilerledikçe insanların bunun kalıcı olabileceğine dair inancı artıyor. Artık ekonomiye, yatırımlara, altyapı çalışmalarına yöneliyorlar. Bu konularda adım atıyorlar. Bu da iş adamlarımıza fırsat alanı doğuruyor. Türkiye olarak biz, Libya’da sahadaki gerçekleri göz önüne alarak milli birlik ve beraberliğin sağlayacak bir ortam oluşturulmasına büyük önem veriyoruz. Belirli bir strateji çerçevesinde bunu aşama aşama hayata geçirebilmek için elimizden geleni yapıyoruz."
Türkiye-Yunanistan ilişkileri
Fidan, Türkiye-Yunanistan ilişkilerine dair, tüm sorunları bir paket olarak kamuoyundan uzakta ele almayı tercih ettiklerini dile getirerek meselelerin aşırı politize edilmesini doğru bulmadıklarını ancak özelikle Yunanistan'daki iç politikada, Türkiye ile ilgili konuların aşırı derecede politize edilebildiğini söyledi.
Pozitif gündemden ilerleyerek kazan-kazan anlayışıyla mesafe almak istediklerini kaydeden Fidan, "Milli menfaatlerimize halel getirmeden, var olan sorunları resmi yollardan çözmeyi, belirsizlikleri ortadan kaldırmayı hedefliyoruz. Bir yeryüzü cenneti olan Ege Denizi, ülkelerimiz için bir ekonomik refah bölgesine dönüşmeli. Hedefimiz bu. Bu yapılabilir mi? Yapılabilir." dedi.
Fidan, ocak veya şubat ayında, Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis’in Türkiye ziyaretinde iki ülke arasındaki Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi toplantısının da yapılmasının planlandığını hatırlattı.
İsrail Cumhurbaşkanı'na hava sahası açılmadı
İsrail Cumhurbaşkanı Herzog'un Bakü'de düzenlenen Birleşmiş Milletler (BM) İklim Değişikliği 29. Taraflar Konferansı'na (COP29) katılmak için Türk hava sahasını kullanma talebinin reddedilmesine ilişkin Fidan, "Çoluk çocuk, kadın demeden 50 bin Filistinli kardeşimizin katledilmesine tepki olarak, hava sahamızı açmadık. Gazze’deki insanlık dramını önlemeye yönelik bir adım atılmaması, milletçe hepimizi çok derinden yaralıyor. Dolayısıyla Türkiye’nin hava sahasının kullanılmasına izin vermedik. Cumhurbaşkanımızın kararı bu yönde oldu. İzin verilmedi." diye konuştu.
Fidan, Azerbaycan'ın konuyla ilgili diplomatik talebini ilettiğini ancak Türkiye'nin bu konudaki duruşunun belli olduğunu belirterek, Türk hava sahasının kullanılmasına izin vermediklerini yineledi.