Her eylem, bir kararın sonucudur. Her karar da bir düşüncenin mahsulüdür. Bazı düşünceler, gelecek kaygısına dayanır. Gelecek kaygısı yaşayan bir toplumda insanlar, mutsuz ve huzursuzdur. Herkes, mutlu ve huzurlu olmaya ihtiyaç duyar. Ne var ki huzur veren ve yaşanabilir bir ülke olmaktan çıktığımızda orada çaresizlik duygularına kapılmış insanların önemli bir kesimi, çareyi sosyal refah seviyesi yüksek olan, adaletin ve fırsat eşitliğinin sağlandığı yabancı ülkelere göç etmeye psikolojik olarak hazır hâle getirilir.

Benim babam, genç iken 60’lı yıllarda geçiminizi sağlamak için, bizi bırakıp Almanya’ya gitti ve gurbetçi işçiler kervanına katıldı. Biz de ardından gurbetçi aile üyeleri olduk. Gurbetin ne olduğunu ben bilirim. Vatan hasreti nedir bilirim. Kimse keyfinden yurt dışına çıkmak istemez. Ama ülkenin sosyo-ekonomik gidişatında görülen sıkıntılar, artan işsizlik, yoksulluk, toplumsal yozlaşma, hukuk sisteminde çiğnenen temel adalet ilkeleri, güvensiz ortam, siyasî çekişmeler, sosyal sistemin işlevsizliği gibi birçok olumsuz faktör, özellikle geleceğe ümit ile bakmak isteyen eğitimli gençlerin yurt dışına gitme arzularını kamçılar.

Ben de ülkemde haksızlığa uğramış bir KHK’li olmama rağmen belki de daha önce gurbet hayatı yaşamış olduğum veya memleketime halen hizmet edebileceğimi düşündüğüm için, yurt dışına çıkma cesaretini gösteremiyorum. Ama adaletin, saadetin, dürüstlüğün ve doğruluğun geçerli akçe olduğu bir ülke hep hayal ederim. Ama bunun için, ilk önce kendimiz bu vasıflara layık olmalıyız.

Bir tefekkür edelim ve bir de samimiyetle murakabe yapalım. Toplum olarak doğruluk ve dürüstlük konusunda kendimize 10 puan üzerinden ne kadar veririz? Dün bu puanımız, ortalama olarak ne kadardı? Yarınlar için gidişat nedir? Aradaki farkı herhalde siz de görüyorsunuzdur. Ahlâkî gidişatımız güç kaybediyor ve dolayısıyla birbirimize karşı güvensizlik hat safhada. Öyle ise bu iki kelimin mahiyetini, anlamını ve önemini unutmamak adına doğruluğun ve dürüstlüğün hâkim olduğu o güzel diyara bir yolculuk yapalım.

O diyarda güzel insanlar yaşar; söz ve davranışlarıyla niyet ve inançlarında doğru, dürüst ve iyilikten yanadırlar. Onlar, her söz ve davranışta, kendi zararına bile olsa, asla yalan söylemez, isabetli, güzel ve iyi olanı yapma, iyiliği emretme ve kötülükten kaçınma konusunda son derece hassastır.

O güzel diyarın güzel insanları doğruluğun altı şeyde olduğunu bilir ve bunları samimiyetle tatbik eder.

1- Sözde doğruluk, yani söylenen sözün gerçeğe uymasına dikkat etmek.

2- Niyette Doğruluk, yani hayırlı bir işte hüsn-ü niyet beslemek ve ihlası korumak.

3- Azimde niyet, yani hayırlı olduğuna inanılan bir şeyi yapmaya koyulmak.

4- Vefâ göstermekte doğruluk, yani işlemeye koyulduğu ve azmettiği hayırlı bir işi başarmakta sebat göstermek.

5- Amellerde doğruluk, yani riyasız tutum ve davranışta bulunmaya itina göstermek.

6- Korku ve emniyet hâlinde doğruluk, yani her halükârda ve her şartta doğru olmayı kendine ilke edinmek.

Bu altı altın ilkeye sadakatle bağlı olan bu güzel insanların her biri, sağlam şahsiyet ve karakter sahibidir. Merhamet, şefkat ve yardım etmede öncü konumda bulunurlar. Onlar, doğruluğun her türlü şartlar atında meyve vereceğine, saadet ümidinin ancak doğrulukta olduğuna imanda kalmanın gücü kadar inanır. Onlar, doğruluğun en güzel meyvesini kendi ruh dünyalarında içtenlikle yaşar.

Onlar, doğru yolun, hakikat yolunun yolcuları oldukları için, hiçbir zaman sapkın yollara kaymaz. Onlar, önce doğruluğun güzelliklerini öğrendikleri, gördükleri ve bildikleri için, yanlışın ve sapkınlığın adresine hiç uğramaz. Onlar, doğruluk, sonsuzluğun güneşidir, nasıl olsa bir gün doğar ümidiyle yaşayan sabırlı insanlardır. Sadelik, iyilik ve doğruluğun geçerli akçe olduğu bu güzel diyarda haksızlık, zulüm, dolandırıcılık, sahtekârlık, haset, fuhuş ve kibir yoktur.

O güzel diyarda sözünde, tutum ve davranışlarında doğruluktan ayrılmama, her türlü kötülükten uzak durma, güzel ahlâk esaslarını tatbik etme kültürü etle tırnak gibi bir bütün olduğu için, herkes birbirine itimat besler. O diyarın güzel iklimi, orada yaşayan güzel insanların bir eseridir. Çünkü o güzel insanların her biri, sadece bir doğruluk kahramanı değil aynı zamanda dürüstlüğün de bayraktarlığını yapan örnek şahsiyetlerdir. Onlar doğrulukla gerçeği ve güzeli söyledikleri gibi dürüstlükleriyle doğru söze bağlı kalmasını ve kendilerinden bekleneni en iyi bir şekilde yerine getirmesini bilen mümtaz ahlâk abideleridir.

Her kesimden insana âdil ve tarafsız muamele edildiği, Hakka ve hak ölçülerine saygı duyulduğu böyle güzel diyarın güzel insanlarıyla birlikte ne kadar olmak isterdim… Doğrusu, doğruluğun ve dürüstlüğün hâkim olduğu, idarî sistemin âdil olduğu, herkesin refah içinde yaşadığı o güzel diyara göç etmek isterdim…ammâ o güzel diyar, şu anda sadece hayalimdedir…bu hayali içinde hissedemeyen gençlerin yurt dışına gitmek veya kaçmak istemelerini kınama hakkımız var mıdır?