Her ne kadar resmiyette FETÖ ile ilgili olarak 17/25 milat olarak kabul edilmiş olsa da, ben ve benim gibi düşünen binlerce kişi için milat 2011'dir. Hatırlanacağı üzere FETÖ, 2011 Milletvekili seçimlerinde Meclis'i ele geçirmek için 50-80 kişiden oluşan listesi için Sayın Erdoğan’ı dört koldan kuşatmıştı. Daha o günden örtülü planı gören Erdoğan gerekli tavrı sergilemiş ve ipleri koparacak hamleyi yapmıştı! Fetö o gün sadece üç tuzluğu masaya koyabilmişti!

İşte o günden itibaren FETÖ, tüm gücüyle Sayın Erdoğan'a ve sadık ekibine karşı taarruza geçmişti.

İlk saldırı, 7 Şubat 2012'de gerçekleşti!

Hedef, Hakan Fidan’ı tutuklamak ve MİT üzerinden darbe teşebbüsünü gerçekleştirmekti! Ne de olsa kamuoyunda Fidan aleyhine haberler servis edilmiş ve Fidan çoktan ''İrancı'' ilan edilmişti bile! KCK operasyonlarında örgüt içine sızmış canfeda mücadele eden devletin istihbarat görevlileri üzerinden ise FETÖ'nün algı operasyonları çoktan hazırdı!

Ne yaptıysa başarılı olamayan CIA'nın Türkiye şubesi FETÖ'nün tüm çabaları boşa düşerken artık kamuoyunda FETÖ ve Erdoğan çatışması açıktan dile getirilmeye başlanmıştı! FETÖ'nün eğitim kampları olan dershaneler gündeme gelmiş, şu an çoğu firarda olan (özde militan) sözde gazeteciler ekranlardan, sosyal medyadan saldırmaya başlamışlar ve karşılıklı sözlü çatışma 17/25 darbe teşebbüsü ile yerini eylemselliğe dönüştürmüştü.

Ve Erdoğan ilk kez “Okyanus ötesi” diyerek, malumun ilanını yaptı.

...

17/25 Aralık sonrasında FETÖ’cülerin önünde iki seçenek vardı. Ya vatanlarını ya da CİA’yı yani FETÖyü seçeceklerdi.

ETÖ'cülerin büyük bir çoğunluğu sessizliğe gömülmek, kamufle amaçlı başka cemaat ve gruplara sızmak gibi tercihler yaparken, yok denecek kadar az bir kısmı da iktidar yanlısıymış gibi görünmeyi tercih etti. En derinler ise gölgelere çekiliyordu!

Yargı ve Emniyette başlayan FETÖ operasyonları FETÖ'cüleri acil karar almaya zorlarken aralarından itirafçı veya teslim olan neredeyse hiç çıkmıyordu.

Her yere sızmışlar her önlemi alıyorlardı.

TSK daki FETÖ yapılanmasını dile getirenlerde yine kripto FETÖ'cü savcılar tarafından soruşturmaya uğruyor aleyhlerine itibar suikastleri yapılıyordu! FETÖ ne de olsa medya da güçlüydü!

Sürecin geldiği nokta ise hepimizin malumu! Gölgelerden çıkanlar 15 Temmuz kanlı ve kahpe darbe girişimini hayata geçiriyor, çok şükür ki başarısız oluyorlardı!

Peki!

Bu yaşananların tekrar olmaması için, 17/25 yada 7 Şubat yada 15 Temmuz'da alın-a-mayan tedbirler için ne yapılmalıydı?

...

Aslında cevap 15 Temmuz kanlı darbe girişiminin öncesinde Sayın Erdoğan'ın FETÖ tabanına ve çeşitli düzeydeki üyelerine “Pensilvanyadaki şarlatanın peşini bırakın. Devletinizin yanında yer alın” türünde yaptığı çağrılar bana Hz. Peygamberin Mekke fethinden sonra Kureyşliler’e hitabındaki tanımı hatırlattı.

TULEKA!!!

“Âzat edilmiş, serbest bırakılmış” anlamındaki talîkin çoğulu olan tulekā kelimesi, Hz. Peygamber tarafından Mekke’nin fethinde Kureyşliler’e hitaben söylenmesinin ardından terim mânası kazanmış bir kavram! Mekke’ye giren Resûl-i Ekrem, kendilerine yapılacak muameleyi endişe ile bekleyen Mekkeli Müşriklere karşı hitaben,

“Size ne yapacağımı düşünüyorsunuz?” diye sormuş, onlar da,

“Senden iyilik bekliyoruz, çünkü sen hayırlı bir kardeşsin” cevabını verince,

“Size Yûsuf’un kardeşlerine hitap ettiği gibi hitap edeceğim” diyerek

“Bugün sizler azarlanıp kınanmayacaksınız; gidin, hepiniz serbestsiniz” (tulekā) buyurmuştur

(Taberî, II, 161).

Hz. Peygamber’in kullandığı tulekā kelimesi sonraları siyasal bağlamda ''eleştirel'' bir anlam da kazanmış ve Kureyşliler’in Resûl-i Ekrem’e karşı son ana kadar direnip düşmanlık ettiklerini ve İslâm’ı ''istemeden benimsediklerini'' hatırlatan bir ifadeye dönüşmüştür.

Çünkü Tüleka olanlar, Mekke'nin Fethinden sonra İslam'a girenlerdi!

O güne kadar İslam'ı kabul etmemişler, Hz. Peygamber'e ve müslümanlara karşı direnmiş ve savaşmışlardı!

Ebu Süfyan bunlardan biriydi!

...

15 Temmuz'a kadar FETÖ için umut besleyen fetö naipleri; “Biz kandırıldık, böyle olduğunu bilmiyorduk” açıklamalarının arkasına sığınıyorlardı! İnsanların kalplerini yarıp bakamayacağımıza göre o ifadeler üzerinden ''ifadelerini-ikrarlarını'' ön kabulle ama ''bir acaba'' ile karşılıyorduk! Çünkü Kureyşliler arasında ''kavramın anlamı açısından'' çok büyük benzerlikleri vardı! FETÖ, 15 Temmuz'da başarılı olsaydı acaba tavırları ne olacaktı? İkrarlarını hüsn-ü zanla kabul etsekte

Diğer bir şekilde onlarda Tuleka idiler sonuçta. Hakikati görmekte geç kalanlardı! Kanlar dökülmüş, canlar feda olmuştu! ''Hakikati görmüşler miydi? Geç te olsa? Yoksa buda mı bir oyundu?

Nasıl emin olacaktık bu Tuleka'dan?

...

Tarihten ders almamız gerekirse ki gerekir;

Ümmü Hânî’in tulekādan olması ve zamanında hicret etmemesi sebebiyle, kendisini Hz. Peygamber’le evlenmeye lâyık görmemesi de

(Tirmizî, “Tefsîr”, 33/17)

Tulekānın ilk müslümanlar, muhacirler ve ensar kadar faziletli kabul edilmediğini göstermektedir.

Bunlar hakkında ilk olumsuz kanaatler Mekke’nin fethinden kısa bir süre sonra gerçekleşen Huneyn Gazvesi’nde görülür. Savaşın başlangıcında İslâm ordusu baskına uğrayıp dağılınca tulekādan olanlar da sağa sola kaçışmış, bazıları İslâm ordusunun yenilgiye uğramasına sevinmiştir.

(Müslim, “Cihâd”, 134; Müsned, III, 190, 286)

Bu güne baktığımızda ülkemizle ilgili oluşan en küçük olumsuz bir duruma önce FETÖcüler seviniyor.

Hz. Ömer'de halifeliği döneminde tulekāyı diğerlerinden farklı bir muameleye tâbi tutmuş, onları maaşa bağlamadığı gibi kendilerini orduya alıp, sefere çıkmaya da zorlamamıştır! (Fâkihî, III, 74).

Hendek olaylarında Fetö'cü özel harekatçıların bize nasıl zayiat verdirdiklerini hatırlayın lütfen!

Buna rağmen biz hala ''Tuleka'' FETÖcülere mevki, makam ve itibar vermeye devam ediyor muyuz acaba?

İlk fırsatta düşman safına geçme ihtimali bulunan Tuleka FETÖ'cüleri sistemde tutuğumuz sürece başımıza gelen fenalıklara şaşırma veya öfkelenme hakkımızın olmadığını ne zaman öğreneceğiz?

Misal!

İtirafçılık!

İtirafçılık, örgütler tarafından kullanılan istihbarat yöntemlerinden biridir. Mücadele eden devletin içine sızıp operasyonlardan haberdar olmak, hedef şaşırtmak ve daha sonra sıkıntı çıkartacak operasyonlar yaptırmak gibi amaçlar güder.

Tuleka Feöcülerin itiraflarına itibar edip sistemde tuttuğumuz için FETÖ davaları kamuoyunda itibarsızlaşıyor, ciddiyetini kaybediyor, medyada artık sıradan ve önceliksiz haber haline geliyorsa meseleye bir de bu fıkhi ve fikri perspektiften baksak mı artık acaba?

Çünkü ne olursa olsun bir bakıyoruz ki; FETÖ'cüler Ankara metrosunda boy göstererek halka propaganda yapmaya başlıyorlar! Vurguları ise kendilerinin mazlum oldukları! Ve millet olarak bu durumu hiç hakkımız olmadığı halde yaşıyor ve şaşırıyoruz.

Ezcümle!

Tuleka'lara dikkat edilmeli!

Onların büyük çoğunluğu ''güç'' karşısında boyun eğenlerden oluşmuştur! Kerbela'nın aktörlerine baktığınızda İmam Hüseyin'in karşısında çoğu Tuleka evlatlarını görürsünüz! Harre Vak'ası'da öyledir! O halde bize düşen tarihten ders alarak Hz Ömer Tuleka’ya nasıl bir davranış sergilemişse o yaklaşımı baz almak olmalıdır! Daha fazlası FETÖ’ye daha uzun yaşam imkanı vermekten başka bir sonuca ulaştırmayacaktır.

O süreç Hz Osman'ın şehadetine ve Kerbela'ya kadar gitmişti!

İbret olarak yetmez mi?