* Milli Savunma Bakanlığı, Türk Silahlı Kuvvetleri içinde Din Hizmetleri Başkanlığı ihdas ediyor. Bu birim, Kuvvet Komutanlıkları Ordu ve Kolordu Komutanlıklarında Din Hizmetleri Başkanlıkları; Tugay ve Alaylarda Din Hizmetleri Şube Müdürlükleri şeklinde teşkilatlanacak.

* Bu sevindirici haberin detayları önümüzdeki haftalarda İnşaallah netleşecektir. Bu haberi duyunca, Osmanlı Ordusunda çok önemli bir teşkilat olan Alay Müftülüğü hatırıma geldi. Ordu merkezlerinde Baş Müftü, daha alt birliklerde Alay Müftüsü ve Tabur imamı şeklinde yer alan bu kadrolar, savaş ve barış zamanında askerin dini ve manevi ihtiyaçlarını karşılamak üzere devamlı sahada bulunuyordu.

ALAY MÜFTÜLÜĞÜ

Alay Müftüleri ve Tabur İmamları Osmanlı Devleti'nde ordumuzun kadrolu din görevlileriydi. Bu kadro, Fatih Sultan Mehmed zamanında kurulan “Ordu Şeyhliği” makamının bir devamı idi. Kıdemlerine göre rütbeleri binbaşı ile kaymakam (yarbay) arasında bulunuyordu. Görevleri asker ve subayların dinî bilgilerini artırmak, Kur’an-ı Kerim ve ilmihâl dersleri vermek, vaaz ve nasihatte bulunmak; seferberlikte ise cephede bulunup onları cihad ve gazaya teşvik etmek, cemaatle namaz kıldırmak, muharebe sırasında maneviyatını yüksek tutmak idi.

1826 yılında Yeniçeri Ocağı'nın kaldırılmasıyla kurulan Asâkir-i Mansûre-i Muhammediye Alaylarında din hizmetlerini yürüten ahlâkî bilgiler veren, cemaatle namaz kıldıranlara Alay İmamı adı verilmişti. Belli şartları taşıyan alay imamı, terfi edince alay müftüsü oluyordu. Askeri protokolde yüzbaşıdan önce gelen alay imamları bulundukları birliğin her türlü dinî meselesinden sorumlu idiler.

Alay Müftüsü ise protokolde binbaşıdan önce gelirdi. Osmanlı askerî teşkilâtında ordunun mâneviyatını yükseltmek için onlara dinî bilgiler ve vaazlar veren savaş zamanında ise cephede askerleri cesaretlendiren, hatta bazen onlarla birlikte hücuma katılan Alay Müftüleri, Osmanlı Devleti’nin son günlerine kadar varlığını korumuştur.

ŞEHİT ALAY MÜFTÜLERİ

Birinci Dünya Savaşı’nda bu kahraman Alay Müftülerinden bazıları ellerinde silah, cephenin birinci hattında askerlerle beraber savaşmış ve şehit olmuştur. Onlardan birkaçını rahmetle yad edelim:

11. Kolordu, 33. Tümen, 97. Alay Müftüsü Hoca İsmail Hakkı Efendi, Balkan Savaşı sona erince, birliğiyle beraber Doğu Anadolu’ya gönderilmiş, ailesiyle birlikte 2.500 km. yol kat ederek yeni görev yeri Van’a ulaşmıştı. Göreve başlayışının akabinde dünya savaşı patlamış, alayıyla birlikte Erzurum Köprüköy’de Ruslar ile savaşırken 21 Şubat 1915 günü şehit düşmüştü.

Tümgeneral Ahmet Hulki Saral’ın babası ve İsmail Tosun Saral’ın dedesi olan Alay Müftüsü İsmail Hakkı Efendi’nin cephede şehit düştüğü haberi o zamanki Harb Mecmuası’nda yer almıştı.

Galiçya Cephesi’nde Alay Müftüsü Hasan Fehmi Efendi, 17 Eylül 1916 muharebesinde birinci hatlarımıza kadar giren Ruslara karşı birliklerin başında hücum etmiş, bir top mermisiyle şehit olmuştur.

Çanakkale savaşlarında 73. Alay Müftüsü Ali Rıza Efendi çarpışmaların en fazla kızıştığı an, askerleri düşmana karşı cesaretlendirirken makineli tüfek ateşiyle şehit düşmüştür.

En kanlı muharebelerin geçtiği Çanakkale Kerevizdere bölgesinde görev yapan 42. Piyade Alayı Müftüsü, çarpışmaların şiddetlendiği ve subayların çoğunun şehit olduğu bir anda alayın başına geçerek askerleri hücuma kaldırmıştır.

Çanakkale Cephesi’nde savaşın en yoğun olduğu günlerden olan 8 Ağustos 1915 günü, Çanakkale Boğazı’nda bir İngiliz denizaltısının batırdığı Barbaros Hayrettin Zırhlısı’nda verilen şehitlerden biri de geminin imamı Tataylı Süleymanoğlu Mehmed Efendi’dir.

Beşinci Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay’ın babası İslam Sabri Efendi, Yemen Cephesi’nde Alay Müftüsü iken İngilizlere esir düşmüştü. Mısır’daki esir kampına götürülen Sabri Efendi, burada esir olan oğlu Mülazım Cevdet ile karşılaşmıştı.

16. Tümen, 125. Alay Müftüsü Abdürrezzak Hoca, 1. Gazze muharebesinde meşhur Alimuntar Tepesi taarruzunda bulunmuş ve askerlere cesaret vererek, tepenin İngilizlerden geri alınmasında çok büyük katkısı olmuştur. Abdürrezzak Hocanın Filistin Cephesi’nde askerlerle çekilmiş fotoğrafları arşivlerde bulunmaktadır.

FİLİSTİN CEPHESİNDE ALAY MÜFTÜLERİ

Filistin cephesinde görevli olan 4. Ordu'nun Baş Müftüsü Esad Eş-Şukayr, İttihatçıların dine karşı lakaytlıklarından kaynaklanan, askerlerde ve subaylardaki ibadet eksikliğinin farkındaydı. Bilhassa namaz konusunda erattaki tembellik ve umursamazlık onu çok rahatsız ediyordu. Bu yüzden cephedeki birlikleri dolaşıyor, Alay Müftüleriyle istişare ediyor ve bu meseleye çareler arıyordu. Askerleri meydanlarda toplayarak cemaatle namaz kılıyor ve onlara nasihat ediyorlardı:

— Kıymetli arkadaşlar, bildiğiniz gibi namaz dinin direğidir. Cemaatle namaz konusunda ise Peygamber Efendimizin çok sayıda hadisi vardır. Resulullah (sav) gazada bile cemaati terk etmemiş, sahabeler nöbetleşe namaza iştirak etmişlerdir. Âyeti Kerime’de şu şekilde emredilmiştir:

 “Sen içlerinde olup da onlara namaz kıldırdığında içlerinden bir kısmı seninle beraber namaza dursun, silahlarını da yanlarına alsınlar, bunlar secdeye vardıklarında diğer kısım arkanızda beklesinler, sonra henüz namaz kılmamış olan diğer kısım gelsin seninle beraber kılsınlar ve ihtiyatlı bulunup silahlarını da yanlarına alsınlar...” (Nisa Sûresi, âyet: 102)

— Kahraman askerler! Bir ay arayla yapılan iki muharebeden Allah’ın izniyle muzaffer olarak çıktınız. Bu zaferler şükür ister, ta ki devam etsin. Kadiri Zülcelal olan Allah’a şükrün en büyüğü nedir, bilir misiniz? Elbette İslam’ın beş şartından birincisi olan namazdır. Namaz konusunda tembellik eden diğer bütün vazifelerini aksatır. Namaz neden beş vakit olarak emredilmiştir, hiç düşündünüz mü? Namaz vakitleri bize günün önemli dönüm noktalarını hatırlatarak, hayatımızı disipline sokmaktadır. Zaten dünya hayatı bir askerliktir. Buradan İnşaallah sağ salim memleketlerinize döndüğünüzde askerliğiniz bitmeyecek, aksine ömür boyu devam edecektir. Gerçek terhis, bu dünyadan göçüp gitmektir. İşte o zaman bütün hayatımızın sorgulanacağı büyük hesap günü gelecek. Allahu Teala hepimizi kitabı sağ tarafından verilenlerden eylesin. Cümle günahlarımızı af ve mağfiret eylesin. Amin.

(Bu bölüm Yüzyıllık Hasret Kudüs 1917 kitabımdan alınmıştır. 1917'de Filistin Cephesinde bulunan 48. Alay Müftüsü Bekir Sami'nin gözünden Kudüs'ün işgalini anlatan kitap, 2017 yılında Mihrabad Yayınları tarafından neşredildi.)

GÖNÜLLÜ MEVLEVİ ALAYI

Birinci Dünya Savaşı'nın başlamasından birkaç ay sonra Halife Sultan Reşad tarafından 14 Kasım 1914’te “Cihadı Mukaddes” ilan edilmiş, maddi tedbirlerin yanı sıra, manevi desteğe de çok ihtiyaç duyulmuştu. Bizzat Padişah Filistin Cephesi’ne gönderilmek üzere “Mücahidini Mevleviye Alayı” kurulmasını istemişti. Önce Mevlevi Taburu şeklinde kurulan, sonra Alaya çevrilen bu birliğin kumandanı Konya Mevlâna Dergâhı Şeyhi Veled Çelebi, bayraktarı ise Ankara Mevlevihanesi Şeyhi Mustafa Nuri Dede idi.

13 Şubat 1915 tarihinde İstanbul’da toplanan Mevlevi Taburu, önce Yavuz Sultan Selim Hanın türbesini ziyaret etti ve sonra Harbiye Nezareti önüne Beyazıt Meydanı’na geldi. Burada Yenikapı Mevlevihanesi Şeyhi Abdülbaki Efendi, Veled Çelebi’ye vekaleten Alay Sancağı’nı teslim aldı. Aynı gün trenle Konya’ya doğru yola çıkan taburda Mevlevi gönüllülerin dışında Kadiri ve Rufai Bölüğü de vardı.

Taburda, Konya Mevlâna Dergâhı’na vekaleten bırakılan Bursa Mevlevi Şeyhi Şemseddin Efendi’nin dışında, 47 Mevlevihane Şeyhi ile toplam bin kadar derviş bulunuyordu. En fazla gönüllü ise, 138 kişiyle Abdülbaki Efendi’nin Yenikapı Mevlevihanesi’nden katılmıştı.

Konya’da toplanan Mevlevi şeyhleri ve dervişleri Veled Çelebi kumandanlığında 26 Şubat’ta trenle Şam’a doğru hareket ettiler. Bir aylık yolculuktan sonra 27 Mart’ta Şam’a varan Mevlevi Alayı, büyük bir kalabalık tarafından coşkuyla karşılandı. Önce Şam Mevlevihanesi’ne misafir oldular, daha sonra Cebeli Lübnan’da bulunan 4. Ordu Karargâhına giderek askerî eğitime başladılar. Ordu Kumandanı Cemal Paşa da kendileriyle yakından ilgilendi.

O günlerde Filistin ve Suriye Cephesi’ndeki 8. 10. ve 25. Tümenlerin İngilizlerin yaptığı çıkartma sebebiyle Çanakkale’ye gönderilmesi üzerine, Şam’da bir Arap Tümeniyle bir de Mevlevi Alayı kalmıştı. Bu cepheye herhangi bir taarruz olsa bu gönüllüler de muharebeye iştirak edecekti. Böyle bir durum olmadığı için herhangi bir cepheye gönderilmeyen Alay,  üç seneden fazla burada kaldı.

Mevlevi Alay Kumandanı Şeyh Veled Çelebi “Erenler Gönüllüsü” adlı hece vezninde 17 kıtalık bir marş yazmış, bunu Halep Maarif Müdürü Nezih Bey Acemaşiran makamında bestelemişti.

Düşmüşler cümle yola

Bakmazlar sağa sola

Nasib olmaz her kula

Erenler gönüllüsü

Allah dedikçe birden

Ses gelir gökten yerden

Öcün alır kâfirden

Erenler gönüllüsü

Hak’tan Hakk’a giderler

Hak’tan gayri niderler

Gönüller fethederler

Erenler gönüllüsü

***

Ordumuzda yüzyıllarca çok önemli yeri olan ve unutulmaya yüz tutan bu din görevlisi subayların, Alay Müftüsü ve imamların hatırlanmasını, diğer şehitlerimiz ve gazilerimizle beraber rahmetle yad edilmesini temenni ediyorum. İnşaallah Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde ihdas edilecek Din Hizmetleri Başkanlığı, bu köklü geleneği ihya ederek devam ettirecektir. Hem ordunun gerçek bir peygamber ocağı olduğunu gösterecek hem de milletimizin kendilerine olan sevgisini kat kat artıracaktır.