Ihlamur kokulu yaz akşamlarında gökyüzüne açılan kalbimizle teşekkür ediyoruz mevsime. Oruçlu kelimelerin lâl dokunuşuyla susuyor içimizde biriken anlamsızlık sayfası..

Çölleşen ruhlara mâide olan vahyin serinliğine, öyle çok ihtiyacımız var ki.. Dünyanın peşinden koşan, günahın kirliliğinde giderek sınırsızlaşan, hep daha fazlasına ulaşmaya çalışan modern insana ‘fe eyne tezhebûn’ der Ramazan.. Nereye bu sonu gelmeyen yolculuk..? Yeryüzünde yaşanan onca acıya karşı seni bu kadar kayıtsızlaştıran, merhameti, başkasının derdiyle hemhâl olmayı unutturan nedir ey insan..?

Gönül ister ki bahar kokulu zamanlarda hep iyi şeyler yazalım, hep ünlemsiz kelimelere dokunalım. Fakat masada yine bir yaralı listesi var. Günden geriye kalan acı karelere bakıyorum. İftara Rabb’inin huzuruna davetli askerler, polisler, masum siviller ve derin çaresizliğimiz..

Davranış bilimlerine, psikolojiye dair ne okursanız okuyun şehit annesine ya da eşine teselli olacak bir cümle bulamıyorsunuz bazen. Sınır tanımayan ve dahi bir ahlâk anlayışı olmayan örgütler, kirlenmiş barış ve demokrasi gibi kavramları kullanarak Ortadoğu ülkesine dönen kalplerimize saldırıyor aslında. Başka dertlere şahid oldukça dünyanın peşinden koşan eylemlerimizin ne kadar sahte olduğunu fark ediyoruz. Ramazan’da daha müttakî olmamızı sağlayacak konuları da tartışabiliriz. Lakin bu küresel saldırılar acı ve gözyaşının gölgesinde bırakıyor huzur iklimini. Anne olmayı beklerken şehit olanlar, geride kalan yetim bebekler ve üç noktalara sığdıramadığımız derdimiz..

Sınanıyoruz sevgili dost. Toplumu ayakta tutan değerlerimizle, avuçlarımızda kalan kardeşliğimizle sınanıyoruz. Hep başkalarını yargılamakla, hep ötekini suçlamakla bitmeyecek belli ki bu sancı.. Oruçlu olmak içimizde biriken ırkçı duyguları, kin ve nefreti silemiyorsa, secdelerimiz bizi değiştirmiyorsa yanlış anlaşılan bir ibadet tasavvurumuz var demektir. Ne zaman ki içi boşaltılan muhafazakâr dindarlığın yerini bilinçli, tahkikî bir iman alırsa terör gibi sorunlarımızı da hep birlikte kardeşçe aşacağız..

Sahte dindarlığın, sloganik ifadelerin ve ruhu boşaltılan ibadetlerin insani olmadığını idrak etmek bu konuda ne kadar ciddi olduğumuzu da gösterir. Politik kamplaşmanın, cemaat ve mezhep taassubunun giderek arttığı zamanlarda ‘nasıl daha kaliteli Müslüman oluruz’ sorusuna cevap aramamız gerekirken bu kutlu mevsimi anlamsız tartışmalarla gölgelendirmek, Ramazan’ın ruhunu öldürüp cesediyle muhatap olmaktır. Kur’an ayında vahyin ve Nebevî kaynağın dışında kendi doğrusunu mutlak hakikat diye sunan, ötekine saygı duymayan, topluma reyting için din anlatan, soyut, hissiz ve derinliksiz algı terör gibi sorunlarımıza hiçbir zaman çözüm olamayacaktır..

Hakikat arayışıdır insanın asıl yolculuğu.. Bu yolculukta haritamız vahiy, pusulamız akıldır. Ve bize erdemli yaşamayı, Rabbimizin tam da istediği gibi bir kul olmayı öğreten Nebi’nin devrimci duruşudur olması gereken. Ama popülist ekranlarda niçin sorusundan çok nasıl sorusu konuşuluyor, menfur saldırılarda da birlik olmak yerine anlamsız tartışmaları tercih ediyoruz. Kehf/54’ü hatırlıyoruz bir kez daha: “İnsan, varlık içinde tartışmaya en düşkün olandır..” Orucu bozan şeyler gibi ibadetin teknik boyutu ile sürekli oyalanan, fetva kaynağını kitap ve hikmet yerine televizyon ekranlarına taşıyan sistemin karşısındayız. İdeolojilerin bilinçaltını kontrol ettiği zamanlarda hakikati arama yerine var olanı tekrar etmek, geleneği süpürüp almak ya da atmak gibi bir duruş var. Oysa ki başlı başına bir eleştiri kitabı olan Kur’an akletmeye, düşünmeye çağırır insanı hep. Evlatlarımıza anlatacak ‘korunmuş kitap’ merkezli bir din algımız olmalı, sebepsiz ritüellerden oluşan meçhul bir inanç biçimi değil.. Kainat ve insan kitabının hikmetle buluştuğu noktada çağın merhametsizlik krizine teselli olmalıdır adandığımız kapı.. Bilakis parçalanmış ümmetin ihtilafı ve tekfir hastalığının kökeninde de fıtratından koparılmış ‘light İslam’ anlayışı vardır. Kendinden başkası için hiçbir şey yapmayan, ağlayamayan, merhamet potansiyeli kalmamış bir gençliğin ‘dindar’ olması neyi değiştirir? Oruç bizi daha sabırlı, daha vicdanlı ve daha bilinçli yapmayacaksa eğer, Ramazan hoş gelmemiş demektir..

Kur’an Bayramında Batı’nın ırkçı planlarına, mezhebini din haline getirenlerin tahakkümüne ve bu sebeplerle patlayan bombalara rağmen daha çok sarılalım birbirimize sevgili dost..
Oruç bizi diri tutsun. Ve hiç gitmesin kalbimizden Ramazan..