Yaşı Kırk’ın altında olan yurttaşlara hangi bahaneler üzerinden kahredildiğimizi anlatabilmek makale çapında bir yazı gerektiriyor.

Sadece ülkemizde değil hemen tüm dünyada tiyatral bir kurgu ile masum kavramların esarete nasıl bahane edildiğini görmemiz lazım. O nedenle Teslim olmak ile esir düşmek arasındaki muhteva farkını bulduğum her fırsatta vurguluyorum.

Yakın tarihe bakıldığında Stalin Sovyetler’inden, Mao Çin’ine Derin ABD’den İngiltere’ye kadar bu ülkelerin yönetimlerinin insanlığa ne demokratik çileler çektirdikleri tespit edilecektir.

Demokrasi götürülen!! Irak Suriye, Libya, Afganistan, Balkan, Türkistan coğrafyalarının bu günkü durumu meseleyi izaha aslında fazlasıyla yeterli.

Demokrasi havarilerinin Suud aşireti yönetimi veya Birleşik Arap Emirlikleri gibi yerlerde demokratik hassasiyet göstermemelerinin sebebi çok anlaşılır olmalıdır.

Hukukun üstünlüğü, demokrasi, barış, özgürlük, adalet, eşitlik son 200 yıldır dünyada vurgulanan kavramlar. O halde bu kavramlar;

  • İki Dünya Savaşı yaşanmasına ve bitmeyen bölgesel çatışmaların devamına,
  • Ülkelerin içlerinde etnik farklılıklar, inanç farklılıkları, vb bahaneler ile katliamlara varan olayların süregelmesine,
  • Terörün halen devam ediyor olmasına niçin engel olamadılar?

Dünya genelinde ve ülkelerin içinde olup biteni gereğince izah edebilmek için dünyaya egemen bir küresel cani çetenin hegemonyasının varlığını ve gerçekliğini görmek zorundayız. Bu gerçeği görmezden gelmek, olanı biteni analitik bir sebep sonuç ilişkisi içinde çelişkisiz olarak izah etmemize mani oluyor.

Bu gün için tüm insanlık olarak finansal, ekonomik, siyasi, askeri, sosyal bir ceberut cıfıt küresel düzensizliğin zebunu olduğumuzu göremesek dahi hissetmemek için kelimenin tam anlamı ile mankurtlaşmış olmamız lazım.

Küresel Çete hukuk, adalet, demokrasi, eşitlik, özgürlük gibi masum kavramları önce ülkelerdeki hanedan yönetimlerini, krallıkları, imparatorlukları yıkmak dağıtmak için bahane olarak kullandı. Sonra dünya üzerinde kalan ülkelerde kurguladığı hegemonyayı sürdürebilmek adına, diğer bir ifadeyle kendi diktasını payidar kılmak için bu kavramları yine bahane olarak kullanmağa devam ediyor. O nedenle demokrasi götürülmek iddiasındaki hemen her coğrafyada terör, cunta, darbe gerçekleşiyor. Özgürlük ve hukuktan bahsedilen her durumda halkların esir edilişine, yargının zulmü meşrulaştırmak için araç olarak kullanıldığına şahit oluyoruz. Yani bu kavramlar ifade ettikleri anlamın tam tersi durumların oluşturulmasında kamuflaj olarak kullanılıyorlar.

Dikkat buyurunuz! Derin Pentagon, Suriye’yi bölmek ve bir terör koridoru oluşturmak için kurguladığı örgütlenmeye “ Suriye Demokratik Güçleri ” ismini veriyor. Küresel Cani Çete bir demokrasi! Örneğini de YPG / PYD canileri eliyle de bölge halkını topluca katlederek, yok ederekr, veriyor. “ Demokratik Güç” tabirini şimdilerde Türkiye’nin yerel seçiminde HDP / PKK dili ile CHP- İP-SP ittifakının ortak söylemi olarak duyuyoruz. Açıkça yine bu kavramlar kullanılarak;

  • Türkiye bölünerek bir GÜYA Kürdistan oluşturulma hülyasını,
  • Diğer bölgeler tabiri ile de Türk Milleti kavramı ve Türkiye ismi literatürden yok edilme beyhude çabalarını gözlemliyoruz.

SP—İP—CHP—HDP bir kakofoni[1] halinde bu durumu kanıksamış görünüyorlar. Bu kitleleri vatan haini diye itham edecek değiliz fakat küresel çeteye kesinlikle teslim oldukları, çeteye teslim olmaktan başka bir yol görmeyen bir akıl düzeyine indirgendikleri kesin.

Ankara’nın Çankaya’sında, İzmir’imizde, İstanbul’da Nişantaşı, Etiler ve benzeri yerlerde bu TESLİM olmuşluğu görüyoruz. Bu teslim olmuş kitlenin 15 Temmuz’da Türkiye’mizi işgale teşebbüs eden “Yurtta Sulh”!?  iddiasındaki “demokratik güçlere” !? taraftar oldukları da kendi sözleri ile malum.

Türkiye’nin Suriye’deki stratejisinden, PYD/YPG kurgusuna, Kandil terör merkezinin tanımına kadar CHP—İP—SP—HDP ittifakının Derin Pentagon ile benzer ötesi aynı söylemleri ifade ettiği medyayı az da olsa takip eden her yurttaşın malumu.

Zamanında FETÖ vasıtası ile suça, ranta, yolsuzluğa bulaştırılmış ve FETÖ ile suç ortaklığına duçar olmuş çaresiz bir ESİR kitlenin mevcudiyeti de ortada. Saygın Erdoğan’ın bu esir kitleden birçok şahsın esaretten kurtarılmaları için siyasette ve kamuda onlara alan açtığı da görülüyor. Saygın  Erdoğan’ın  habire  trenden inecekleri uyarıyor olmasına bir de bu açıdan bakalım mı?

FETÖ’nün firari elemanları sosyal medyada durmadan Saygın Erdoğan’a lanetler yağdırarak ‘’Demokratik Güçlere’’ destek çağrısında bulundukları ortamda bu seçimin bir yerel seçim ile sınırlı olduğunu söylemek mümkün mü !!

ABD’den Rusya’ya, Çin’den AB ülkelerine, Balkanlardan Afrika’ya, Latin Amerika’ya, Türkistan’dan Arabistan’a tüm halklar ve her çeşidi ile yönetimler Türkiye’deki bu seçimin sonucuna kilitlenmiş bulunuyorlar. Bu hususta hiç olmaz ise Yeni Zelanda canisinin eli ile küresel çetenin yayınladığı manifesto bir bilgi vermiş olmalı değil mi? Teslim olmuş olanlara ne kadar tesir etmiştir bilemem ama esir olanların bu durumun farkına varmış olmalarını umalım. Küresel çete Cumhur İttifakının oy oranının % 52’nin altına düşmesini iştahla bekliyor.

Şimdi aynen bendeniz gibi Cumhur İttifakı’nın BAZI aday tespitlerinden ötürü HAKLI olarak öfkeli ve KIRGIN olan ÖZGÜR halkımız;

  • Adaya kızgınlığa kurban giderek küresel çetenin tarafında mı olacağız?  yoksa Cumhur İttifakı’na mı destek vereceğiz?
  • Bazı arkadaşlar marifetmiş gibi bu durumda sandığa gitmemeyi erdemmiş gibi görüyorlar. Dört işlemi bilen herkes, sandığa gitmeyen her seçmenin muhalif olduğu tarafa bir oy kazandırdığını bilir.

Bendeniz inşallah sandığa gideceğim, dostlarımı götüreceğim, Cumhur İttifakı’na destek vereceğim, destek sağlayacağım. Aday kim ve neci olursa olsun.

 

[1] Kakofoni (belirtme hâli kakofoniyi, çoğulu kakofoniler)

[1] Ses kakışması, ses uyumsuzluğu [2] Kulağa hoş gelmeyen ses [3] Ahenksizlik [4] (müzik) Akortsuzluğun sık sık olması

Yazarın sesinden dinlemek için tıklayınız: