Cibuti'nin Ankara Büyükelçisi Aden Hüseyin Abdillahi, Türkiye ile Afrika ülkeleri arasındaki ilişkilerin odağında tarım, ticaret ve sanayileşme olduğunu belirterek, 'Afrika'nın parlak bir geleceği var. Bir sürü kaynağa sahibiz. Doğal kaynaklar, gaz, hayvan kaynağı… Şu an küresel petrol üretiminin yüzde 9,6'sı Afrika'dan. Altın arzının yarısı Afrika'dan temin ediliyor. Platinin yüzde 90'ı Afrika'dan elde ediliyor. Bugün kaynaklarımız ve kapasitemiz mevcut. Yapmamız gereken şey adil ve güçlü bir ortaklık inşa etmek. Türkiye ile de bu anlamda bir şeyler yapabileceğimizi düşünüyoruz' dedi.

Abdillahi, AA Analiz'in Afrika Günü için hazırladığı Afrika Dosyası kapsamında Türkiye-Afrika ilişkilerini değerlendirdi.

Türkiye-Afrika ilişkileri son yıllarda nasıl gelişti?

Türkiye'ye neredeyse 10 yıl önce geldim ve Türkiye-Afrika ilişkilerinin geçmişte ve şu anda nasıl olduğunu çok iyi biliyorum. Ben geldiğimde Türkiye'de 13 veya 14 Afrika ülkesinin büyükelçiliği vardı. Bugün Ankara'da 37 Afrika ülkesinin diplomatik temsilciliği bulunuyor. Muhtemelen önümüzdeki 2-3 ay içinde bu sayı 38 olacak. Yani şimdiye kadar gerçekten uzun bir yol katettiğimizi söyleyebilirim. İlişkilerimiz her geçen gün daha çok gelişiyor.

2005'te Türkiye ile Afrika arasındaki ticaret hacmi yaklaşık 6 milyar dolar civarındaydı. Bugün ise yıllık 29 milyar dolar. Ancak küresel ekonomiyi altüst eden koronavirüs salgını olmasaydı muhtemelen bu sayı 40 milyar dolar olurdu. Önümüzdeki beş yahut altı yılda ise 50 milyar dolara çok rahat bir şekilde ulaşacağımıza eminim.

Aslına bakarsanız, benim de çok iyi bildiğim Afrika Boynuzu'nun (yani Cibuti, Etiyopya, Somali gibi ülkeler) pandemi öncesi, 2017-2018 diyelim, Türkiye ile ticaret hacmi 500-550 milyon dolardı. Bugün bu sayı 1 milyara yaklaştı, yani koronavirüs salgınına rağmen ikiye katlandı. Bu durum Batı Afrika'da da benzer şekilde, Senegal'de de aynı. Dolayısıyla Türkiye-Afrika ilişkilerinin her geçen gün daha da artacağını ve bunun sonucunu önümüzdeki dönemde göreceğimizi belirtmekten gurur duyuyorum ve bunun gerçekleşeceğine de inanıyorum.

Afrika ülkeleriyle ikili ilişkilerde eğitim diplomasinin önemi nedir?

Biliyorsunuz, bugün Türk üniversitelerinde okumaya gelen çok sayıda Afrikalı öğrenci var. Size 2013'ten birkaç örnek verecek olursam, Türkiye'deki üniversitelerde 4 bin 700-800 civarında Afrikalı öğrenci vardı. Bugün, 2021-2022 eğitim öğretim yılında Türk üniversitelerinde 37 bin Afrikalı öğrenci var. Bu ileriye doğru atılmış oldukça büyük bir adım. Bu durum ayrıca ikili ilişkilerin önemli ölçüde geliştiğinin ve daha da gelişeceğinin açık bir göstergesi.

Türkiye'de okuyan ve ülkelerinde bakanlık dahil önemli siyasi görevler alan Afrikalı öğrencilerin ikili ilişkilere katkısı nasıl oldu?

Türkiye'de okuyup Cibuti'de doktor, mühendis, mimar, dişçi, kardiyolog, pediatri uzmanı olarak çalışan bir sürü öğrenci olduğunu biliyorum. İşte bunlar ilişkilerin gelişmesine katkıda bulunacak, Afrika'nın buradaki gerçek elçileri.

OSTİM Teknik Üniversitesini biliyorsunuz. Yeni kurulan bir üniversite, 4 yıl kadar belki de daha az bir süre önce kurulmuş olmalı. Bugün 27 farklı ülkeden 631 Afrikalı öğrenci var. Bu da ilişkilerin ne kadar canlı ve etkin olduğunu gösteriyor. Ben de kıta ile Türkiye arasında parlak bir geleceğimiz olduğuna eminim.

2012-2021 arasında, neredeyse 10 yıldır Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı (YTB), 12 bin Afrikalı öğrenciye burs sağladı. Bu oldukça büyük bir sayı. Bu kişiler geleceği inşa edecek, Türkiye ile Afrika ilişkilerini dizayn edecek ve yeniden şekillendirecekler, bu kesin. Üstelik bu sadece bir başlangıç, bundan daha fazlasını göreceğiz.

Türkiye'nin Afrika ülkeleriyle stratejik iş birliğinde hangi alanlar ön plana çıkıyor?

Afrikalılar olarak Türkiye ile ekonomi, ticaret ve sanayileşmeye dayalı yeni bir ortaklık inşa etmeyi umuyoruz. Zira biliyorsunuz sanayileşme birçok Afrika ülkesinin ve dahi Afrika Birliği'nin ana hedefi.

Aralık 2021'de Afrika liderleri ile Türk yetkililerinin bir araya geldikleri bir zirve düzenlendi. İstanbul'da, Afrika-Türkiye Ortaklık Zirvesi yapıldı. Ortak Eylem Planı'nda belki de altını çizmemiz gereken en önemli maddelerden biri ticareti artırmak, sağlık sisteminin geliştirilmesi. Ancak en önemlisi sanayileşme. Yani ticaret, yatırım, sanayileşme, bunlar en önemli alanlar.

O halde yapabileceğimiz şey -ki zaten hayata geçirildi- Türkiye'den ve Afrika'dan özel sektörü bir araya getirerek yap-işlet-devret modelinde bir ortaklık inşa etmelerini sağlamak. Örneğin, Türk firmalar tarafından inşa edilen Senegal Dakar'daki havaalanı bu şekilde yapıldı. Tabii biliyorsunuz, belki 20 yıl sonra filan havaalanını teslim edecekler. Yani Senegal'de oluyor, aynı şekilde Nijer'de işletiliyor. İşte geliştirmemiz gereken model bu.

Özel sektör, ilişkilerin geliştirilmesinde ne kadar etkin? Hangi alanlarda yatırım potansiyeli görüyorsunuz?

Türkiye ile Afrika ülkelerindeki özel sektörler arasında bir diğer vurgulamamız gereken ve çok önemli olan model de ortak girişim modeli. Burada asıl soru, hangi alanda? En önemli alanlardan biri tarım. Çünkü Afrika tarım, hayvancılık, doğal kaynaklar konusunda çok büyük kaynaklara sahip. Aynı zamanda tarım oldukça önemli çünkü bildiğiniz gibi günümüzde oldukça derin bir gıda krizi yaşıyoruz. Rusya ve Ukrayna arasındaki savaştan dolayı un ve buğday stokları tükeniyor. Yani toprağa geri dönmemiz gerekiyor. Afrika da tüm dünyadaki mevcut tarım arazilerinin yüzde 60'ına sahip. Dolayısıyla tarımı geliştirmemiz gerekiyor. Aynı zamanda Türk özel sektörünün tarım için Afrika'da fabrikaların kurulması, paketleme, gübreler vs. gibi gerekli teknik araçların karşılanmasında da finansal desteğini almak isteriz. Çünkü biliyorsunuz tarım sadece çiftçilik değil, ona bağlı bir sürü faaliyet de mevcut. Ayrıca ilaç sektöründe de büyük Türk firmalarla çalışabiliriz. Bunun da önünü açtık ve geliştirmeye ihtiyacımız var.

Gelişen Afrika ekonomilerine Türkiye nasıl katkı sunabilir?

Genelde Afrika'da hiçbir şey olmadığını düşünürüz. Ancak 15 yılda Afrika'da altyapı inşası için devasa yatırımlar yaptık: Demiryolları, otoyollar, havaalanı, serbest ticaret bölgeleri ve yollar. Evet, yeterli değil, çünkü 100 milyar dolar civarı yıllık yatırım yapıyoruz altyapı için ama daha fazlasına ihtiyacımız var. Belki ek 60 milyar dolar, yani yıllık en az 160 milyar dolar. İhtiyacımız olan bu. Çok yol katettik ve üzerimize düşeni yaptık. Şimdi Afrika-içi ticareti geliştirmek için Türk özel sektörüyle ortaklık kurmak istiyoruz. Zira bu çok önemli.

Bugün Afrika'da gayrisafi yurtiçi hasıla 2,5 trilyon dolar civarında. Dünya Bankası, Uluslararası Para Fonu (IMF) veya başka bir finans kurumundan gelen belgelere baktığınızda "Bunu kanıtlamak zor." denebilir ama hiç de öyle olduğunu sanmıyorum. Çünkü biliyoruz ki birçok Afrika ülkesinde kayıt dışı ekonomi devasa boyutta. Dolayısıyla Afrikalı yahut Dünya Bankası'ndan, IMF'den bir uzmana sorduğunuzda size muhtemelen kayıt dışı ekonominin yüzde 50 belki de daha fazla olduğunu söyleyecektir. Yani total GSYH 2,5 trilyon değil, belki de 5 yahut 6.

Söylemek istediğim şu ki ekonomi gelişiyor. Hatırlatmak isterim ki 2017 ve 2018'de dünyanın en hızlı gelişen ekonomilerinden 5'i Afrika ülkelerindendi. 2016'da 4'ü Afrika'dandı. Yüzde 8,9,10 büyüme oranlarıyla. Bu da bence gerçekten oldukça önemli.

Afrika'nın parlak bir geleceği var. Bir sürü kaynağa sahibiz. Doğal kaynaklar, gaz, hayvan kaynağı... Şu an küresel petrol üretiminin yüzde 9,6'sı Afrika'dan. Altın arzının yarısı Afrika'dan temin ediliyor. Platinin yüzde 90'ı Afrika'dan elde ediliyor. Bugün kaynaklarımız ve kapasitemiz mevcut. Yapmamız gereken şey adil ve güçlü bir ortaklık inşa etmek. Türkiye ile de bu anlamda bir şeyler yapabileceğimizi düşünüyoruz. Zira son 10 yılda çok yol katettik. Örneğin, 2004'te Türk Hava Yolları (THY) kıtada sadece 4 ülkeye uçuyordu. Hava trafiği yıllık 354 bin yolcu civarındaydı. Bu 2004 sayıları. Bugün ise 6 milyon. Koronavirüs salgını öncesi dönemden bahsediyorum, 6 milyon. Yani ileriye doğru büyük bir adım atıldı. Türk siyasi yetkililerinin de bu hususta güçlü taahhütleri bulunuyor. Bu kapsamda Afrika ile çok güçlü bir ortaklık inşa etme taahhüdünde bulunan Türk hükümetine, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a ve Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'na teşekkür ederiz.

Afrika tarafı da bu kapsamda ciddi bir bağlılık ve özveri gösterdi. Bu nedenle yakın gelecekte gerçekten büyük işler başarmayı umuyoruz inşallah.

Türkiye ile Afrika ülkeleri arasındaki ilişkiler hangi yönleriyle bir "kazan-kazan" ilişki modeli ortaya koyuyor?

Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı (TİKA) Dışişleri Bakanlığının Türkiye ve Afrika ülkeleri arasındaki güvenin inşa edilmesi yönünde oluşturduğu plana bağlı kalarak oldukça destekleyici hareket ediyor. Eski hastane, eski okul, cami gibi tarihi yapılar için birçok yatırım yapıyor ki bu yatırımlar Afrika kıtası ve Türkiye için ortak bir zemin oluşmasına katkıda bulunuyor. Ancak bunun da ötesinde ihtiyacımız olan şey iki özel sektörün birlikte çalışarak başarıya ulaşması. Gerçek ilerleme en önemli konumuz, ihtiyacımız olanın Afrika kıtası ve Türkiye arasındaki ticaret hacmini artırmak olduğu unutulmamalı. Özel sektöre Afrika'daki iş fırsatlarının çeşitliliğini ve çokluğunu, gerekirse her gün altını çizerek anlatmamız oldukça önem taşıyor.

Türkiye'yi kıtada diğer aktörlerden ayıran ne?

Afrika'nın doğusundan, benim çok iyi bildiğim bir bölgesinden örnek vermek gerekirse; Cibuti, Etiyopya, Somali ve Sudan'ı içine alan, Kızıldeniz boyunca uzanan bölgenin Türkiye ile ilişkisi 16. yüzyıla dayanıyor. Bu tarihsel ilişkiye dair kanıtlarımız da var: Osmanlı döneminden kalan yapılar; Somali'nin kuzey kesiminde Zeyla, Berbera gibi birçok bölgede yerleştirilmiş su boruları, Cibuti'de aynı şekilde Osmanlı döneminden kalma tesisler ve Etiyopya'da da aynı şekilde, büyük bir Türkiye varlığından söz edebiliriz. 16. yüzyıla kadar giden ortak miras, ortak kültürel ve tarihi arka plana sahip olduğumuz doğru.

Bugün ülkelerin yaklaşımında ise elbette fark var. Sömürge döneminde bazı Avrupalı ülkelerle ilişkimiz oldu. Biliyorsunuz sömürgeci bağlar, bağlantılar ve geçmiş eşit değildi. Bazen birçok Afrika ülkesi için acı vericiydi, özgürlüklerini kazanmak için mücadele ettiler ve savaştılar. Elbette bunları aklımızda her zaman tutmalıyız. Ancak bu artık arkamızda bırakmamız gereken bir geçmiş. Bazen gün yüzüne çıkarak güvensizlik yarattığı doğru ancak ilerlemeye devam ettiğimizde bunların artık geçmişte kaldığını göreceğiz. Bugün Afrikalı insanlar iyi eğitimli, sahip olduklarını ve kapasitelerini biliyorlar, ayaklarının altındaki zenginliklerin ve kaynakların oldukça farkındalar, gelecekte ne yapmaları gerektiğine yönelik olarak zihinleri net olacak şekilde eğitimliler.

Dünyaya yansıtılan yekpare bir Afrika imajı ne kadar doğru?

Altını muhakkak çizmemiz gereken çok önemli bir şey var: Medyanın rolü. Medyanın son 20 yıldaki rolü, göstermesi gereken doğru ve gerçek imajı sunmamak şeklinde. Sadece manipülasyon ve gerçeklerin çarpıtılması mevzubahis. Ana akım medyadan küresel izleyiciye Afrika'daki savaşlara yönelik verilen haberler sadece yalan ve tezvirattan ibaret. Afrika oldukça iyi durumda olmasına rağmen belirttiğim gibi "hastalıkların, mücadelelerin, etnik çatışmaların ve buna benzer şeylerin kıtası" olarak tarif ediliyor. Ancak bizim bildiğimiz Afrika bu değil. Bizim bildiğimiz Afrika, salgından önce dünyanın en hızlı büyüyen 10 ekonomisi arasındaydı.

Afrika'daki orta sınıf son 10 yılda üç katına çıktı. Bugün orta sınıfın 400 milyon civarında olduğunu söyleyebiliriz. Ve tekrar belirtmek istiyorum, altın arzının yarısı Afrika tarafından temin ediliyor. Platinin yüzde 90'ı Afrika'dan. Dünya petrol üretiminin yaklaşık yüzde 10'u, tam oran vermek gerekirse yüzde 9,6'sı Afrika'dan. Dolayısıyla bir şeyin yeterince iyi olmadığını veya doğru çalışmadığını vurgulamak her zaman kolay ama hayır, önemli olan çalışıyor olmak, inşa etmiş olmak. Birçok şey inşa edildi: Limanlar, tren yolları, otoyollar; Afrikalılar arasındaki iş birliklerinin inşası ve tasarımı, işte bunlar çok önemli şeyler.

Türk medyasının kıtadaki varlığını nasıl değerlendirirsiniz?

Sizin de bildiğiniz üzere bugün medya asıl görevi olan dünyada neler olup bittiğine dair bilgi verme işini yerine getirmiyor. Sadece manipülasyon ve dikkati çekebilmek önemli. Medyanın, bazen sadece işleri daha kötü hale getirmek, çatışmalara dahil olmak, insanların mütemadiyen birbirleriyle mücadele halinde olduğundan emin olmak için bir araç sağladığını söyleyebiliriz. İnşallah umuyoruz ki TRT World ve TRT Fransızca ile Afrika'ya dair gerçek imajları bekliyor olacağız ve bunun olacağına eminiz, güvenimiz tam.

Anadolu Ajansı da birçok Afrika ülkesinde oldukça görünür ve Afrika hakkında doğru bir imaj veriyor. Türkiye'deki Afrika diplomatik misyonu olarak doğru bilgiyi ve önümüzdeki parlak geleceği göstermek üzere AA ile yakın temasta olmayı isteriz. Kendimizden eminiz, ilişkilerin buraya gelmesi için uzun yol katettik ve her şey çok daha güzel olacak.