“... Şayet yeryüzündeki ağaçların tümü kalem, deniz ve (arkasından) yedi deniz katılarak mürekkep olsa, yine Allah’ın (cc) sözleri yazmakla tükenmez ...” (Lokman 27)

“... Kaleme ve kalem tutanların yazdıklarına andolsun ki ...” (Kalem Suresi: 2)

Bu bahr-i ummanda katre-i damla bile olamayacak sözlerimizin, sözün gerçek sahibinin rızasına uygun olması dileğiyle “Bismillah” diyor ve insanın belini kıracak kadar ağır bir yükü sırtlanarak sevene ve sevmeyene ‘Beni oku’, bilene ve bilmeyene ‘Beni tanı’ demek olan yazma sorumluluğunu üstleniyoruz. Çünkü; yazıyorsanız, kalemi, kağıdı ve mürekkebi ahdinize şahit tutuyorsunuz demektir. Her cümleniz okuyucunuza verdiğiniz bir ahittir.

Ve bizim yazmaktan muradımız, kalplerden ve dimağlardan silinmesini asla istemediğimiz kardeşliği, sevgiyi ve umudu sözlerimize mürekkep yapmaktır. Böylece sevginin, kardeşliğin, hak ve hakikatin yazdıklarımızda can bulup okuyucuda hayat bulmasıdır...

Rabb’imize verdiğimiz sözümüzün gereği yıllarca kürsülerden devam ettirdiğimiz hakkı tavsiye görevimizi Allah’ın (c.c.) takdir ettiği güne kadar kalemimizle devam ettireceğiz. Allah’ın (c.c) lutfu ve rahmetiyle yeni bir dönemde hayrı, güzeli, barışı tavsiye; zulmü, haksızlığı ve kötülükleri gücümüzün yettiğince duyurma ve engelleme gayesiyle bu köşeden her hafta fikir ve düşüncelerimizi sizlerle paylaşacağız...

Emperyalizmin sömürdüğü ülkelerin köle halklarını uyutmak ve uyuşturmak için, günümüz firavun sihirbazlarının adeta bir morfin olarak kullandığı medya gücüne karşı; zulmün karanlıklarını aydınlığa çıkaran, dalga yüklü denizleri mazluma yol, zalime hüsran yapan Musa’nın (as) asası gibi olmalıdır kalemimiz...

Söylenen her söz ve satırlara dökülen her yazı ya sihirdir (dezenformasyon) ya da sihri bozan hakikattir (doğru bilgi). Kur’an-ı Kerim’in ifadesiyle mel’e (burjuva sınıfının) sömürülerini ve zulümlerini devam ettirmek adına akı kara, karayı ak, yalanı doğru, doğruyu yalan, emini hain, haini emin göstererek, ezilen halkları aldatmakla görevli kalemlerin sihir ve büyülerini, kendilerini Allah’a (Hakk’a ve hakikate) adamış kalemler bozmaktadır. Mürekkebini “Hak” hokkasından alan kalemlerin gücü, geçmişte olduğu gibi bugün de, velhasıl kıyamete kadar her zaman emperyalistlerin ve onların içimizdeki uzantılarının her türlü güçlerini yenmiş ve yenmeye de devam edecektir.

Allah’ın (c.c) rızası uğruna kullanılan kalemin mürekkebini, şehidin kanından üstün gören bir inanca sahibiz. Kalemimizi bu anlayışla, kavgaya değil barışa, düşmanlığa değil kardeşliğe, nefrete değil sevgiye, zulme değil adalete, bölücülüğe değil birleştirmeye çağrı için kullanacağız. Kula kul olmayıp sadece O’na kul olma mesajımız ve gayretimiz asla vazgeçmeyeceğimiz prensibimiz olacaktır.

 

“Rabbimiz; ilmimizi, anlama ve anlatma kabiliyetimizi artır. Kalemimizi zalim, hain ve hasetçilerin fitne ve planlarına alet ettirme.”  AMİN



Bir “merhaba” cümlesinden “Bismillah” diyerek başladığımız ilk sözlerimizi nihayete erdiriyor, Cuma günkü yazımızda buluşmak temennisiyle sizi ve sevdiklerinizi Allah’a (c.c) emanet ediyorum...

Yüzünüzden tebessüm, dilinizden dua eksik olmasın...

- - - -