Türkiye Sanayici ve İş insanları Derneği (TÜSİAD) başkanlığına, TÜRKOFED Başkanlığını yapan Orhan Turan seçildi.

TÜSİAD'ın yeni başkanlığına seçilen Orhan Turan, kendisine duyulan güven için teşekkür ederek başladığı konuşmasında gençlere hayallerini bu ülkede gerçekleştirecek bir ülke hazırlamak için var güçleri ile çalışacaklarını dile getirdi. Turan, "Yeniden biz olabilmek için ümidimizi kaybetmeyeceğiz. Mustafa Kemal Atatürk'ün eşsiz vizyonu ile bize miras bıraktığı cumhuriyet değerlerinin her zaman savunucusu olmaya devam edeceğiz.Cumhuriyetimizin 100. yaşının arifesinde ekonomik anlamda gelişmişlik, eşitlikçi ve toplumsal cinsiyet eşitliği öncelikli bir hedef imiz olacak" diye konuştu.

Bloomberg HT'ye konuşan Turan, TÜSİAD'ın 50 yıllık bir kurum, kendisinin de 18 yıllık üye olduğunu hatırlatarak yeni döneme ilişkin, "TÜSİAD Fikri üreten bir kurum, Anadolu'da iş dünyası ile buluşmalarını artıracağız. TÜSİAD, ürettiği fikirlerle ülkeye, üyelerine ve paydaşlarına değer yaratmak için çalışmaya devam edecek" dedi. Turan, güncel jeopolitik risklere ilişkin olarak da, "Türkiye yalnız bu dönem değil uzun zamandır bu jeopolitik risklerle yaşıyordu. Bu sorunları aşacaktır" değerlendirmesinde bulundu.

YİK BAŞKANI ÖZİLHAN ORHAN TURAN'I ÖNERDİ

Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD) Yüksek İstişare Konseyi (YİK) Başkanı Tuncay Özilhan, Başkanlar Konseyi'nin yönetim kurulu başkan adayı olarak TÜSİAD üyesi Orhan Turan'ı önerdiğini belirterek, Turan ile ilgili görüşlerini paylaştı.

Özilhan, son dönem yönetim kurulu başkanı Simone Kaslowski'ye de verdiği emekler nedeniyle teşekkür etti.

TÜSİAD olarak 50 yıldır olduğu gibi bundan sonra da demokratik hukuk devleti, laiklik ve piyasa ekonomisi ilkeleri temelinde yaptıkları tespitleri ve önerileri yöneticiler ve kamuoyu ile paylaşmaya devam edeceklerini kaydeden Özilhan, "Çünkü ülkemizin potansiyeline yürekten inanıyoruz. Tüm sorunlarımızın toplumsal uzlaşmayla meclis çatısı altında çözülebileceğini biliyoruz." diye konuştu.

Özilhan, 52. TÜSİAD Olağan Genel Kurul Toplantısı'nın açılışında yaptığı konuşmada, son 15 yılda 2008 krizi, Kovid-19 salgını, iklim krizi ve Rusya-Ukrayna savaşı gibi büyük problemlerle karşı karşıya kaldıklarını, tam "en kötüsünü geride bıraktık artık toparlanma dönemi" denildiğinde yepyeni bir krizle karşı karşıya kalındığını söyledi.

Krizlerin süreğen hale geldiği koşullarda ne yapılması gerektiğine ilişkin sorunun "kesin ve tartışmasız" bir yanıtının olmadığını dile getiren Özilhan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Farklı birçok kriz görmüş herkesin aklına geleceği gibi cevap ihtiyatlı olmaktan ve değişen koşullara uyum yeteneğini artırmaktan geçiyor. 'Yeni bir krizle karşılaşma ihtimali yok; yakında düzlüğe çıkarız' varsayımıyla hareket etme lüksümüz yok. Elimizdeki imkanları tedbirli kullanmak ve en önemlisi de bünyemizi kuvvetlendirmek zorundayız."

"RUSYA-UKRAYNA SAVAŞI EN ÇOK AVRUPA'YI VE BİZİ OLUMSUZ ETKİLEYECEK"

Tuncay Özilhan, dünya ekonomisinin tam da salgının yol açtığı resesyondan çıkmaya hazırlandığı bir aşamada patlak veren Rusya-Ukrayna savaşının etkisiyle sert bir darbe almasının kaçınılmaz olduğuna vurgu yaparak, "Bu kez karşı karşıya kaldığımız sorun stagflasyon. Çünkü hem üretimin yavaşlaması hem de fiyatların artması kaçınılmaz. Enerji, gıda ve başka temel mallarda fiyat artışı ve tedarik sorunları en çok Avrupa'yı ve bizi olumsuz etkileyecek." diye konuştu.

Savaşın buğday, gübre, nikel, paladyum ve titanyum gibi kritik ürünlerin fiyatlarına etkisinden bahseden Özilhan, bu problemlere Çin'de Kovid-19 ölümlerinin yeniden başlamasıyla tekrar gündeme gelen kısıtlamaların eklendiğini anlattı.

Özilhan, "Bu gelişmeler maalesef küresel üretim zincirlerinde yeniden aksamalara yol açacak. Ukrayna krizinin nihai ekonomik etkisi ise sürecin nasıl geliştiğine bağlı olacak. Bu nedenle etkiyi bugünden sağlıklı biçimde öngörmek kolay değil." ifadelerini kullandı.

Rusya'nın Ukrayna'da başlattığı savaş nedeniyle küresel ekonominin ve Avrupa ülkelerinin büyüme oranındaki aşağı yönlü revizelerden bahseden Özilhan, "Ülkemiz maalesef bu son krize ekonomisinin pek de güçlü olduğu bir ortamda yakalanmadı." dedi.

"(SON GELİŞMELER) TL'NİN DEĞERİ ÜZERİNDE BASKI YARATACAK"

TÜSİAD YİK Başkanı Özilhan, ihracatta son dönemde sevindirici artışlar elde ettiklerini anımsatarak, Avrupa'daki yavaşlama durumunda ihracat artışının devam ettirilemeyeceğini, Rusya ve Ukrayna'dan gelecek turistlerdeki azalmanın turizm gelirlerinde beklenilen rakama ulaşmayı engelleyeceğini, artan petrol ve doğal gaz fiyatlarının ithalat faturasını kabartacağını söyledi.

Özilhan, "Bütün bu kanallar cari açık üzerinde ilave yük oluşturacak ve TL'nin değeri üzerinde baskı yaratacak. TL'nin değer kaybı da ithal girdi fiyatları üzerinden enflasyonist baskıyı güçlendirecek." diye konuştu.

Enflasyonist baskının ortadan kaldırılması ve fiyat istikrarının sağlanmasının her şeyden önce para ve maliye politikalarının fiyat istikrarı doğrultusunda uygulanmasını gerektirdiğini dile getiren Özilhan, enerjide ve üretimde ithalata bağımlılığı azaltmak için doğru bir sanayi stratejisi izlemek ve kıt kaynakları doğru alanlara yönlendirmek gerektiğini vurguladı.

"SIRA, DÖVİZ GETİRECEK SANAYİ VE TARIM TESİSLERİNDE"

Tuncay Özilhan, temel altyapı alanında geçen dönemde önemli bir atılım yapıldığını kaydederek, "Böylece üretim ve ticaret için zemini sağlamlaştırdık. Şimdi sıra, bu zemini kullanarak istihdam yaratacak, döviz getirecek sanayi ve tarım tesislerinde. Ancak üretim derken, altyapı derken sadece geleneksel alanları kastetmiyoruz." diye konuştu.

Ekonomik büyümenin, verimlilik artışının, istihdam yaratmanın lokomotifinin artık dijital teknolojilerin kullanıldığı iş kolları olduğunu dile getiren Özilhan, "Üretim için yatırım, yatırım için de düşük faiz oranları gerekiyor. Ancak, yatırımları canlandırmak amacıyla faiz oranlarının çok düşük tutulması yüksek enflasyon ortamında tasarrufları cezalandırıyor. Negatif reel faizler çok yüksek olunca tasarrufların yatırıma dönüşme mekanizması çalışmıyor." şeklinde konuştu.

"TÜRKİYE TARIM VE GIDADA MUAZZAM POTANSİYELE SAHİP"

TÜSİAD YİK Başkanı Özilhan, tarımda uzun vadeli politikaya duyulan ihtiyaçtan bahsederek, küresel salgın ile Rusya-Ukrayna savaşının tarımın önemini gösterdiğini söyledi.

Tarımsal üretimin düştüğünü, girdilerde dışa bağımlılığın yükseldiğini, girdi fiyatlarının arttığını dile getiren Özilhan, "Türkiye, uygun iklimi, biyoçeşitliliği, geniş tarım alanları, zengin ürün deseni ve bütün bu imkanların hakkını layıkıyla verebilecek olan çiftçisiyle tarım ve gıdada muazzam potansiyeli olan bir ülke. Yeter ki doğru politikaları iyi bir planlamayla uygulayalım." şeklinde konuştu.

Özilhan, Batı'nın başta enerji olmak üzere Rusya'ya bağımlılığını azaltmaya çalıştığından bahsederek, bu durumun Türkiye'ye enerji koridorları ve arz zincirleri açılarından birçok yeni imkan sağlayacağını vurguladı.

"(BARIŞ GİRİŞİMLERİ) KÜRESEL EKONOMİ POLİTİKTE TÜRKİYE'YE ÖNEMLİ FIRSATLAR AÇIYOR"

Tuncay Özilhan, barış tesis edildiğinde belirginleşecek yeni küresel düzende Türkiye'nin elinin bugünkünden daha güçlü olmasının kuvvetle muhtemel olduğunu belirterek, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Türkiye, Ukrayna krizinin başlangıcından beri denge politikası izliyor ve yumuşak gücünü kullanarak krizin sonlanması için ciddi bir çaba gösteriyor. Bu da Batı bloku içinde Türkiye'ye dönük olarak son yıllarda gözlemlediğimiz tutumda değişikliğe yol açıyor. Türkiye'nin oynadığı kilit rol batı ile ilişkilerin daha yapıcı bir zeminde ilerlemesi için de bir fırsat yaratıyor. Bu da kriz geride kaldıktan sonra ortaya çıkacak küresel ekonomi politikte Türkiye'ye önemli fırsatlar açıyor."

İstanbul'da yaşanması muhtemel depremin ekonomik ve toplumsal boyutlarıyla gündemlerinin hep en tepesinde yer işgal etmeyi sürdürdüğünü aktaran Özilhan, toplumsal ve ekonomik kayıpları azaltmak için hazırlık çalışmalarının tüm ilgili kurum ve kuruluşlar arasında etkin bir koordinasyonla en kısa sürede tamamlanmasını istediklerini vurguladı.