Tarihçi-yazar Murat Bardakçı kaleme aldığı son yazısında Osmanlı'nın son dönemlerinde gerçekleştirilen Jöntürk kongreleri üzerinden yola çıkarak, yakın zamanda muhalefetin gerçekleştirdiği 6'lı zirveyi '3. Jöntürk' kongresi olarak tanımladı.

murat bardakçı

'ERDOĞAN HELE BİR GİTSİN DE NE OLACAĞI ALLAH KERİM...'

Birkaç hafta önceki yazısına atıf yapan Bardakçı, ''Bugün Abdülhamid zamanındaki zayıf, çaresiz, güçsüz ve devamlı şekilde toprak kaybeden Türkiye değiliz; ortada güçlenen, kalkınan, kendi silâhını kendisi yapmaya başlamış ve etrafında olup bitenlere karşı kararlı güç hâline gelmiş yeni bir Türkiye var... Memleket şimdi böyle ama muhalefetin politikası 1900’lerin ilk senelerinde kalmış vaziyette! Tek bir hedefleri var, Tayyip Erdoğan’ın işbaşından gitmesi! O hele bir gitsin de ne olacağı Allah kerim; ama bir gitsin! ...Muhalefetimiz 2022’de yüz yirmi küsur sene öncesini, yani 1900’leri yaşıyor! Geçmişin tek sloganı olan “Gitsiiiiin!” haykırışları bugün de yükseliyor ama gittiği takdirde ne yapılacak, ne edilecek, sıkıntılara karşı ne tedbirler alınacak, bunlar hakkında tek söz eden yok!” ifadelerini kullandı.

Bu fotoğrafın Fransız hukukçu, tarihçi, siyasetçi ve Akademi üyesi Antonin Lefevre-Pontalis’in Paris’teki evinde 4 Şubat 1902’de yapılan Birinci Jöntürk Kongresi’ne ait olduğu söylenir.

İşte Bardakçı'nın söz konusu yazısının tamamı:

İlki 1902’de Paris’te, ikincisi de 1907’de ve yine aynı yerde toplanan Jöntürk Kongreleri’nin üçüncüsü, aradan bir asırdan fazla bir zaman geçtikten sonra geçen 12 Şubat’ta Ankara’da, Çankaya Belediyesi’ni Ahlatlıbel’deki tesislerinde yapıldı!

Önce, Jöntürkler’in kim olduklarını ve ilk iki kongreyi kısaca hatırlatayım:

19. yüzyılın ortalarında, Sultan Abdülâziz’in iktidar senelerinde ortaya çıkıp Türkiye’nin mutlakiyet yerine Meşrutiyet ile idare edilmesini isteyen, mensuplarının adedi Sultan Abdülhamid devrinde daha da artan, İstanbul’dan gizlice Mısır’a ve Avrupa’ya gidip Abdülhamid’i devirebilme yollarını arayan rejim muhaliflerine Fransızca’da “Genç Türkler” mânâsına gelen “Jöntürkler” denir...

Aralarında imparatorluğun her milletinden olan muhalif gruplar, hattâ imparatorluktan ayrılıp bağımsız bir devlet kurmak isteyen Ermeni örgütleri de vardı. Bazıları muhalifler zamanla siyasî parti hâline gelmiş; meselâ Avrupa’da faaliyet gösteren bir Jöntürk grubu sonradan İttihad ve Terakki’ye dönüşmüş ve Türkiye’nin kaderinde senelerce önemli rol oynamıştı...

Jöntürk hareketinin çok uzun ve karmakarışık bir geçmişi vardır ama bu muhalif grupların ortak özelliklerini tek bir cümle ile ifade edebilmek mümkündür: Abdülhamid’i devirmek, neye mâlolursa olsun devirmek, hattâ bunu yapabilmek için yabancı memleketlerden de yardım almak fakat Abdülhamid sonrasında ne yapılıp edileceğini, memleketin nasıl idare edileceğini hiçbir şekilde düşünmemek!

Kendisi de bir Jöntürk olan ve bu konuda kaynak eserler kaleme alan Ahmet Bedevî Kuran, kitaplarından birinde bu noksana temas eder ve “Avrupa’nın muhtelif memleketlerindeki bütün Jöntürk neşriyatı Sultan Abdülhamid idaresini zemmetmiş (kötülemiş) durmuş fakat o kötü idarenin yıkılışdan sonra tutulacak yolu göstermeye kimse yanaşmamıştır” diye yazar...

Avrupa’da faaliyet gösteren ve Türkiye’ye yeni ve özgürlükçü bir rejim getirecekleri iddiasında bulunan Jöntürk grupları, 20. asrın ilk senelerinde Paris’te iki kongre yaptılar. Kongrelerin maksadı Abdülhamid’i devirebilmek için güçlerini birleştirmek idi, önce ama bir türlü tam olarak anlaşamadılar; hükümdarın 1908’de tahtından indirilmesinin ardından da bütün ittifak hayalleri unutuldu ve hepsi birbirinin gözünü oymaya başladı!

Jöntürk kongrelerinin hazırlık çalışmalarını Abdülhamid’in kızkardeşi Seniha Sultan’ın oğlu olan, yani öz dayısına karşı Avrupa’da muhalefet bayrağı açan Sabahattin Bey yaptı. İlk kongre Paris’te 4 Şubat 1902’de toplandı ve Jöntürkler bu iş için bir salon kiralamak yerine bir Fransız entellektüelin evinde biraraya geldiler. Kongre beş gün devam etti, Abdülhamid’i gerekirse silâhlı güç kullanarak devirme konusunda görüş birliğine varıldı ama bazı delegeler işi azıtıp yapılacak ihtilâle Avrupa ülkelerinin de aktif şekilde, üstelik silâhlı olarak katılmalarını, yani Türkiye’ye yabancıların askerî müdahalesini istediler. Bu teklife birçok delege karşı çıkınca tam bir anlaşma sağlanamadı ve Kongre sade suya tirit bir bildirinin yayınlanması ile son buldu.

İkinci Kongre yine Sabahaddin Bey’in girişimleri ile aynı şehirde, yani Paris’te 27 Aralık 1907’de toplandı, üç gün devam etti, Osmanlı vatandaşlarına Abdülhamid’e karşı silâhlı mukavemet çağrısı yapıldı ve ilkinde olduğu gibi lâf yığını bir başka bildirinin yayınlanması ile de son buldu...

Bildiride, şimdilerde ana muhalefet liderinin “zamlar geri alınıncaya kadar elektrik faturalarını ödemeyeceği” yolundaki açıklamasını hatırlatan bazı maddeler vardı. Jöntürkler halkı vergi vermemeye ve sivil itaatsizliğe davet ediyorlardı ve bildiriyi Avrupa’daki Jöntürk grupları ile gazetelerinin yanısıra devlete isyan hâlinde bulunan bazı Ermeni örgütlerinin temsilcileri de imzalamışlardı!

Abdülhamid’i devirme hevesi ile inadı muhalifleri devleti parçalamak için uğraşanlar ile aynı masaya oturtmuş, hattâ yabancıların askerî müdahalelerinden bile medet umar hâle getirmişti!

KİŞİLER FARKLI, KARARLAR AYNI!

Derken yüz küsur sene sonra geçen 12 Şubat’ta Ankara’da “Jöntürk Kongreleri’nin üçüncüsü” diyebileceğimiz bir toplantı yapıldı! CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener, DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan ve Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal, o gün Çankaya Belediyesi’ni Ahlatlıbel’deki tesislerinde beş buçuk saat boyunca biraraya gelip iktidarı değiştirmenin yollarını aradılar...

Toplantı sonrasında yapılan açıklamada “Liderlerin önemli bir adım attıkları” söyleniyor, “İşbirliğini geliştirerek sürdürecekleri” ifade ediliyor ve “Hep birlikte inşa edilecek güçlendirilmiş parlamenter sistemi milletimize ve gelecek nesillere adalet, barış, refah ve huzur getirmesi inancıyla hayata geçirmeyi taahhüt ettikleri” söyleniyordu...

Muhalefetin geçen yüzyılda Paris’te yaptığı kongrelerde “Abdülhamid gitsin de, gerisini sona düşünürüz” demesi gibi; Ankara’daki bu “Üçüncü Kongre”ye de aynı şekilde “Erdoğan hele bir gitsin, gerisi Allah kerim” zihniyeti hâkimdi ve çekildiği söylenen dertlere devâ nâmına hiçbirşey yoktu!

Ama bir yerde haklarını teslim etmem lâzım: Bu son kongre “millî” idi, önceki kongrelerde olduğu gibi “Taşnak” ve “Duruşak” gibi bağımsızlık için çalışan örgütler ve gazeteler ile Haçadur Malumyan misâli ayrılıkçı liderler çağırılmamıştı!

Üçüncü Jöntürk Kongresi’nin nihaî bildirisi şimdi gayet anlamlı bir günde, 28 Şubat’ta Bilkent Otel’de yapılacak bir törenle açıklanacak ve muhalefetin bir asır boyunca ne kadar yol aldığı da asıl o gün belli olacak...

MAALESEF HAKLI ÇIKTIM!

Açık söyleyeyim: şimdiye kadar hiçbir şekilde Abdülhamid hayranlığı yapmadım, yıkılış dönemi hükümdarı olan Sultan Abdülhamid’in devletin parçalanmasını önlemek için çaba gösterdiğini fakat bütün çabasına rağmen döneminde bir buçuk milyon kilometrekare toprak kaybettiğimizi ve o senelerde memlekette maalesef bir istibdadın hüküm sürdüğünü her zaman yazıp söyledim ama geçmişteki devlet başkanlarımızdan olan Abdülhamid’e hakaret edilmesine ve hakkında “kızıl sultan” gibisinden sıfatlar kullanılmasına da karşı çıktım...

Birkaç hafta önce “Bugün Abdülhamid zamanındaki zayıf, çaresiz, güçsüz ve devamlı şekilde toprak kaybeden Türkiye değiliz; ortada güçlenen, kalkınan, kendi silâhını kendisi yapmaya başlamış ve etrafında olup bitenlere karşı kararlı güç hâline gelmiş yeni bir Türkiye var... Memleket şimdi böyle ama muhalefetin politikası 1900’lerin ilk senelerinde kalmış vaziyette! Tek bir hedefleri var, Tayyip Erdoğan’ın işbaşından gitmesi! O hele bir gitsin de ne olacağı Allah kerim; ama bir gitsin! ...Muhalefetimiz 2022’de yüz yirmi küsur sene öncesini, yani 1900’leri yaşıyor! Geçmişin tek sloganı olan “Gitsiiiiin!” haykırışları bugün de yükseliyor ama gittiği takdirde ne yapılacak, ne edilecek, sıkıntılara karşı ne tedbirler alınacak, bunlar hakkında tek söz eden yok!” diye yazmıştım...

Ankara’da 12 Şubat’ta yapılan Üçüncü Jöntürk Kongresi beni haklı çıkardı!