Yarınları değiştirecek, insanı insanla teselli edecek, kâinatın dengesini koruyan o sır nedir diye sorulsa ilk aklıma gelen duygu sevgi olurdu. Kalemle kağıdın, yağmurla toprağın, gece ve gündüzün kendi arasında kurduğu sevgi bağı, yeryüzünün eşsiz bir düzenle ‘ol’ emrine râm oluşu bir teşekkür sebebidir..

İnsanın anlam yolculuğunun başlangıcında yokluktan varlığa, sıladan gurbete bir hicret söz konusu. Kulunu en çok seven ve sevgiyi en çok hak eden Vedûd, insanı alaktan (sevgiden) yarattı. (96:2) O bir umudun adıydı ve mahlûkatın şereflisi olmalıydı. Bu bakış toplumsal sorunları kökten çözen, sınırları çizilmiş coğrafyalarda ırkçılığı, faşizmi bitiren ve nefret yerine sevgiyi, şiddet yerine sükûneti savunan devrimci bir bakıştır. Farklı düşündüğü için, farklı mezhep, parti, cemaatten olduğu için aralarına duvar ören insanlığa ‘hepiniz aynı topraktansınız’ diyebilen bütünleştirici bir köprüdür sevgi..

Bizim gibi düşünen, aynı derdin yolcusu olduğumuz insanları sevmek kolaydır. Zor olan farklı karakterlere gönül penceresi açabilmektir. Hayata ve ötekine kusur arayan gözle bakan ve kendini herkesten çok seven insan, sevgiyi başkalarıyla paylaşamaz. Nefret dili, sahte söylemler ve samimiyetsizlik temel özelliklerindendir. Oysa ki "biz" olabilmenin yolu insanı üst kimliklerinden uzaklaştırıp sadece insan olduğu için sevmekten geçiyor..

Şimdilerde en çok zorlandığımız ve dünyeviliğin etkisiyle uzaklaştığımız eylemlerden biri de sevgide bedel ödemektir. Fedâkarlıktan kaçmak, sahte sevgileri, yanlış tercihleri de beraberinde getiriyor. Akıllı telefonuna verdiği değeri eşinden ve sevdiklerinden esirgeyen modern insan, yalnızlığa teselli arıyor. Teknoloji, araba, eşya sevgisi insanlığın önüne geçiyorsa dünya bizi avuçlarına almış demektir. Bunu cep telefonunu yanlışlıkla kıran dedesine oldukça sert tepki gösteren bir ergeni görünce anlamıştım. Olmazsa olmazlarımızı, önceliklerimizi sürekli gözden geçirmeli, birinci sıraya neyi/kimi koyduğumuzu iyi düşünmeliyiz. Zira kaynağında Allah’ın olmadığı, O’nun adına, O’nun adıyla yaşanmayan her sevgi sahtedir..

İçgüdülerin, hormonların etkisiyle sınırsızlığı, canının istediğini yapabilme özgürlüğünü (!?) ve adını aşk koydukları geçici dünya sevgisini hayatın her anına taşıyan genç zihinler, sevgiyi yönetememenin derin sancısını yaşıyorlar. Biliyoruz ki; zehirlenmiş aşk tutkuya dönüşür. Sevgilisinden ayrılan on sekiz yaşındaki gencin canlı yayında intiharını ibretle izledik değil mi..? Onu böylesi trajik bir bunalıma sürükleyen sebepler günümüz gençlerinin birçoğunda var. Psikolojik arka planında geçmişte yaşadıkları sevgi eksikliği ve anne babalarından alamadıkları güven duygusu yer alıyor. İntiharı sosyal medyadan paylaşması da olayın bir başka boyutu ve aslında kendine göre tanımladığı, ölümle biten aşkın acıya dönüşmesi..

Sevgiyi tüketilen bir nesneye indirgeyen ana etkenlerden biri de sanal dünya.. Kim olduğunu bilmedikleri, gözlerine bakmadıkları karşı cinsle soğuk bir ekran iletişiminin adını ‘sanal aşk’ koymak, aile kurumunun derin yaralar aldığı çağımızın temel problemlerinden..

Değersizleştirilen, ‘sevgililer günü’ gibi kapitalist özel günlerde vitrinlerde tüketilen sevgiyi ölümsüzleştirmek gibi bir sorumluluğumuz var. “Evlilik aşkı öldürür” tezini çürüten en önemli etken kadim geleneğimizin eski aşklarıdır. Hastalıkta-sağlıkta, hayatın zor anlarında ellerini bırakmayan, her şeye ve herkese rağmen seven, beklemeyi, sabrı ve evlilikte fedakârlığı öğreten anneler ve babalardır. Onların dünya gibi bir dertleri yoktu, onlar küçük problemlerini büyük sorunlara çevirmeden, kıymet bilen, değer veren bir ilişkiyi yönettiler hep. Merhameti, hoşgörüyü ve başkası için yaşamayı ödev bildiler. İnsanlığın böylesi bir sevgiye ne kadar da ihtiyacı var değil mi..? Kaybettiği eşinin fotoğrafını karşısına alıp birlikte yemek yiyen ihtiyar annelerin aşkıyla günümüz sahte, derinliksiz, hormonal ve dahi menfaat odaklı aşklarının farkını idrak ederek o bilinci hayata taşımalıyız..

Vedûd olan Allah, insana bir değer atfederek Meryem/96’da müjde veriyor. Duâmız, derdimiz ve sevdamız ebedî olsun..
“İman eden, dürüst ve erdemli davrananlar için Rahmân (ölümsüz) bir sevgi (vudd) bahşedecek..”