Fransız stratejistler, ABD’nin yeni dünya düzenini devam ettiremeyecek sürece girdiğini düşünüyorlar. Onlara göre Pandemi kaynaklı küresel ekonomik sıfırlanma, Londra Bankerlerinin güçlü Çin hegemonyasını inşaa etmesi gibi faktörler devasa savaş makinesi Amerika’yı sendeletiyor.

Sömürgeci Fransız derin devleti, selden kütük kapmanın peşinde. ABD - Çin kapışmasını dört gözle bekledikleri kesin. Birleşik Krallık, Brexit sonrası beklediği dışpolitik ve ekonomik ivmeyi yakalamak bir yana sağlık ve ekonomik krizle boğuşuyor. 2020'nin Nisan ayında gayri safi yurt içi hasılası yüzde 20.4 gibi rekor bir rakamla küçülen İngiltere’nin kamu borcu 1.95 trilyon sterline ulaştı ve 50 yıl sonra ilk kez ülkenin ekonomik büyüklüğünü geride bıraktı. 

2020 Mayıs ayında ise İngiltere’de kamu bankaları hariç toplam kamu borçlanması bir önceki yılın aynı ayına kıyasla 9 kat artarak 52,2 milyar sterline yükseldi.   İngilizler kendi dertlerine düşmüş, ölmüşler ağlayanları yok diyesim geldi.  Almanlar ülkelerindeki ABD üslerinin baskısı altında. Kıpırdamaya mecalleri yok. Enerji açıklarını Rusya üzerinden kapatmaya çalışıyorlar. Büyük Alman endüstrisinin ihtiyaç duyduğu enerji kaynakları ve hammadde eksikliği bellerini büküyor. 

Fransızların Çin İle Gizli Ajandası var mı?

Fransızların kendi küresel egemenlik projesi önünde ABD, Almanya ve İngiltere’yi ilk eden rakip gördükleri kesin. Fransız üst aklı, Londra - Pekin hattında pişirilen One Belt One Road-OBOR /Bir Kuşak, Bir Yol alternatifi arayışlara kapı aralıyor.

Çin Halk Cumhuriyeti’nin burnunun dibindeki Myanmar/ Birmanya/ Burma; dünyada süper büyük 6 petrol şirketinden biri olan Fransa merkezli çok uluslu petrol şirketi TOTAL’ın hem 23 yıldır yatırım yaptığı bir sahada, hem de Myanmar, Çin’in Kuşak ve Yol İnisiyatifi’ndeki Çin-Myanmar ekonomik koridorunda yer alıyor.  Myanmar, son gelişmelerde de gözlemlendiği üzere karmaşık iç siyaseti, uluslararası camia ile inişli çıkışlı ilişkileri ve jeostratejik konumu sebebiyle Çin açısından önem arz eden bir ülke.

Çin, Batı’nın Myanmar’a uyguladığı kısıtlamaları, özellikle askeri destek alanında telafi etti ve 1990’lar ile 2000’lerde Çin, Myanmar için önemli bir yatırım merkezi haline geldi.  Dolayısı ile Çin Halk Cumhuriyeti’nin onay ve haberi olmadan Fransız enerji şirketinin Myanmar’da at koşturması mümkün değil. Sömürgeci İngilizlerin olduğu kadar,  emperyalist Fransızların da Çin ile gizli ajandası mevcut.  TOTAL;  insan hakları konusunda sicili bozuk bir şirket. Burma(Myanmar)'da sorumlu bir yatırımcı ve ülkenin geçmiş askeri cuntasına ve 1 Şubat darbesinde görevden uzaklaştırılan onbinlerce Müslümanın katledilmesinden sorumlu Myanmar/ başbakanı Aung San Suu Kyi’e verdiği destekle biliniyor. 

Fransız petrol şirketi 1998'den beri Burma kıyılarında bir gaz sahası işletiyor. Demokrasi yanlısı aktivistler, yabancı gruplardan, özellikle de Total ve Amerikan Chevron'dan, cuntaya mali destek sağlamayı durdurmak için faaliyetlerini askıya almalarını istiyorlar.

1 Şubat darbesinden sonra medyaya sızan çeşitli belgeleri analiz eden Justice For Myanmar Myanmar İçin Adalet isimli grup, Moattama Gas Transportation Company (MGTC) ile Yadana arasındaki doğalgaz boru hattının sahibi olan şirketin çok büyük kar marjına sahip olduğunu ortaya koydu. TOTAL; 1 Şubat 2021 darbesinden sonra Burma askeri cuntasını mali düzenlemeler yoluyla finanse etmekle suçlanıyor. 

Demek istediğim, Fransızlar güç gösterisine bayılıyor ve “dünyanın jandarmalığına biz de talibiz” mesajı veriyorlar. 

Fransa Ordusu Yeni Haçlı Savaşı istiyor…

Geçtiğimiz günlerde Fransa’da generaller Macron'a "iç savaş" uyarısında  bulundu. 'İslamcılık' ve banliyölerde yaşayanların Fransa'da toplumsal bölünmeye yol açtığı öne sürülen mektupta, askerler yöneticilerin bu tehlikeleri yok etmesi gerektiğini  talep ettiler. 

Mektupta, 20 general, 100 kadar subay ile 1000’den fazla askerin imzası yer aldı. ülkede büyüyen bir kaos olduğu ileri sürülerek, hükümete vatanperverliği savunma çağrısı yapıldı.  Fransa'da 16 emekli general, Ulusal Meclisteki siyasi gruplara "İslamcılığa ve Fransa'nın parçalanmasına karşı küresel bir stratejinin" geliştirilmesinin talep edildiği ve "iç savaş" uyarısının yapıldığı bir dosya gönderdiler. Söz konusu 16 emekli generalin Meclis'teki siyasi gruplara 14 Nisan'da gönderdiği 21 sayfalık dosyada, 'İslamcılığa ve Fransa'nın parçalanmasına karşı küresel bir stratejinin' geliştirilmesi gerektiği savunuldu. Dosyaya imza atan 16 emekli generalin, savunma konularında faaliyet yapan Ordulararası Düşünce Topluluğu (CRI) mensubu oldukları bilgisi paylaşıldı.

Tüm bu gelişmelerin ardından Fransa'da aşırı sağcı Ulusal Birlik Partisinin (RN) lideri Marine Le Pen, Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’u iç savaş tehlikesine karşı e-bildiriyle uyaran askerleri, partisinin saflarına davet etti. Fransa'da generallerin basın açıklamasına darbe iması yapılmadığı gibi  karakola çektirilip ifadeleri falan alınmadı. 

Fransa Ordusu, generallerin mesajını güvenlik algısı kapsamında  değerlendiriyor. Fransa'nın küresel hegemonya için savaşa soyunduğu anlaşılıyor. Acaba kolay lokma  olarak hangi Afrika, Asya veya Avrupa ülkesini görüyorlar?

Türk Devleti, Hükümetten farklı düşünüyor…

Savaşın eşiğindeki Ankara - Şam arasında ilişkilerin normalleşme mümkün mü?

Şimdilerde her iki ülkenin akiller heyeti bu soruya cevap arıyor. 

Her ne kadar kendilerini Muhafazakar Demokrat olarak tanımlasa da Türkiye'deki Siyasal İslamcı iktidarın, Müslüman Kardeşler Teşkilatının hatırını, Türk Devletinin çıkarlarına tercih ettiği konusunda kamuoyunda  tam bir mutabakat var denilebilir.

Suriye yönetimi, halkının büyük çoğunluğunun başlarına gelenden Erdoğan’ı sorumlu tuttuğunu gündeme taşıdı.   Suriyeli yetkililer demeçlerinde, Türk devleti ve milletine yönelik kem sözden sakınma hususunda dikkatli davrandılar. Zaman zaman  Türkiye'den giden  heyetlere bu tavırlarını net bir şekilde  hissettirdiler. 

Suriye, seçim öncesi af çıkardı…

Kaosun ve şiddetin 10 yılı aşkın bir süredir devam ettiği Suriye'de, Anayasa Mahkemesinden yapılan açıklamada Suriye'nin 26 Mayıs devlet başkanlığı için sandık başına gideceği duyuruldu. 

Suriye Anayasa Mahkemesi, 26 Mayıs'ta yapılacak devlet başkanlığı seçiminde Beşar Esad'ın yanı sıra Abdallah Saloum Abdallah ve Mahmoud Ahmed Marei'nin adaylık başvurularını kabul etti. Adaylardan Abdallah Saloum Abdallah 2016-2020 yılları arasında devlet bakanı olarak kabinede görev yapmış biri isim.

Mahmoud Ahmed Marei ise ülke içinde faaliyetlerine izin verilen küçük bir muhalefet partisinin lideri. 21 yıldır iktidarda olan 55 yaşındaki Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad'ın seçimi kazanmasına kesin gözüyle bakılıyor. Normalleşme  kapsamında Beşar Esad, geçtiğimiz 2 Mayıs’a kadar ülke içinde işlenen suçları kapsayan genel af kararnamesi imzaladı. Kararnameye göre rüşvet verme, resmi belge sahteciliği, uyuşturucu satışı gibi suçlar, ayrıca çocuk yaşta suçlular af kapsamına dahil edildi. 

Bazı suçlara verilen cezaların hafifletildiği kararnameye göre ölüm cezası ağırlaştırılmış ömür boyu hapse, ömür boyu hapis cezası ise 20 yıl hapis cezasına dönüştürülüyor. Diğer yandan af, silah kaçakçılığı, vatana ihanet, casusluk ve insan kayıplarına yol açan terör eylemleri gibi suçlardan hüküm giyenler   af kapsamı dışında   tutuldu. Esad geçen martta asker kaçaklarını kapsayan af çıkarmıştı.

 MİT devrede, Ankara - Şam kapısını yokluyor...

 Bu iki gelişme, Suriye'de demokrasi olmadığı iddiasını çūrūtūyor. Belki de  AK Parti iktidarına yakınlaşma sinyali olarak görülebilir.

Geçtiğimiz günlerde diplomat, asker ve istihbaratçılardan oluşan bir Türk heyetinin Şam’ı ziyaret ettiği biliniyor. Kimi uzmanlara göre Rusya’nın bastırması ile gerçekleşen bu buluşmada tarafların talepleri ve önceliklerini tahmin etmek zor olmasa gerek. 

Krizden önce hükümet kanadının dış politika çizgilerini, batılı küresel  güçlerin çıkarları doğrultusunda belirginleştiren Davutoğlu’nun,   Müslüman Kardeşler dahil, muhalefetin yönetime ortak olması talimatını Şam yönetimi  duymamazlıktan gelmişti. 

Suriye özellikle Müslüman Kardeşler örgütünün kırmızı çizgileri olduğunu belirtip bu isteği reddetti. Zaten Türkiye açısından Suriye’ye yönelik hamlenin nedenlerinden biri de  AK Parti  iktidarının bu isteği değil miydi? Türkiye'den, MİT Başkanı Hakan Fidan riyasetinde üst düzey istihbaratçılar ve askerlerden oluşan  heyetin, Suriye'nin başkenti Şam'da, Suriye istihbaratının kıdemli  başkanı Ali Memlük ile uzun süreli müzakerelerde bulunması, önümüzdeki  günlerde Ankara ve Şam  arasında yeni bir sürecin yaşanacağının habercisi olabilir.

Heyetlerin görüşme ajandasında yer alan başlıklar arasında, Suriye’nin imarı, İdlib’in statüsünün ne olacağı, ABD destekli PKK/YPG terörist Kürt gruplarının hakimiyeti altında bulunan bölge ile ilgili gelişmelerin yanısıra Türkiye'nin yıllar önce CIA projesi  olan “Eğit - Donat”  programı  kapsamında ayrılıkçı dini gruplara verdiği desteğin kesilmesi gibi konuların yer aldığı söyleniyor. Suriye ile yakınlaşma iktidarın değil devletin tasarrufudur. 

Askeri diplomaside Hulusi Akar faktörü ve Kuzey Irak çıkartması ve Libya temasları…

2021'in ilk aylarında Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, resmi temaslarda bulunmak üzere gittiği Bağdat’ta, Irak Savunma Bakanı, Irak Başbakanı Mustafa Kazımi ve Irak Cumhurbaşkanı Berhem Salih ile bir araya gelmişti.

Bakan Akar, Bağdat’taki temaslarının ardından Genelkurmay Başkanı Yaşar Güler ile birlikte, Kuzey Irak Bölgesel Kürt yönetimi ile temaslarda bulunmak üzere Erbil’e geçmişti.  Hulusi Akar, Irak Bölgesel Kürt Yönetimi eski Başkanı Mesut Barzani’nin ardından, Başkan Neçirvan Barzani ve bölgesel Kürt yönetimi Başbakanı Mesrur Barzani ile de görüştüğünde bir ayrıntı dikkat çekti. Hulusi Akar’ın arkasında, Türk bayrağı ve Irak bayrağının yanında Irak bölgesel Kürt yönetiminin Kürdistan bayrağı da yer almıştı.

Sonrasında, Milli Savunma Bakanı Akar, "Önümüzdeki dönemde Türkiye-Irak, Türkiye-Erbil iş birliği, terörle mücadele konusunda çok önemli birtakım gelişmelere sebep olabilecek” açıklamasını yapmıştı.  Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, beraberinde Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Güler ve Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Ümit Dündar ile Şırnak’a gitti.

Bakan Akar ve Komutanlar 2`nci Hudut Bölük Komutanlığının Irak`ın kuzeyindeki Biliç Tepe Üs Bölgesini ziyaret ettiler.  Bakan Akar, "Hiçbir şekilde Kürt kardeşlerimizle, vatandaşlarımızla sorunumuz yok. Tek hedefimiz terörü bitirmek, en son teröristi etkisiz hâle getirmek. Dolayısıyla Türklerin, Kürtlerin, Arapların burada yaşayan tüm insanların kardeş olduğunu, her birinin Türkiye Cumhuriyeti’nin birinci sınıf vatandaşı olduğunu unutmayacağız" demişti. 

Irak Dışişleri Bakanlığı, Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar'ın Irak'ın kuzeyindeki üs bölgesine yaptığı ziyaret nedeniyle Türkiye'nin Bağdat Maslahatgüzarı Güçlü Kalafat'ı Dışişleri Bakanlığı'na çağırdı. "Irak topraklarına yönelik egemenlik ihlallerinin de kabul edilmediği" belirtilerek, Bakan Akar'ın Irak'ta Türk Silahlı Kuvvetleri'ne ait bir üssü ziyaret etmesinden dolayı Türk Maslahatgüzar'a nota verildi.

Libya emin ellerde…

Bir kaç gün önce Türk Askeri diplomasinin aktörleri, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Güler ve Milli İstihbarat Teşkilatı Başkanı Hakan Fidan Libya'nın başkenti Trablus'a gittiler. Ankara'nın yardımları sayesinde Libya Hükümetinin ayakları yere daha bir sağlam basıyor. 

Ankara - Kahire hattında güzel haberler var…

Mısır ile aramız uzun süredir sorunlu. Türk devlet aklı bu anlaşmazlığa son vermek amaçlı bir dizi temaslar gerçekleştiriyor.  Mısır yönetimi de Ankara'nın bu yaklaşımını önemsiyor. Her iki ülke diplomatları arasında başlayan görüşmeler dediğim gibi iktidarın değil devletin müdahil olduğu bir süreç.

Kavalalı Mehmet Ali Paşa’nın temelini attığı modern Mısır yönetimi Türkiye'deki devlet ve hükümet arasındaki farkın idrakinde.  Türkiye'nin yabancı savaşçılar da dahil olmak üzere Libya’daki tartışmalı meseleleri görüşmek için Türk, Mısırlı ve Libyalı yetkililer arasında bir üçlü zirveye hazır olduğunu belirtmesi bu açıdan önemli bir adım. 

İran dini lideri Ali Hamaney'in ölüm döşeğinde olduğu  haberleri geliyor.  Bu bağlamda İran eski Cumhurbaşkanı Ahmedinejad'dan gelen Türkiye açıklaması, Türk askeri diplomasisine olan güvenini gösteriyor: "İran, Türkiye ve Suudi Arabistan birlik içinde hareket ederse bölgenin çehresi değişir"

İngilizler, Boğaz’dan Karadeniz’e geçemeyen savaş gemilerinin intikamını nasıl alıyor?

İngiltere, Türkiye'yi gelişlerde 10 gün otelde karantina zorunluluğu uygulanan "kırmızı liste”ye dahil ediyor. Ulaştırma Bakanı Grant Shapps, 12 Mayıs Çarşamba günü yerel saatle 04:00 itibarıyla Türkiye'nin yanı sıra Nepal ve Maldivler'in de kırmızı listeye ekleneceğini söyledi. Kırmızı listede yer alan ülkelerden gelenlerin 10 gün boyunca, masraflarını kendileri karşılayarak ev yerine otelde karantinada kalmaları gerekiyor.

Bu otel konaklamasının 1750 sterlinlik (yaklaşık 20 bin 200 liralık) masrafını da yolcuların karşılaması gerekiyor. İngiltere neden bu kararı aldı hiç düşündünüz mü?  Çünkü 4 Mayıs’ta iki İngiliz kraliyet donanmasına ait iki savaş gemisi, Ukrayna'ya destek Rusya’ya gözdağı vermek için, Boğazlardan  geçerek Karadenize çıkamadı. 

Türkiye ne yaptı?

 “Dur bakalım” dedi. Montrö Boğazlar Sözleşmesini uzunbacaklı sarı çıyanların gözlerine soktu. Kraliçe’nin  adamlarındaki kuyruk acısının sebebi bu.